Tuncer Altunbulak

Tuncer Altunbulak

TIMARHANE ŞEHİRLER

TIMARHANE ŞEHİRLER

New York Petersburg Londra Paris ve İstanbul gibi şehirlerde psikoloğa gitmek sosyal bir etkinlik olarak kabul edilir. Psikoloğa gitmekten çekinmek kaçınmak kültürel cahillik olarak değerlendirilir. Çünkü bu şehirlerde yaşayan insanların az veya çok kent kültürü almış olmalarındandır. Kent kültürü almış insanlar entelektüel ve rafine insanlardır sözünü ettiğim New York Londra gibi şehirlere gitmedim bilmem ama göz bebeğimiz ve onurumuz İstanbul’da yaşayan insanların tamamının kent kültürü almış rafine olmuş insanlardır diyemeyiz. Ama yüzde 80 kırsal bölgeden gelen iyi eğitim almamış kent kültürü almada zorlanan insanlar olduğunu biliyorum. Devlet kültürel anlamda yeterli olanaklar sağlamadığı için insanlarımız yeterli derecede sosyalleşemediler. Bu yüzden de sosyoloğa psikoloğa gitmeyi büyük sorun ediyorlar. Yaşam denilince hemen kendi yaşamlarımızı düşünüyoruz. Yaşama henüz toplumsal anlamda bakmış değiliz. Kendi özelimizde yaşam iyiyse sorun kalmıyor. Bizim için yani kendimizden sonra yaşayanlar için nasıl bir yaşam olacak diye düşünmüyoruz. Açıkçası sosyal ve kültürel konularda kaplumbağa hızıyla yürüyen bir toplumuz tımarhane şehirler diye söylememdeki anlam bu şehirlerin hepsinde tımarhaneler vardır. Şimdi bir örnek vermem gerekirse günümüzün dünya çapındaki en önemli modacılarından olan Yayoii Kusuma psikolojik sorunlar nedeniyle Tokyo’da bir tımarhanede tedavi görüyormuş. Bir röportajında tımarhaneye iyileşmek için değil herhangi büyük bir yanlış yapmamak için yattım demiş. Bizde bu kadar güzel bir cesaret örneği verecek bir tane sanatçı yazar tiyatrocu sinemacı var mıdır? bu sözleri söylemekten utanır ve korkarlar. Tımarhane öyle bilindiği gibi korkutucu bir yer değil buralara gelenlerin çoğu duyarlı eğlenceli ve yaratıcı insanlardır. Hep söylediğim gibi Nietzche Van Gogh Neyzen Tevfik gibi insanlar. Van Gogh’un dünyaca ünlü tablosundaki kargalar öyle rastgele tarla kargası değildir. Tablolarında kullandığı sarı renk de sıradan seçilmiş bir renk değildir Van Gogh sarı renkle akıl karışıklığının şifrelerini vermektedir. Ressamın acısı varoluş acısıdır ve çok anlamlıdır. O bizim delilik simgemizdir. Sevgili dostlar insan sorunlarını dertlerini ve acılarını unutarak değil hatırlayarak kaçarak değil bilinçli olarak üstüne giderek iyileştirir. Üstünü kapattığımız sorunların altında kalır paramparça oluruz. Kendimizden vazgeçmeyi değiştirmekten umudumuzu kesmeyelim psikolojik sorunlarımızı ret ederek değil kabul edip bir psikoloğa giderek değiştirebiliriz. Toplum olarak seslerimiz cılızlaştı. Ben iyi biliyorum renklerimiz soldu matlaştı. Yine iyi biliyorum arzularımız köreldi ve sorunlarımız kördüğüm oldu. Bir süre önce Kadıköy’de ana caddeden ara sokağa sapınca ana caddeye inmeye çalışan biriyle çarpışmıştım. Adam haklı olarak bir sürü laf etti. Özür dilemem hiçbir işe yaramadı çok asabi sinirleri dikleşmiş bir adamdı. Uysaydım kesin kapışırdık. Bizim gibi sokaklarda çarpışan milyonlarca insanımız var. Çünkü hepimizin büyük sorunları var ve hepimiz ya kendi kendimizle kavga etmekteyiz ya da başkalarıyla benim gazeteciliğim bu yüzdendir. Psikolojik sorunlarımı anlattığım bir avukat senin rahatsızlığını çok iyi bir gelecek iş biliyorum. İçinden onca psikoloğun beceremediği bu iş nedir diye düşündüm nedir dedim bir gazetede yazı yazacaksın her şey aklıma gelirdi ama böyle bir öneri gelmezdi. Şu an yazdığım gazetenin sahibi rahmetli İsmail kadıya telefon etti o da gelsin bir görüşelim demiş. O gün bugündür yazıyorum. Aradan 20 yıl geçti. Gerçekten sorunlarımı alt etmemde en büyük faydası olmuştur. Reşat Nuri’nin miskinler tekkesi isimli muhteşem bir eseri var. Bu romanın kahramanı bana çok benzer. Olay İzmir’in meşhur basmahanesinde geçer. Kendini Mevlâna sanan biri var. Beline uzun kalım bir ip bağlar benim gibi saçı sakalı birbirine karışmıştır. Tek farkımız o Giritli’dir ben Ardahan ben Dostoyevski okuyorum o Mevlâna okuyormuş. Bulunduğu her yerde Mevlana’dan okur ve anlatırmış Reşat Nuri adamı şahsen tanır adamın bir gün Mevlana’yla konuştuğunu çaktırmadan dinler ne iyi ki birileri şikâyet etmemiş birileri etmiş olsaydı kesinlikle deli diye onu bir tımarhaneye kapatırdılar diyor yazar.

 

Bu yazı toplam 7010 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuncer Altunbulak Arşivi