Tuncer Altunbulak

Tuncer Altunbulak

EŞLER ARASI SOHBETLER

EŞLER ARASI SOHBETLER

Evliliğin ve aşkın ilk günlerinde, yani eskilerin cicim ayları dedikleri o aylarda, evliliklerde önemli bir sorun çıkmayabilir. Eşler birbirini çok iyi tanıdıklarını sanırlar; sorun çıkarmamaya da gayret ederler, anlayışlıdırlar. Bir iki sene geçtikten sonra evlilik yaşlanmaya ve yıpranmaya başladığı zaman, o bütün anlayışlılıklar hasar alır, sevgi de azalır. Başta ekonomik sorunlar olmak üzere bir sürü sorun ortaya çıkar.

İlk beş sene, inanın, evlendiğimin farkında bile olmamıştım. Eşimle oturup nasıl yaşayabileceğimizi, geçmişimizi ve geleceğimizi bir kez olsun bile konuşmamıştık; mutlu olup olmadığımızı bile bilmiyorduk. Bu konular hakkında sohbet edemememizin sebebi iş güç, tarla tapan, çayır, ırgatlık ve gurbet gibi önemli şeylerdi. Yani zaman bulamamıştık.

Eşler arasındaki önemli çelişkilerin nedenini, birkaç kitap okuduktan ve kimi insanlardan duyduktan sonra öğrenmiştim. Sendikalara gittiğimde, partilerde tanıdığım kimi kadınların bu konudaki rahatsızlıklarını dinleyince, eşler arasında bu tür ilişkilerin önemini de anlamıştım. Büyük büyük aşkların, sohbetsizlik ve ilgisizlik yüzünden düşmanlığa dönüştüğünü kimi dostlarımdan görmüştüm. Çok istediğimiz hâlde ne biz erkekler Mecnun olabildik ne de kadınlar Leyla olabildiler.

Evlilik hayatımızı değiştiren en önemli gerçeklik, uzun ve sürekli evliliklerdir. Bu tür evliliklerin olması için en önemli şey hoşgörü, eğitim ve kültürel donanımlardır. Ne yazık ki toplumumuzda bir kesim insan bu güzellikleri beceremedi; bunun yerine eşlerini ve sevgililerini öldürmeyi daha çok becerdiler.

Demem o ki, her gün olmasa bile ara sıra eşler kendilerine zaman ayırıp oturup sohbet etmelidir. Aslında söylemek istediğim çok söz var, ama ne yazık ki birilerini üzerim diye söyleyemiyorum. Konu çok hassas ve kırılgan; toplumumuzun çok önemli bir yarası. “Ben bilirim”lerin, ön yargıların, sevgisizliklerin evliliklerimizi kör topal hâle getirdiği bir gerçeğimiz var. Bunun önemli sebeplerinden biri eğitimsiz oluşumuz ve ekonomik bağımsızlığımızın olmamasıdır. Bu konularda en dertli olan da kadınlarımızdır.

Bu tür anlamsızlıklar sadece toplumun alt katmanlarında değil, okumuş yazmış entelektüel kesimlerinde de geçerlidir. Şimdi size dünyanın en önemli yazarlarından biri olan Tolstoy’un eşiyle yaşadığı bu konudaki çelişkilerini anlatmak istiyorum. Tolstoy, hayatı boyunca eşiyle oturup sohbet edememiş bir insandır. Şimdi insanın aklına “Dünyanın en önemli yazarlarından biri bu işi nasıl beceremez?” diye bir düşünce gelebilir. Eşinin ısrarı üzerine Tolstoy, aralarındaki bu sohbet ilişkisini mektuplar biçiminde birbirlerine anlatarak sürdürmüşlerdir. Yani Tolstoy sorunlarını eşine, eşi de sorunlarını Tolstoy’a mektup yazarak anlatmaya çalışmıştır. Bir evde yaşayan bu iki insanın böyle büyük bir çelişki yaşaması gerçekten çok anormal gibi görünüyor. Bu yüzden Tolstoy’un eşi birkaç kez intihar etmeye bile kalkışmış; Tolstoy da bu yüzden olsa gerek, seksen yaşında evini terk edip evinden çok uzaklarda küçük bir tren istasyonunda ölmüştür.

Sevgili okurlar, eşlerin aralarındaki sohbet genellikle duygusal sohbetlerdir. Genelde birbirlerinin ilgilerini ve ilgisizliklerini bu sohbetlerle ölçebilirler. Sevgili anneciğim iki günde bir gördüğü rüyayı babama anlatır, rüyası hakkında babamın fikirlerini alırdı. Babam bazen işi olduğunu söyleyip yorum yapmaktan kaçındığı zaman annem bayağı bozulurdu. Eşler arasında saygı, sevgi ve bu tür sohbetler çok önemlidir; uzun evliliklere giden yol bu sohbetlerden geçer.

Ülkemizde eşlerinin ilgisizliğinden yakınan milyonlarca kadın var. Bu konularda yaşın hiçbir önemi yok; yüz yaşında da olsalar kadınlar devamlı sevgi, saygı bekler, sohbete büyük ilgi gösterirler. Benim de tam olarak anlatmak istediğim budur.

Freud’a göre insanın üç önemli güdüsü vardır: Birincisi koruma ve korunma içgüdüsü, ikincisi cinsellik içgüdüsü, sonuncusu da toplumsallık içgüdüsüdür. Kadınlar kimi duygularını parlak ve yüksek sözlerle söylemekten kaçınırlar ama farklı biçimlerde söylemenin yollarını bulurlar. Sözlerini daha çok söyleyişleriyle, kımıldanışlarıyla ve bakışlarıyla dile getirmeye çalışırlar. Bu anlamda anlayış, sevgi göremeyince de kılıçlarını çekerler. Hiçbir erkek bu kılıç şakırtılarından payını almadan kendini kurtaramaz.

İçlerini dökerken doğruyu söyleyip söylemediklerini kimse bilemez; bunu bilmeyi de merak etmemeliyiz. İyi ve uzun evlilikler, hesaplarla, çıkarlarla yapılan evlilikler değil; sevgiyle, saygıyla ve özveriyle yapılan evliliklerdir.

Bu yazı toplam 1318 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuncer Altunbulak Arşivi