Dilek ALP

Dilek ALP

DEPREM OLMADAN UYANMAK

DEPREM OLMADAN UYANMAK

Depremler, dünyanın en doğal gerçeklerinden biri. Yer kabuğu hareket eder, yeryüzü sarsılır. Bu, doğanın bir dilidir. Ama depremler insanların hayatını kaybetmesine, şehirlerin yıkılmasına yol açıyorsa, sorun doğada değil, hazırlıksızlıktadır. Bir ülke, deprem tehlikesine karşı hazırlanmak istiyorsa işe bilimi dinlemekle başlamalı. Zemin etütlerinden yapı denetimine, afet yönetiminden halk eğitimine kadar her adımda bilimsel akıl yol göstermelidir.

Depremin değil, binanın öldürdüğü gerçeğini artık herkes biliyor. O halde yapı stokunun güçlendirilmesi bir seçenek değil, zorunluluktur. Depreme dayanıksız binaların tespit edilip dönüştürülmesi geciktirilmeden yapılmalı. Yeni yapılacak her binanın sadece estetik değil, mühendislik açısından da sağlam olması sağlanmalı.

Bir toplumun afet anında nasıl hareket edeceğini bilmesi, can kaybını azaltır. İlkokuldan başlayarak deprem eğitimi verilmelidir. Tatbikatlar, bilgilendirme kampanyaları, doğru bilgiye erişim yolları sürekli ve güncel olmalıdır. Unutmayalım, bilgi hayat kurtarır.

Gelişmiş ülkeler saniyelerin bile hayat kurtardığını biliyor. Deprem erken uyarı sistemleri, cep telefonlarına entegre bildirimler, otomatik gaz ve elektrik kesici sistemler gibi teknolojiler yaygınlaştırılmalıdır.

Deprem sonrası ilk saatler en kritik zamanlardır. Bu nedenle arama-kurtarma ekiplerinin eğitimli, donanımlı ve hızlı olması gerekir. Lojistik merkezlerin, acil toplanma alanlarının, geçici barınma yerlerinin önceden planlanmış olması şarttır. Bürokrasi değil, koordinasyon öncelikli olmalıdır.

Afet sadece fiziksel değil, ruhsal bir yıkımdır da. Toplumun psikolojik olarak da dayanıklı olması gerekir. Afet sonrası psikolojik destek ağları kurmak, insanların iyileşmesini hızlandırır. Bu dayanışma ağı, sadece devlet eliyle değil; sivil toplum, mahalle birlikleri ve bireyler üzerinden de kurulmalıdır.

Deprem değil, ihmal öldürür. Bu nedenle hazırlıklı olmak, sadece bir tercih değil; yaşamak isteyen her ülkenin sorumluluğudur. Deprem geldikten sonra değil, gelmeden önce uyanmak gerekir.

Bir sabaha uyanırsınız; bildiğiniz her şey değişmiş. Eviniz yerle bir olmuş, sokağınız sessizliğe gömülmüş, tanıdık yüzler bir daha hiç görünmemek üzere kaybolmuştur. Depremler böyledir. Ne zaman, nerede, ne şiddette geleceğini bilmezsiniz. Ama bir gerçek var ki, bir ülke buna hazır değilse, kaybettikleri sadece binalar olmaz—canlar, anılar, yarım kalan hayatlar da gider.

Bir ülkenin deprem gerçeğiyle yaşamasının tek yolu vardır: önceden hazırlıklı olmak. Çünkü deprem, olduktan sonra değil, olmadan önce ciddiye alınmalıdır.

Depremler doğanın sessiz uyarılarıdır. Ama biz bazen o sessizliği duymazdan geliriz. Oysa sağlam binalar inşa etmek, riskli yapıları dönüştürmek, sadece bir mühendislik meselesi değil; vicdan meselesidir. Her sağlamlaştırılmamış bina, bir çocuğun geleceğine bırakılmış bir tehdittir.

Depremlerden korkmak doğaldır ama bilgisizlik, korkuyu daha da büyütür. Bir çocuğun sıralarda öğrendiği “çök-kapan-tutun” hareketi, bir gün hayatını kurtarabilir. Bilmek, hazırlıklı olmak, sevdiklerine sarılmanın bir yoludur aslında.

Bazen bir saniye, onlarca can demektir. Gelişmiş ülkelerde telefonlara gelen birkaç saniyelik bir uyarı bile trenleri durdurur, gazı keser, insanları sığınaklara yönlendirir. Neden biz de bunu başarmayalım? Neden biz de teknolojiyi sevdiklerimizi korumak için kullanmayalım?

Deprem sonrası… En çok hissedilen şey yalnızlıktır. Bu yüzden afet planları kadar, birbirimize uzanacak elleri çoğaltmalıyız. Her mahallede, her sokakta dayanışma ağları kurulmalı. Çünkü bir el, bir el daha derken, yeniden ayağa kalkmak mümkün olur.

Unutma…

Deprem öldürmez, ihmal öldürür. Biz ne zaman ki “bize bir şey olmaz” düşüncesinden vazgeçer, “ya olursa” diye düşünmeye başlarsak… İşte o zaman gerçekten uyanmış oluruz. O zaman, deprem gelmeden biz hazır oluruz.

Ve belki de en önemlisi: Yıkılmamak için sadece bina değil, bilinç de güçlendirilmelidir. Bugün, hep birlikte bir karar verelim. Deprem olmadan önce harekete geçelim. Evinizi kontrol ettirin, komşunuzu bilinçlendirin, çocuğunuza deprem tatbikatını öğretin. Bir el feneri alın, bir su şişesi koyun kenara. Küçük gibi görünen her adım, bir felaket anında hayat kurtarabilir.

Unutmayın, bu ülkenin en sağlam temeli ne çimento ne de demirdir. Bu ülkenin en sağlam temeli, birbirine sahip çıkan insanlarıdır. Hazırlıklı olmak, sadece kendimiz için değil; sevdiklerimiz, komşularımız, tanımadığımız ama aynı toprakta yaşadığımız herkes için bir sorumluluktur.

Bugün, birimizin attığı adım, yarın bir başkasının hayatı olabilir.

Hazırlanalım. Birlikte. Şimdi…

Bu yazı toplam 3704 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Dilek ALP Arşivi