Cengiz Akgün

Cengiz Akgün

DÜŞÜNÜYORUM ÖYLEYSE VARIM!

DÜŞÜNÜYORUM ÖYLEYSE VARIM!

İnsanlık tarihi, düşüncenin kıvılcımıyla aydınlanmış bir yolculuktur. Mağara duvarlarına çizilen ilk figürlerden, evrenin sırlarını aralayan bilimsel keşiflere kadar her adım, merak eden, sorgulayan ve öğrenme arayışında olan insanların eseri olmuştur.

Peki ya düşünmeyen, sorgulamayan ve sadece itaat eden insan?

Onlar bu yolculuğun neresindedir?

Yüzyıllar ötesinden gelen filozofların sesleri, bu ayrımı net bir şekilde çiziyor. Sokrates'in "Sorgulanmamış bir hayat yaşanmaya değmez" felsefesi, düşüncenin insan varoluşunun temel taşı olduğunu vurgular. Platon'un ideal devletinde dahi, yöneticilerin bilge filozoflar olması gerektiği fikri, aklın ve muhakemenin toplumsal düzenin en üstünde yer alması gerektiğini işaret eder. Aristo'nun "Bütün insanlar doğal olarak bilmek ister" sözü ise öğrenme ve anlama arzusunun insan doğasının özünde var olduğunu dile getirir.

Bugün konuştuğumuz demokrasi, özgürlükler ve daha gelişkin bir toplum ideali de işte bu düşünce mirasının üzerine inşa edilmiştir. Bir toplumun ilerlemesi, tek tip düşünceye hapsolmuş, sorgulamayan bireylerin çokluğuyla değil, aksine farklı fikirlerin özgürce ifade edildiği, tartışıldığı ve ortak akılın yeşerdiği bir ortamla mümkündür. Eleştirel düşünce yeteneğine sahip, kendi kararlarını verebilen, haklarını ve sorumluluklarını bilen bireylerin oluşturduğu bir toplum, daha adil, daha yaratıcı ve daha dirençli olacaktır.

Düşünmeyen ve itaat eden insan modeli ise, sorgulamayan bir kabulleniciliği, dayatılanı olduğu gibi benimsemeyi ve statükoyu sürdürmeyi beraberinde getirir. Bu durum, bireysel gelişimin önünde bir engel teşkil ettiği gibi, toplumsal ilerlemenin de motorunu durdurur. Zira yenilik, değişim ve gelişim, mevcut olanın sorgulanması ve daha iyisinin aranmasıyla ortaya çıkar.

Bugün ülkemizde benzer şeylere tanıklık ediyoruz.

Düşünmeden adeta kurşun asker misali sürü psikolojisi ile hareket edenlerin varlığı ülkemiz adına hiçte iyi değildir.

Sosyal medya mecrasında bunları görüyor ve zırcahilliğin bu kadarına da pes demekten kendimizi alamıyoruz.

Unutmamalıyız ki, düşünmek bir lüks değil, bir sorumluluktur. Kendimize, çevremize, ülkemize ve geleceğimize karşı duyduğumuz bu sorumluluk, bizi sürekli öğrenmeye, anlamaya ve daha iyi bir dünya için çaba göstermeye teşvik etmelidir.

Düşünen ve sorgulayan insanların çoğalması, sadece bireysel aydınlanmanın değil, aynı zamanda daha özgür, daha demokratik ve daha müreffeh bir geleceğin de teminatıdır.

Yüzyıllardır yankılanan filozofların sesine kulak vererek, düşüncenin izinde yürümeye devam etmeliyiz.

Bu yazı toplam 3167 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Akgün Arşivi