KENT SERİSİ 102: Gelecek Türkiye’de mi?
Türkiye’de son yıllarda dikkat çeken en önemli toplumsal meselelerden biri, gençlerin yurtdışına göç etme arzusu. Üniversite koridorlarında, kafelerde, sosyal medyada ya da günlük sohbetlerde sıkça duyduğumuz ortak bir cümle var: “Burada gelecek göremiyorum, yurtdışına gitmek istiyorum.” Peki, bu isteğin temelinde hangi nedenler yatıyor?
Her şeyden önce, ekonomik koşullar gençlerin düşünce dünyasını doğrudan şekillendiriyor. Yüksek enflasyon, hayat pahalılığı ve işsizlik oranlarının artması, birçok gencin geleceğe umutla bakmasını zorlaştırıyor. Üniversite mezunu olmak, bir dönem iyi bir işe ve düzenli bir hayata açılan kapıydı; ancak bugün pek çok genç, diplomasını aldıktan sonra bile uzun süre iş bulamıyor. İş bulanların önemli bir kısmı da emeklerinin karşılığını alamadıklarını, düşük ücretler ve ağır çalışma koşulları nedeniyle yaşam standartlarını yükseltemediklerini düşünüyor. Oysa Avrupa’da ya da başka gelişmiş ülkelerde benzer mesleklerde çalışanların daha rahat bir yaşam sürdüğünü görmek, ister istemez bir kıyas doğuruyor.
Sadece ekonomik nedenler değil, sosyal ve kültürel faktörler de göç isteğini güçlendiriyor. Gençler özgürlük, ifade hakkı ve yaşam tarzı tercihlerinde daha fazla alan istiyor. İnternet sayesinde dünya ile aynı anda temas kuran bir nesil, kendi ülkesi ile başka ülkeler arasındaki farkı çok net görebiliyor. Yurt dışında daha özgür bir akademik ortam, fikir çeşitliliğine daha fazla saygı, sanata ve bilime daha çok değer verildiğini gözlemlediklerinde, Türkiye’deki daralmış alanlar onları huzursuz ediyor.
Eğitim de bu göç isteğinin bir başka önemli boyutu. Türkiye’de iyi eğitim alma imkânları kısıtlı, özellikle yüksek lisans ve doktora gibi ileri aşamalarda uluslararası standartları yakalamak kolay değil. Gençler, bilimsel üretimin daha yüksek olduğu, araştırma fonlarının bol olduğu, öğrenciye değer verilen ülkelerde eğitim almayı ve orada kalıcı olmayı tercih ediyor. Bu da aslında sadece bireysel bir seçim değil, aynı zamanda “bilgi göçü” dediğimiz beyin göçünü hızlandırıyor.
Bir diğer nokta ise güven duygusu. Geleceğe dair belirsizlik, gençlerin kararlarında belirleyici bir etken. “Acaba ileride iş bulabilecek miyim?”, “Emeklerimin karşılığını alacak mıyım?”, “Ülkede huzur içinde yaşayabilecek miyim?” gibi soruların yanıtı net olmayınca, gençler kendilerini daha güvende hissedecekleri ülkelere yöneliyor. Güven sadece ekonomik değil, aynı zamanda hukuki ve sosyal bir güveni de kapsıyor. Gençler adaletin güçlü olduğu, liyakatin önemsendiği, emeğin değer gördüğü bir düzen arayışı içinde.
Kısacası, Türkiye’de gençlerin yurtdışına göç etme isteği yalnızca ekonomik sıkıntılardan değil; eğitim, özgürlük, sosyal yaşam, güven ve gelecek kaygısı gibi çok katmanlı nedenlerden kaynaklanıyor. Elbette tüm gençler bu düşünceyi taşımıyor; ülkede kalıp mücadele etmek, üretmek isteyenler de var. Ancak göz ardı edilemeyecek bir gerçek var ki, her geçen gün daha fazla genç “geleceğini başka bir yerde kurma” hayaliyle plan yapıyor.
Bu tablo, aslında bizlere de önemli bir mesaj veriyor: Eğer gençleri burada tutmak istiyorsak, onlara umut vadeden bir gelecek, adil bir düzen ve özgür bir yaşam alanı sunmalıyız. Çünkü gençlerin hayalleri, bir ülkenin geleceğinin ta kendisidir. Eğer bu hayaller başka topraklara taşınıyorsa, ülkenin yarınları da oraya doğru akıyor demektir.