KENT SERİSİ 104:Toprağın Kadın Eli
Her yıl 15 Ekim’de kutlanan Dünya Kadın Çiftçiler Günü, toprağı, tohumu ve üretimi bir yaşam biçimi haline getiren kadınlara adanmıştır. Bu gün, yalnızca bir kutlama değil, aynı zamanda kadın emeğinin tarımda oynadığı hayati rolü görünür kılma çağrısıdır. Çünkü dünya üzerindeki gıdanın yaklaşık yüzde 50’si, kimi zaman görünmeden, kimi zaman adı anılmadan, kadın çiftçilerin ellerinden sofralarımıza ulaşır.
Kadın çiftçiler, yüzyıllardır tarımın sessiz kahramanlarıdır. Tohumu toprağa eken, hayvanı besleyen, ürünleri işleyen, pazara taşıyan, sofraya sunan… Yani üretimin her aşamasında emeğiyle var olan kadın, aynı zamanda kırsal yaşamın da omurgasını oluşturur. Ancak ne yazık ki bu kadar büyük bir emeğe rağmen, kadın çiftçilerin çoğu zaman toprak mülkiyetine, finansal kaynaklara ve teknolojik olanaklara erişimi sınırlıdır.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre, eğer kadın çiftçiler erkeklerle eşit kaynaklara sahip olabilseydi, dünya genelinde açlık oranı yüzde 15’e kadar azalabilirdi. Bu veri bile kadın çiftçilerin potansiyelinin, yalnızca kendi bölgeleri için değil, dünya gıda güvenliği için ne kadar kritik olduğunu gösterir. Kadınların tarımda güçlendirilmesi, yalnızca üretim artışı değil; sürdürülebilirlik, adalet ve kalkınma demektir.
Kadın çiftçiler, doğayla kurdukları sezgisel ilişki sayesinde ekolojik tarımın da öncüleridir. Atadan kalma yöntemleri modern bilgiyle harmanlayarak hem toprağı hem de tohumu korurlar. Geleneksel bilgi birikimleri, yerel tohumların sürdürülmesi, iklim değişikliğine uyum sağlayan yöntemlerin geliştirilmesi açısından paha biçilmezdir. Kırsal bölgelerde kadınların öncülüğünde kurulan kooperatifler, tarımda dayanışma ekonomisinin en somut örneklerini oluşturur.
Türkiye’de de binlerce kadın çiftçi, kimi zaman Ege’nin zeytinliklerinde, kimi zaman İç Anadolu’nun buğday tarlalarında, kimi zaman Karadeniz’in fındık bahçelerinde alın teriyle üretmektedir. Ancak pek çoğu hâlâ resmi olarak “üretici” değil, “yardımcı aile bireyi” olarak görülmektedir. Bu bakış açısı, kadın emeğini görünmez kılmakta, sosyal güvence ve karar mekanizmalarına erişimini zorlaştırmaktadır. Oysa tarımın geleceği, kadının emeğini tanımak ve desteklemekle mümkündür.
Son yıllarda artan farkındalık çalışmaları, kadın üreticilere yönelik mikro kredi projeleri, yerel yönetimlerin destek programları ve kooperatifleşme girişimleri umut vericidir. Kadınlar, kendi markalarını yaratmakta, yerel ürünleri ekonomiye kazandırmakta ve kırsalda yeni bir girişimcilik anlayışı inşa etmektedir. Bu yalnızca ekonomik bir kazanım değil; aynı zamanda kırsal yaşamın yeniden canlanması, göçün azalması ve kültürel değerlerin korunması anlamına gelir.
Dünya Kadın Çiftçiler Günü, işte tam da bu nedenlerle bir teşekkür günüdür. Tırnaklarının arasına toprak sinmiş, elleri nasır tutmuş ama yüzünde umut eksik olmayan kadınlara bir saygı duruşudur. Onların emeği olmadan sofralar eksik, toprak sessiz, üretim yarım kalır.
Bugün, her bir kadının toprağa kattığı değeri hatırlamak, onları sadece “üreten eller” olarak değil, geleceği yeşerten güç olarak görmek gerekir. Çünkü toprağın bereketi, kadının emeğiyle çoğalır; dünya, onların sabrı ve direnciyle döner.