Tuncer Altunbulak

Tuncer Altunbulak

Türkiye’de Edebiyat!

Türkiye’de Edebiyat!

 

Türkiye’de edebiyat sürgünler işkenceler ve acılar üzerine bina edilmiştir.

Romanlarda öykülerde, filimlerimizde, tiyatromuzda, musikimizde işlenen konuların çoğunda gözyaşı, acı, hüzün ve keder vardır.

Türkilerimizin, şarkılarımızın ve destanlarımızın çoğu ayrılık, savaş ecelsiz ölüm zulum ve haksızlık eşitsizlik üzerine söylenmiştir.

Türkilerimizin çoğu dağlar üzerine söylenmiş.

Haksızlığa, eşitsizliğe karşı çıkarlar.

Sistemin zulmünden kaçarak dağlara sığınmıştırlar.

Oysa edebiyat, edebiyat sonsuzluklar ülkesidir.

İnsan hayatını kalıplardan zorluklardan çıkarır özgürleştirir.

Don Kişot gibi insanı hayatın bilinmeyen gizemli serüvenlerine götürür.

Edebiyatın en büyük yapıtlarının kahramanlarından Emma Bovary ve Anna Karenina birde Raskolnikov aşk tutkusunu ölüme  götürmediler mi...!

Edebiyat dediğimiz şey yaşadığımız pratik hayatın yazıya dökülmesi romanlaştırılması öykü ve destanlaştırılmasıdır.

Bir dünyadır bir tür hayat okuludur, bir öğretmendir.

Edebiyatı Toltoy, Dovstoyevski, Kafka, Yaşar Kemal, Sartre gibi okuyup öğrendiğimiz zaman değişiriz.

Bir anda duygularımız, heyecanlarımız, davranışlarımız bir anda değişebilir.

Canavarlaşmış bir insanı bir anda kuzuya çevirebildiği gibi kuzu gibi bir insanı de canavarlaştırabilir.

Kalem seni parça parça bölerim diyen bir türkü vardır.

Bir de bu kalem Toltoy gibi Freud gibi dahi adamların elindeyse edebiyatçı masaya oturup kalemi eline alıp kağıda yazan adam değil.

Yazdığı romanlarla, öykülerle, şiirlerle hayat değiştiren adamdır.

Dovstoyevski Rusya’da bir devrim olacağını yüz yıl önceden hissetmiş yazmış bu devrim için alt yapı oluşturmuş dahi bir yazardı.

Suç ve ceza romanı 6. kez okuyorum.

Kitabın üstünde bir resmi var üstünde kalın bir palto var uzun ve seyrek sakalı çok güzel duruyor suratında.

Dikkatli baktım resme o da bana bakıyor.

Bir süre sonra konuşmaya başladık.

Birini tanımak istiyorsan hemen yargılama önce onu dikkatle dinle anlamaya çalış.

Hayata bakış açısını öğren diyor.

Bana beni anlamak istiyorsan ben kendimi her halimle anlatmışım.

Önce benim deliliğimi, zekamı, sana hastalığımı, mozaşistliğimi, sadistliğimi ayrı ayrı incele.

Üstadı yazmadan edemiyorum.

Can sıkıntısından yazmaya başlamıştı, böyle başladı ama sonunda Dünya’nın en muhteşem romanlarını yazdı.

Elleri toprak kokan, yüzleri nasırlı yoksulluktan belleri bükülmüş hayatın her türlü acısını çekmiş bir anneyle bir babanın ilk çocuğuyum.

Benim doğduğum bölge yazdır şimdi.

Dağlarını, ovalarını, yaylalarını bin bir çiçek bürümüştür.

Petekten bal alma zamanı.

Tarlada çayır biçme zamanıdır.

Benim doğduğum o coğrafyayı tanımak istiyorsanız yörenin yazarlarından Umut Kaftancıoğlu’nun, Dursun Akça’nın, Muzaffer Oruçoğlu’nun kitaplarını alın okuyun.

Okuyun edebiyat sizlerinde acılarına merhem olsun.

Kötü yönetilen kötülüklerin bolca yaşandığı bir ülkede iyi bir edebiyatın olabileceğini düşünmek hayalpereslik, cahillik olur.

Ginede ben iyi şeylerden söz edeyim, biraz gülün.

Bizim köyde Saniye Ablam, Paylon yengem iç hastalıkları uzmanıdır.

Vaha dedeliğim amca bel fıtığı kırık çıkık uzmanıydılar.

Allah rahmet etsin.

İdris amca köyümüzün alaylı psikoloğuydu.

Yeterki siz hastalığınızı söyleyin.

Her derdinizin uzmanı vardı.

Gelecekte büyük acılar çekeceğimi babama söyleyen orta okul müdürümdü.

Şimdilik bu kadar.

Bu yazı toplam 1815 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuncer Altunbulak Arşivi