Tuncer Altunbulak

Tuncer Altunbulak

SOKAK TERAPİSİ

SOKAK TERAPİSİ

Biri yaşlı diğeri orta yaşlı, meydanda bir bankta oturmuş konuşuyorlar. Orta yaşlı hüzünlü, yüzü çilli olan yaşlı olana bi şifacıdan söz ediyor. Ağzından çıkan sözleri elleriyle sinirli sinirli dağıtıyor. Anlatığı şifacının insanın içindeki bütün dertlerini sıkıntılarını çıkarıp atıyormuş. Adama dış ülkelerden bile  insanlar geliyormuş, ona da birileri böyle anlatmış. Yaşlı adam kendi derdinde ara sıra yüzüne bakıp dinliyormuş gibi yapıyor başını sallıyor. Adamın oğlu büyük bir psikolojik depresyon geçiriyormuş. Doktorlardan  bir fayda görmemişler, adam oğlunu kendisine önerilen şifacıya götürmek istiyor. Sık  sık yaşlı adama doktorlara verdiğimiz parayla kendimize bir araba alabilirdik diyor, ruhsal hastalıkların şifacıyla mifacıyla iyi olmayacağını bir türlü halk olarak inanamadık. Bu konuyu bilim insanları da halkın anlayabileceği bir dilde anlatmıyorlar, bu sorun da burdan kaynaklanıyor. Şifacı dediğimiz adamlar kim ki, eğitimsiz bilgisiz insanlar sıradan insanlardan bir farkları yok. Sadece kurnaz bu adamlar, halkın duygularını sömürüyorlar. Denize düşen yılana sarılırmış. Halkın büyük bir kesimi maalesef böyle yılanlara sarılmaktadır. Adamlar konuşurken aklıma bir dönem rus çarı üçüncü Alexander'ın sarayına kadar giren çarı ve çariçeyi kendine tutsak eden bir şifacı olan Rasputin geldi. Böyle sahtekarlar dünyanın her tarafında var. Sahte kehanetlerle ne yazık ki halkları uyuşturmaktadırlar, bu yarı cahil köylü papaz rasputin rus halkını perişan etmiştir. Lenin devrimi başarmamızda Rasputin'in büyük rolü vardır demişti. Son 30 yılda ülkemizde psikolojik rahatsızlıklarda büyük patlama oldu, bunun bir çok nedeni var. Bu tür hastaları sokaklarda ve psikiyatri bölümlerinde görmek mümkün, bu yüzden yazmın başlığını sokak terapisi koydum. Sokaklarda kendi kendine konuşan, hiç gereği yokken homurdanarak koşanlar, kafalarındaki düşüncelere gömülü halde saatlerce oturanlar, kendi kendiyle konuşanları sağa sola saldıranları görmek mümkün. Bir yolunu buldum, bu iki adamın yanına oturdum. Onlara kendimin de  psikolojik tedavi gördüğümü anlattım. Babaya oğlunun bir şifacıya değil, yine bir psikiyatriye götürmesine ikna ettim. Sevgisiz, özgüvensiz büyümüş bir çocukmuş. Doğru dürüst eğitim de görmemiş, yoksulmuşlar da. Yoksulluk insanların onurunu kırıyor bu ülkede. Ne kadar yoksul, evsiz barksız, ne kadar insan var kim biliyor? Bilenler söylüyorlar mı bu ülkede ne kadar dilenci, çöpçü, hizmetçi kızlar, ev temizliğine giden kadınlar, okula harçlıksız giden çocukların sayılarını kim biliyor? Bu yüzden hep söylüyorum her yıl yüzlerce eş boşanıyor, yüzlerce kadın öldürülüyor, yüzlerce insan korku ve panik içinde yaşıyor. Tarihi çeşmenin önünde çok önemsiz bir nedenden dolayı iki kişi kavgaya tutuşmuşlar. Kimse araya girip ayıramıyordu, çeşmenin sol tarafında bir kadın bebesini emziriyor, adamların gürültüsünü bebek duymasın diye bebeğine yüksek sesle şarkı söylüyor, başaramayınca yüksek sesle kavga edenlere verdi veriştirdi suyu bendinden keser gibi. Adamlar kavgayı kestiler, ikisi de kadından özür diledi, kavgadan sonra böyle centilmen davranmaları sokaktaki herkesi de memnun etti. Şimdi Shakespeare kendi başına iyi ve kötü yoktur, iyi ve kötüyü insanların düşünceleri yaratıyor. Mevlana, insan düşünceden ibarettir der. Birisi sizin hakkınızda kötü şeyler söylüyorsa, kendisi hakkında söyleyeceği iyi şeyleri olmadığı içindir. 

Bu yazı toplam 3144 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuncer Altunbulak Arşivi