Tuncer Altunbulak

Tuncer Altunbulak

PARİS'TEN ADANAYA

PARİS'TEN ADANAYA

Paris’de lüks  bir lokantada yemek yemekle Adana'da ya da Urfa'da bir lokantada yemek yemek arasında bir fark var mıdır? Diyelim Paris'te çatalla ve bıçakla yediğimiz balığı veya tavuğu Urfa'da da  çatal ve bıçakla yiyebilirsiniz. Böyle yiyen bir sürü vatandaşımız vardır ama Urfa'da genelde balık elle yenir. Urfalılar balığın tadını böyle çıkarırlar. Yemek kültürü anlamında her ülkenin ve bölgenin kendine göre bir kültürü vardır. Her yiğidin bir başka yoğurt yiyişi sözünü de bunun için söylemişler mesela. Arapların pilavı elleriyle yedikleri söylenir bunu da kabul edin ve ellemeyin, bu da bir kültür. Eskiden köylerde de bir aile tek kabın içinden yerdiler. Türk filmlerinin çoğunda Erol Taş, Hayati Hamzaoğlu tavuğu oflayarak puflayarak dişleri ile parçalayarak yerdiler.  Ellerinin yağını da elbiselerine silerdiler. Şimdi bütün bunları niçin yazıyorum derseniz; bundan 20 yıl önceydi. Yeni işe girdiğim bir fabrikanın yemekhanesinde yemek yerken, fabrikanın müdürü geldi karşıma oturdu. Aksilik işte o gün de menüde tavuk vardı. Müdür tavuğu çatal, kaşıkla keserek yedi. Müdür gelmeseydi tavuğu Erol taş gibi yiyecektim. Ayıp olur düşüncesiyle ben de çatalla ve kaşıkla keserek yemeğe çalıştım ama olmadı, beceremedim. Çatal ve kaşık tabağın içinde dans etmeye başladı. Rahatsız etmek istemediğim müdürü çatalla kaşığın şıngırtısı ile rahatsız ettim. Müdür zorlandığımı görünce “Tuncer sen bana bakma, nasıl kolayına geliyorsa nasıl tadını çıkarıyorsan öyle ye” Keşke çatalla kaşıkla yemesini bilseydim eksiklik elbette. Erol Taş gibi yemekten, müdür gibi yemek çok daha medeni, daha iyi ve çok rahat, sağlıklı ama kimse bana  ne okul hayatında ne aile hayatında öğretmedi ki. Alışkanlıklarımızı, arzularımızı değiştirmek öyle zor ki. Gerçi şimdinin gençliği bizlerden çok daha nazik, özverili, bilgili. Medeni ülkelerle sanayi, tarım, iletişim ve ticaret gibi konularda nasıl yarışmak istiyorsak oturmak, kalkmak, konuşmak ve yemek kültürü konularında da yarışmalıyız. Yere tükürmek, istirahat ettiğimiz ve eğlendiğimiz yerleri kirletmek, trafikte magandalık yapmak, kadınları öldürmek, kediye, köpeğe zarar vermek gibi akla ziyan yaptığımız işleri terk etmemiz gerekir. Öğrenmenin yaşı yok çoğu şeyi ben kırkından sonra öğrendim. Bütün dünya medeni, adaletli, zengin, yalnız Türkiye adaletsiz bir ülke değil. Adaletsiz bir dünyada yaşıyoruz. Dünyanın en büyük adaletsiz, hukuksuz ve medeniyetsiz ülkelerinin başında Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya gelmekte. Dünyadaki tüm savaşları bu ülkeler çıkarıyor, silah satıyorlar, kalkınmamış ülkeleri sömürüyorlar,  halkın seçtiği iktidarları deviriyor, kendi arzularını yerine getiren kimseleri iktidara getiriyorlar. Bütün bunların adına da ve demokrasi diyorlar. Elbette ki demokrasi çok önemli ama demokrasiyi işlemek ona inanmak, sindirmemiz gerek. Türkiye'de halk bugüne kadar demokrasiyi samimi bilinçli olarak istemedi. Çünkü demokrasiyi istememiz yok yoksa şimdiye kadar demokrasimiz olurdu. Anlatacağım öyküyü iyi analiz ederseniz gerçekten eğitimsiz olduğumuzu göreceksiniz. Köylerimizin birinde doğum yapmakta olan bir kadın ve kadının başında 10 tane doğum yaptırmaya çalışan kadın var. Hepsi tek tek deniyor bir türlü doğumu yaptırmıyorlar. Dışarıdan bir kadın daha geliyor, kadınlar ona başarabilecek misin diyorlar, o da övünerek “ben bugüne kadar onlarca koyun ve inek doğurttum bir kadını mı doğurtamayacağım” söze bakın, mantığa bakın, eğitime bakın. Bu sözleri söyleyen kadının elbette bir suçu yok. Suçlu olan o köye doktor, ebe göndermeyenlerin. Ne yapsınlar zavallı kadınlar. Alın size eğitim, alın size sağlık, alın size insana verilen değer. Sözünü ettiğim bu öykü 30 yıl önce yaşanmış bir öyküdür. Yoksa bugün eksik olmasına rağmen yine de köylerde kazalar da doktor, ebe, hemşire var. Kadınları eğitimsiz bırakan,  kadınları erkeklerle eşit olmayan bir ülkede ne demokrasi olur ne adalet olur. Yaşam bir düştür, uyanmak öldürür demiş başka bir filozof. Yaşamın değeri uzun yaşamakla değil, sağlıklı yaşamakla ölçülür. Yine başka bir filozof “bir halk başarılarında felaketlerinde umutsuzluğu yenmezse asla  gelişemez ve medenileşemez” demiş.

Bu yazı toplam 3061 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuncer Altunbulak Arşivi