(K)ANTİN KUNTİN
Geçtiğimiz hafta, özel bir lisede, 14 öğrenci kantinden aldığı tavuk ürünüyle hastanelik oldu.
Aslında “tavuk zehirledi” diye geçiştirilebilecek basit bir haber değil.
Evet, yanlış okumadınız: 14 çocuk.
Okulda yedikleri tavuk dönerden acillik oldu.
Sormadan edemiyorum:
Biz bu çocuklara ne yediriyoruz?
Ve daha acısı, bunu nasıl bu kadar normalleştirdik?
Okul kantinleri yıllardır, paketli gıda çöplüğüne dönmüş durumda.
Rengârenk ambalajlar, şekeri ya da tuzu patlatılmış ürünler, katkı maddesiyle ömrü uzatılmış ne varsa…
Hepsi çocukların burnunun dibinde.
Bir de üzerine tavuk döner diye servis edilen, ne zaman piştiği, nasıl saklandığı belli olmayan ürünler eklenince…
Sonuç ortada.
Ve tabii fiyatlar da cep yakıyor.
Kalitesiz, sağlıksız ürünler pahalı!
Yani veliler hem sağlık riskini ödemek zorunda hem de her lokmada ekstra ücret ödemek zorunda.
Bir tabak tavuk 100 lira mı olmalıydı?
Belki de 100 liralık tavuk, 20 lira değerinde!
Ama sorun yok, kantin işletmecisi kazansın, sağlık mı önemli?
Şimdi diyeceksiniz ki, “Denetim yok mu?”
Var.
Tabii ki var.
Kâğıt üzerinde, yönetmeliklerde, klasörlerin arasında…
Gerçek hayatta?
Bir bakmışsın var, bir bakmışsın yok.
Kantin denetleniyor, uyarı veriliyor, sonra hayat kaldığı yerden devam ediyor.
Tıpkı zehirlenen o 14 çocuk gibi…
Serum takılır, iyileşirler, geçmiş olsun…
Ve biz yine kaldığımız yerden devam ederiz.
Ama asıl sorun şurada:
Devam etmememiz gerekiyor.
Çocukların eğitim aldığı kurumlar ve gıda hizmeti veren sektörler, midelerin bozulduğu, zehirlendiği yerler olmamalı.
Paketli gıdaların içine gizlenen katkı maddeleri, çabuk bozulan tavuk ürünleri, depolama koşulları…
Hepsi iç içe.
Ama ne hikmetse, ceza geldikçe daha çok cesaret bulan bir düzen kurulmuş durumda.
Kanun var, yönetmelik var, yasak var…
Ama olmayan bir şey var:
Caydırıcılık.
Bir kantin çocuğu zehirliyorsa, o kantinin ertesi gün kapısının kilitlenmesi gerekmez mi?
Ama bizde öyle olmuyor işte.
Uyarı veriliyor, numune alınıyor, 'bekliyoruz' moduna geçiliyor.
Beklerken çocuklar yine aynı kantinden alım yapmaya devam ediyor.
Okullar, çocukların güvenli alanı olmalıdır.
Ama biz ne yaptık?
Kantinleri ticaret alanına çevirdik.
Kaliteli ürün mü, ucuz ürün mü, sağlıklı ürün mü?
Tahmin edin hangisi tercih ediliyor.
Hem pahalı hem sağlıksız.
Hem fiyatları yakıyor hem sağlıkları.
Artık şunu kabul edelim:
Kantinlerde ne sattığımız, çocuklarımızın geleceğini belirliyor.
Bu kadar basit.
Ve bu kadar kritik.
Peki ne olacak?
Denetimler sıklaşacak.
Sadece kâğıt üzerinde değil, gerçek anlamda sıkılaştırılacak.
Cezalar gerçekten can yakacak.
Kantin işletmesi 'çocuğun sağlığıyla oynanmaz' demeden bu iş düzelmez.
Veliler söz sahibi olacak, okul aile birlikleri daha aktif çalışacak.
Ve en önemlisi…
Bu meseleyi 'tavuk zehirlendi geçti'' diye değil, sistem sorunu olarak ele alacağız.
Son günlerde yaşanan olay(lar) aslında bir tokat gibiydi.
Uyandırması gereken bir tokat.
Çünkü o kantinden yemek alan her çocuk, bizim evladımız.
Ve onların canı, bizim ihmallerimize kurban edilecek kadar ucuz değil.
Bu tür olayların önüne geçmek için:
Bu ve bunun gibi olaylar görmezden gelinirse bir gün bu ihmalin bedelini hepimiz ödeyeceğiz.
Ki ödeniyor da maalesef...
O çocukların sağlığı, sadece o gün hastaneye kaldırılan 14 öğrenciyle sınırlı kalmayacak. İhmal, pahalı, sağlıksız ve denetimsiz kantinler, geleceğimizi zehirliyor
Çocuklarımızın, insanların hayatı hiçbir kârın fiyat etiketi olmamalı!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.