Tuncer Altunbulak

Tuncer Altunbulak

GÜZELLİĞİN ON PARA ETMEZ BU BENDEKİ AŞK OLMASA…

GÜZELLİĞİN ON PARA ETMEZ BU BENDEKİ AŞK OLMASA…

 

 

            Güzelliği tarif etmek cahilliğine düşmekten korkar ve utanırım.

            Tarifi imkansız, nesnelliği tartışılan bir konu, güzellik!...

            Benim de derdim güzelliği anlatmak değil, güzelliğin altındaki kıvrımları, yaraları anlatmaktır. Başka bir benzetmeyle gülü değil, gülü yaşatan suyu ve toprağı anlatmaya çalışacağım.

            Yeryüzüne gelmiş, yaşamış herkes az veya çok konuya merak sarmış, ilgilenmiş ve tartışmıştır.

            Yazıma kendimden hiçbir şey uyduracak değilim. Çünkü bu yazıyı sevgili anneme ithaf ediyorum.

            Konuyu yazma fikrim annemden çıktı.

            Annemi düşünüyordum.

            Annem çok güzel bir kadındı.

            Güzellik göreceli bir konu.

            Leyla’yı tanıyanlar, Mecnun’a “sen bu çirkin kadın için mi yanıp, tutuşuyorsun?” Leyla çok çirkin bir kadınmış, Mecnun’un cevabı çok müthiş, o adamlara diyor ki, “Siz Leyla’ya benim gözümle bakmadınız ki”

            Demek ki, güzellik bakanın gözünde ve bakılanın da kendini sevdirmesinde…

            Üstat Dostoyevski “güzel gülen insanlar, güzel insanlardır” der.

            Güzel kimdir?        

            Güzellik nedir?

            İnsan niçin güzelliğe ilgi duyar?

            Güzelliğin kaynağı ona bakanda mı yoksa bakılanda mıdır?

            Şimdi bu konuda kendimce anlatmaya çalışacağım:

            Güzellik, insanlık tarihi boyunca insanın zihnini en çok meşgul eden bir konu.  Konuyu en çok da  filozoflar ve estetikçiler tartışmışlar.

            Mesela filozof Herakleitos güzellik için, zıtların uyumudur der.

            Sanat ve edebiyatla ilgilenen insanlar bu konuya  ait yüzlerce fikir ileri sürmüşlerdir.

            Ben güzelliğin nasıl bir şey olduğunu Dostoyevski’nin romanlarını okuduktan sonra öğrendim.

            Üstat birbirine zıt ne kadar olay, insan ve nesne varsa romanlarda toplamış.

            Her romanı, romanlarının güzel olmasının altında onun bu yaratıcı düşüncesi var.

            Mesela Karamazov Kardeşler romanında çok ilginç bir güzellik var.

            Roman kahramanı Alyaşa için, Alyaşa Manastırdan çıkacak, anarşist olacak ve Çarı öldürecektir der. (Burayı siz düşünün)

            Üstat güzelliğin temelini insanda bulmuştur. Çünkü güzelliği gören, duyan ve hisseden insandır. Bunu da Aşık Veysel’den öğrenelim;

            “Güzelliğin on para etmez / Bu bendeki aşk olmasa /  Eğlenecek yer bulamam / Gönlümdeki köşk olmasa”

            Gönül her şeyin yeri. Aşk denince tabi sevda türküleri söylenir. Bu türküyü “Beni görüp yüzün öte döndürme / Yine benim gönlüm sendedir sende / Yıkıp hilal kaşın yere indirme / Yine benim gönlüm sendedir, sende.

            Bu türküyü görebilecek gözü, hissedebilecek duyguları ve duyabilecek kulakları olanlar hislenecek.

            Güzellik göreceli bir kavram

            O klasik tarifiyle, zevkler v renkler tartışılmaz. Herkesin kendine göre bir güzellik anlayışı var, tuhaf olsa da birine çok güzel görünen şeyler, başka biri için çirkin olabiliyor.

            Bazı erkekler sarışın kadınları severler.

            Bazı kadınlar da şişman erkekleri sever.

            Tıpkı Dede Efendi’yi sevenlerle, Mozart’ı  sevenler gibi.

            Ya da benim Cem Karaca ile Mahzuni’yi sevdiğim gibi, Cem Karaca’yı ve Mahzuni Şerif’i sevmeyen binlerce insan var.

            Mesela yine üstat Dostoyevski herkese ilginç gelebilir. Zayıf, sinirli, veremli, deli kadınları seviyor.

            Devirler ve zamanlar değiştikçe güzellik olgusu da değişiyor. Her ülkenin kültürel konumuna göre güzellik algısı var.

            Fransız kadınları çok nazlı, cilvelidirler ve kendilerine sonsuz özgüvenleri vardır, erkeğin mizacına göre davranırlar.

            Türkiye’de pek çok kişi bu durumu şaklabanlık olarak görür. Oysa cilve yapmak, nazlanmak, akıllı, zeki ve yaratıcı kadın davranışıdır.

            Ancak akıllı kadınlar erkekleri tanır ve analiz ederler.

 

 

            

Bu yazı toplam 3825 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuncer Altunbulak Arşivi