Tuncer Altunbulak

Tuncer Altunbulak

BİR DELİYLE İKİ SAAT

BİR DELİYLE İKİ SAAT

 

 

Sen de bir kaç kez Bakır köy ruh ve sinir hastalıkları gider ilaç yazdırırım ya da ilaçlarımı değiştiririm son gittiğimde çok ilginç biriyle tanıştım aklını yitirmiş deli desem değil ama akıllıda değildi bu yazıyı okuduktan sonra varın siz buna karar verin ilaçlarımı almadan önce bir kahveye gittim ömrüm kahvelerde geçti çayım geldi hem çayımı içip hem de reçeteyi inceliyordum

Bende bir masada oturan orta yaşlı uzun boylu kambur bir adam oturuyordu adam devamlı beni kesiyordu biraz sonrada geldi masama oturdu insanın sevmeği diken karşısında bitermiş misali adam kim olduğuma bakmadan kırk yıllık arkadaşmışız gibi bana çay söylemeyecek misiniz dedi? Çay geldi sonra birden reçetenize bakabilir miyim dedi? Olur dedim reçeteyi verdim ona bir doktor gibi inceledi, inceledi

Böyle reçeteler melankolik olanlara yazılır  dedi nerden nasıl anladınız dedim? Elini önümüzdeki hastaneye uzatarak bu tımarhanede bende bir yıl yattım burası hayat okuludur bu ülkede yaşayan her kesin gelip burada bir süre yatması lazım bal o zaman sem ülkede ki gelişmelere sosyal hayata bir gün burada kalmak bile insana neler öğretmez ki adamın bu sözleri hemen bana Nietzsche ile ünlü Ressam Van Gogh’u getirdi bu ünlü iki dahi hayatlarını tımarhanelerde geçirdiler

Adama sizce ben Melankolik miyim dedim? Evet dedi! Nasıl anladınız dedim gözlerinizden, davranışlarınızdan Melankolikler egzotik, romantik ve şehvet perest olurlar şairlerin veya ressamların çoğu melankoliktir kalkmak üzereydim ki lütfen biraz daha oturun  size bir şiir okumak istiyorum dedi yapabilecek bir şey yok istemem desem de bir işe yaramayacaktı adam kafasına koymuştu oku dedim cebinden bir kağıt çıkardı sesini akort etti

Neylersin ölüm herkesin başına / uyudun uyanamadın olacak / kim bilir nerde nasıl kaç yaşında / bir namazlık saltanatın olacak / taht misali o musalla  taşında edebiyatla aranız iyi dedim? Hayatından keyif almak ve kaliteli yaşamak istiyorsanız edebiyatla ilgileneceksiniz zenginlik ve lüks ağırdır insanı yorar bence ne zengin nede fakir kalmak için uğraşmamak lazım insana insan olmak için uğraşması yeter dedi bende ona nazımın bir dörtlüğünü okudum. ‘’Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi / ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi seviyorum seni’’ çok mutlu oldu sevindi.

İçimden bu adam nerden başıma bela oldu nasıl etsem de kurtulsam düşünürken. Adam birden sen şu kelebek meselesini biliyor musun hani Afrika’da bir kelebeğin kanat çırpması Rusya’da fırtınaya sebep olur derler ya. Ruhumuzda böyle ruhumuzdaki bir esinti bütün vücudumuzu bozuyor sıkıntılar birbirlerini tetikliyor ve üst üste yığılıyorlar bu durum sadece seninle ve benimle de olmuyor bu sorun toplumsal bir sorun belki de hasta olan biz değiliz toplum hasta ülkemizin bence en önemli sorunu bu sorun her şey ortada sevgisizlik doyumsuzluk ve tatminsizlik  almış başını gidiyor çoğumuz normal mantıklı olanı değil anormal olanı istiyor ve yapmaya çalışıyoruz bunları nerden biliyorsunuz neyin normal olduğuna kim karar verecek yada kim karar veriyor dedim o kadarını bilemem dedi ama bir şey söyleyeyim  normal olan iyi, güzel ve mantıklıdır anlamına gelmez bir zamanlar kölelik normal olarak kabul ediliyordu ama bu gün edilmiyor ben bütün bu bildiklerimi bu tımarhaneye gelenlerden öğrendim buraya gelenlerin çoğu hayat hikayelerini anlatma yerine mazeretlerini söylerler çünkü çoğunun hayat hikayesi acılı anlatırken yeniden acı çekiyorlar dedi. Sonra da bana on lira lazım epey de çay içtim helal et dedi çekti gitti onu hiç unutmayacağım bir deliyle iki saat akıllıyla milyonlarca güne bedeldir.

 

 

Bu yazı toplam 1033 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuncer Altunbulak Arşivi