Tuncer Altunbulak

Tuncer Altunbulak

benim hiç bisikletim olmadı

benim hiç bisikletim olmadı

 

O gün çok sıkıntılıydım pencereden sokağa bakıyordum hava çok ağırdı, yağmur bulutları gökyüzünü kaplamıştı. yağmur ha yağdı, ha yağacak gibiydi bir iki saat önce okuduğum bir yazı kafamı karma karışık etti. Kafama çocukluğum takıldı sık sık kendime senin çocukluğun nasıl geçti oyuncakların oldu mu? Mutlu bir çocuk muydun? diye kendimi sorgulamaya başladım dehşet bir yazıydı okuduğum yazı yazar Amerikalı ünlü bir Gan gaster al Capone’nin hayatında bir kesit anlatmış. Capone bir yolculuk sırasında şoförüne “ senin hiç bisikletin oldu mu? ” diye sorar hiç gereği olmayacak bir zamanda.

böyle bir soru sormasına bir anlam veremez şoför yolun sağına, soluna bakarken yolun solunda bisiklet binen çocukları görür ve sorunun nedenini anlar evet der oldu çocukken kırmızı bir bisikletim vardı babam eskiciden almıştı onu çok severdim her sabah tozunu alır gevşeyen vidalarını sıkar hep gözümün önünde tutardım Capone arabayı durdurur anlatmaya başlar. Her çocuğun mutlaka bir bisikleti olmalıdır. Çünkü bir çocuğun idare etmesine izin verilen tek araç bisiklettir. Bisiklet çocuğa dengeli olmayı öğretir, yönetmeyi öğretir, ilerlemek için sürekli çalışmayı öğretir, sorumluluk duygusunu aşılar der. Sonra ağlamaya başlar anlatmaya devam eder on bir yaşında bir çocukken her akşam yatmadan önce Tanrı’ya bana bir bisiklet nasip etmesi için dualar ederdim böyle bir şey olmadı tabi.

Bir gün bir kapıdan bir bisiklet çaldım sonra Tanrı’nın affetmesi için dualar etmeye başladım. Benim canımı sıkanda bu bırakın bisikleti benim hiç oyuncağım olmadı çok yoksul ve gariban ezilmiş bir çocukluk yaşadım. Aç kalacağımız günü bekledim hep rahmetli annem sık sık baban para göndermezse aç kalacağız derdi. Babam gurbetçiydi toprak bir damın deliğinde aç kalacağım günü beklerdim ben anlatması bile zülüm gibi altmış yaşını geçtim evim, barkım, emekli maaşım var ama yine aç kalacağım diye korkuyorum insan çocukluğunda yaşadığı hiç bir şeyi unutmuyor.

o yazı kapanmış yaralarımı açtı ve yeniden kanattı aldı çocukluğuma götürdü sıkıntılı yaşayan herkesin bu sıkıntıları çocukluğunda yaşadıklarındadır. Kapanmış yaralarıma neşter çektirtti bana lütfen bu yazımı bir tür iç dökme, dertleşme olarak kabul edin. İnsanın en önemli ihtiyaçlarından biri de iç dökmektir ağlamak kadar şifa vericidir önemli olan karşılık bulması ve anlayış görmesidir ne yazık ki bu konuda insanlarımızın büyüdükçe bir kısmı duyarsız ve’de bilgisizdir. Bu tür iç dökmeler bazen kavgaya dönüşüyor birbirimizi dinlemiyoruz düşüncelerimize saygıda göstermiyoruz sohbeti bile ideolojik yapıyoruz. Elbette bu vahşi Gan Gasterin bir bisiklet alamadığı yüzünden Gan Gaster olup insanlığa zarar verdiğini söylemiyorum ama bu yoksulluğunun payı da yok demiyorum hiç bir insan anasından katil olarak doğmuyor insanları yaşadıkları açılar, yoksunluklar, itilip kakılmaları kötü durmaya gidiyor. Sonuç olarak bu azılı Gan Gaster bir suçtan yakalanıyor. On yıla mahkum oluyor (44) yaşında cezaevinden bir Gan Gaster olarak değil, bir bahçıvan olarak çıkıyor hiç bir kadın isteyerek bir fahişe hiç bir erkek bir Gan Gaster olmak istemez biz nasıl istemiyorsak içimdeki bir kaç farklı kişiliği yaşadım iyi kilerden ve kötülüklerden oluşturdum yaşadığım hayat boyunca annem hariç hiç bir kimse beni yüreklendirmedi öğretmenlerim dahil hiçbir kimse sen bu işi başarırsın demedi devletle hükümetlerle olan ilişkilerimi anlatmıyorum.        

Bu yazı toplam 3058 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuncer Altunbulak Arşivi