Dilek ALP

Dilek ALP

KENT SERİSİ 93: Neden Coğrafi İşaret

KENT SERİSİ 93: Neden Coğrafi İşaret

Geçtiğimiz yıllarda bir markette alışveriş yaparken reyon görevlisine “Ezine peyniri gerçekten Ezine’den mi geliyor?” diye sordum. O an, aslında ne kadar az bildiğimizi fark ettik ikimizde. Raflarda yöresel adlarla satılan birçok ürünün gerçekten o yöreyle bağının olup olmadığını anlamak neredeyse imkânsız. Oysa bu ülkede her köşenin kendine özgü bir ürünü, kokusu, emeği ve hikâyesi var. Ama bu ürünler ya tanınmıyor ya da hak ettiği değeri göremiyor. O günden sonra coğrafi işaretli ürünlerin ne anlama geldiğini, bize ve ülkeye ne kazandırdığını daha derinlemesine araştırmaya başladım. Önüme gelen herkese anlatmaya çalışıyorum. Derslerimde konu başlığı haline döndürdüm. Yurt dışında da alışverişlerde özellikle bu ibareye dikkat ederek alışveriş yapıyorum. Aşağıdaki yazı da bu yolculuğun bir sonucu. Hem kendi merakımı hem de başkalarının farkındalığını artırmak için kaleme aldım.

Coğrafi işaretli ürünler, belirli bir bölgeye özgü olan ve o bölgenin doğal, beşerî ya da kültürel özellikleri sayesinde ün kazanmış ürünlerdir. Bu ürünler menşe adı ya da mahreç işaretiyle tescillenerek yasal koruma altına alınır. Türkiye’de peynirden zeytinyağına, halıdan baklavaya kadar pek çok ürün coğrafi işaret almıştır. Ancak coğrafi işaretler yalnızca ürünleri korumaz; aynı zamanda ülkeye ekonomik, kültürel ve sosyal açılardan birçok fayda sağlar.

Coğrafi işaretli ürünler, üretildikleri bölgede katma değer yaratır. Tescil edilen ürünler pazarda daha yüksek fiyatlara satılır ve bu durum küçük üreticilerin gelirini artırır. Böylece kırsal kalkınma desteklenir. Antep baklavası veya Ezine peyniri gibi ürünlerin tescillenmesi, bu ürünlerin daha fazla tanınmasını sağlar ve iç pazarda olduğu kadar dış pazarda da talep görmesine yol açar. Artan üretim talebi, istihdamı da olumlu etkiler.

Bu ürünler aynı zamanda geleneksel üretim tekniklerinin, el işçiliğinin ve yerel bilgi birikiminin korunmasına katkı sağlar. Yüzyıllardır nesilden nesile aktarılan yöntemlerin yazılı hale getirilmesi ve resmi olarak tanınması, kültürel sürekliliği destekler. Örneğin Safranbolu lokumu sadece bir tatlı değil, aynı zamanda o bölgenin tarihini ve yaşam biçimini yansıtan bir kültür unsurudur.

Coğrafi işaretli ürünler, turizme de katkı sağlar. Birçok kişi yerel ve özgün tatları yerinde görmek, tatmak ve satın almak için seyahat eder. Bu durum bölgesel turizmi canlandırır ve yöre halkı için ek gelir kaynağı yaratır. Malatya kayısısı ya da Afyon sucuğu gibi ürünler bulundukları şehri daha cazip hale getirir. Turizm rotalarını oluşturur. Gastronomi Turizmine zemin hazırlar.

Tüketici açısından bakıldığında, coğrafi işaretler ürünün belirli bir bölgeden geldiğini ve belli kalite standartlarını karşıladığını garanti eder. Bu da tüketici güvenini artırır. Aynı zamanda sahte ve taklit ürünlerle mücadelede etkili bir araç olarak öne çıkar. Üretim süreçlerinin denetlenmesi kaliteyi korurken ürünün marka değerini de yükseltir.

İhracat açısından da coğrafi işaretli ürünler önemlidir. Uluslararası düzeyde tescillenmiş ürünler, yurt dışında daha kolay pazarlanabilir. Avrupa Birliği gibi pazarlarda coğrafi işaretli ürünler tercih edilmekte ve bu da ülkeye döviz girdisi sağlamaktadır. Antep baklavası, Avrupa Birliği’nde tescil edilen ilk Türk ürünü olmuş ve bu sayede ihracat potansiyelini önemli ölçüde artırmıştır.

Coğrafi işaretli ürünler yerel tohumların, geleneksel tarım yöntemlerinin ve biyoçeşitliliğin korunmasına da katkı sağlar. Bu ürünlerin üretiminde genellikle doğayla uyumlu ve sürdürülebilir yöntemler tercih edilir. Böylece hem çevre korunur hem de yerel üretimin devamlılığı sağlanır.

Türkiye, coğrafi işaretli ürünler açısından oldukça zengin bir ülkedir. 2025 yılı itibarıyla Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tescillenmiş yaklaşık 1600’e yakın coğrafi işaretli ürün bulunmaktadır. Ayrıca 400’den fazla ürünün tescil süreci de devam etmektedir. Bu ürünler tarım, gıda, el sanatları ve maden işçiliği gibi çok çeşitli alanlara yayılmıştır. Örnek vermek gerekirse; Antep baklavası, Avrupa Birliği’nde tescil edilen ilk Türk ürünü olmuştur. Malatya kayısısı, Afyon sucuğu, Aydın inciri, Ezine peyniri, Çorum leblebisi, Tarsus humusu, Safranbolu lokumu, İzmit pişmaniyesi, Bingöl balı, Kars kaşarı, Maraş dondurması ve Ayvalık zeytinyağı gibi pek çok ürün, hem Türkiye’de hem de dünyada tanınan coğrafi işaretli değerlerimiz arasında yer alır. Bu ürünlerin her biri, ait oldukları bölgenin doğasını, üretim geleneğini ve yaşam biçimini yansıtır. Coğrafi işaret tescili sayesinde bu değerler kayıt altına alınmakta, korunmakta ve geleceğe güvenle taşınmaktadır.

Market raflarında coğrafi işaretli ürünlerin daha fazla yer alması hem üreticiler hem de tüketiciler açısından önemlidir. Bunun için birkaç adım gereklidir. Öncelikle perakende zincirlerinin bu ürünleri tanıması ve raflarında daha görünür şekilde sergilemesi teşvik edilmelidir. Tüketicilerin bilinçlenmesi sağlanmalı, coğrafi işaret logosu hakkında bilgi verilmeli ve alışveriş yaparken bu sembole dikkat etmeleri konusunda farkındalık artırılmalıdır. Aynı zamanda yerel yönetimler ve kamu kurumları, üretici kooperatiflerini ve küçük işletmeleri destekleyerek ürünlerin pazara erişimini kolaylaştırmalıdır. Etkin denetim mekanizmaları ile sahte ürünlerin önüne geçilmeli, coğrafi işaretin güvenilirliği korunmalıdır. Bu adımlar atıldıkça, marketlerde daha fazla coğrafi işaretli ürün görmek mümkün olacak ve tüketiciye kaliteli, güvenilir, yerli ürünlerin ulaşması sağlanacaktır.

Coğrafi işaretli ürünler sadece birer etiket değil; bir ülkenin kültürel zenginliğinin, tarihinin ve emeğinin birer yansımasıdır. Bu ürünler sayesinde yerel üreticiler desteklenir, kültürel miras korunur, ekonomi canlanır ve ülkenin uluslararası itibarı güçlenir. Coğrafi işaret sistemine önem verilmesi, ülkenin sürdürülebilir kalkınması açısından büyük bir fırsattır.

Bu yazı toplam 1999 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Dilek ALP Arşivi