Fatoş Özut Kırtay

Fatoş Özut Kırtay

HİÇ BÜYÜMEYELİM

HİÇ BÜYÜMEYELİM

Günümüzün her şeyi olan şanslı çocuklarına ithafen!

Çocukluğumun çocukluğunu özlüyorum,şimdiki çocukları gördükçe...

Her şeyden yoksun görünen ama aslında herşey ile dolu olan çocukluğumu.

Ağız alışkanlığı olmuşcasına hep,şimdiki çocuklar çok şanslı diyoruz,

Çocuklarımıza dersler,nasihatlar verirken...

"Sizin bilgisayarlarınız,cep telefonlarınız,size ait odalarınız,sizin olan eşyalarınız var.

Yediğiniz önünüzde,yemediğiniz arkanızda,giysilerinizi hep markalı alıyoruz.

Ama yine mutsuzsunuz,doyumsuzsunuz." diye üstüne bir de suçlu psikolojisine

sokuyoruz çocuklarımızı,kendimizi sorgulamaktan kaçınarak.

Evet,kendimizi sorgulamaktan kaçıyoruz çünkü bize göre biz doğruyu yapan

ebeveynleriz.

Çoğumuzun bilgisayarı,cep telefonu ve kendimize ait odamız yoktu.

Markalı değildi giysilerimiz ve bundan dolayı bunalıma girmezdik.

Çek-yatlarımız,divanlarımız vardı uykuyu kardeşlerimizle paylaştığımız.

En büyüğümüzün o an uydurarak anlattığı,masallarda ağırlardık huzuru.

Yoksunluklarımıza gücenmez,şükrederdik.

Bir zeytin tanesini bile paylaşırdık abartmıyorum.

Eğer yetmeyecek kadar küçükse yiyeceğimiz,en küçüğümüze yedirirdik,

küçüğün yemesi ile tıka basa doyardık.

Bayramdan bayrama  alınan,pazar işi giysilerimiz vardı, bizi deli gibi sevindiren.

Başucumuza koyarak uyuduğumuz,yepyeni pabuçlarımız vardı,rengi nedense

ekseriyetle kırmızı olan.

Yakan toplarımızda kovalar,saklambaçta kaybederdik birbirimizi sadece!

Kız-erkek birlikte kardeş gibi,insan gibi bölüşürdük oyunu.

Birbirimizden hoşlanmalar da buluşurduk bazen masumiyet sokağında.

Kargacık burgacık satırlarda itiraf ettiğimiz mektupları atarak onun önüne,utanıp

kaçardık.

Hüzünlerimiz yok muydu?

Bizim de üzüntülerimiz vardı elbette.

Genellikle, oyunun tam en güzel yerinde eve çağrıldığımız için, ya da en yakın 

arkadaşımıza kırıldığımız için üzülürdük mesela.

Yahut, sadece belirli saatte olduğu için bir kere seyredebildiğimiz ARI MAYA adlı

çizgi filmini kaçırdığımız için...

Çocukluğumuzun gençliğini özlüyorum,gençleri gördüğümde...

Televizyonlarda okulda "aşk" yaşayan liseli çocukları izlemiyorduk biz.

Aşkı,tensel temaslara sığdıran ve hatta bundan ibaret olduğunu,küçük beyinlere adeta

işleyen,çok modern dizilerimiz yoktu.

Radyoda dinlediğimiz Arkası Yarın'larımız vardı.

Evet,daha fazla ayıp ve günahlara sahiptik ama AŞK kutsaldı.

Gözlerde başlar,yaşanır ve hayallerde devam ederdi.

Cep telefonlarından mesajlar atmadık hiç,.

"cnm. nbr. seni seviyore. yarın okula gitmeyip,buluşmaca ok." demedik hiç.

Kaçamak bakışlarda,yüzümüz kızararak yaşardık aşkı.

Ve bilseniz ne büyük mutluluk verirdi bize AŞK o zamanlar...

O günlerin değerini bilmediğimizi bugün anlıyorum maalesef.

Sözüm ona,yaşayamadığımız her şeyi çocuklarımıza sunduk.

Teknoloji çağındayız,bizim olmadı deyip cep telefonu aldık son model.

Bizim olmadı deyip,odalar döşedik en pahalılarından.

Biz giyemedik dedik,bir istediler,beş kat aldık giysilerini en markalılarından.

Çocukluklarını,envai çeşit bilgisayar oyunlarına sığdırdık...

Gençliklerini ise facelere,twitırlara,adını bilemediğim diğerlerine...

Ve işin kötüsü bunları biz yaptığımız halde,çocuklarımızı ve gençlerimizi nankörlükle suçladık,

suçlamaya devam ederek...

Oysa ki yaptığımız sadece egomuzu tatmin etmekti, başka bir şey değil.

Herşeyi veriyorduk nasıl olsa,problem bu nesildeydi bizde değil!

Ama bir şeyi verip vermediğimizi sorgulamayı unuttuk hep.

Sevgiyi verdik mi?

Ben çocukluğumun çocukluğunu cok özledim.

Keşke hiç büyümeseydim diyorum.

Keşke büyümenin güzel bişey oldugunu sanmasaydım hiç.

Sabah arkadaşımın sesiyle uyansam,pabucu yarım tekerlemesini söyleyerek sokağa çağıran.

Bakkala ekmek alıyorum diye kaçıp,ip atlasam ekmeğin ucunu yiyerek.

Eve gitmeyi unutsam,annemi kızgın görene dek.

Salça ekmek yesem yine sokaklarda.

Yakalamaç oynarken düşsem,dizim kanasa,annemin öpücüğünde geçse acım.

Sınıf arkadaşım Ali'nin mektubunu bulsam çantamda,ters yazılmış N harfinin eşlik ettiği

seni seviyorumuyla...

Ben küçük şeylerle mutlu olmayı cok özledim cok…

Bugünkü bize ve çocuklarımıza bakınca...

 

Bu yazı toplam 6300 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatoş Özut Kırtay Arşivi

NOKTA

03 Nisan 2024 Çarşamba 07:02

SEÇ

27 Mart 2024 Çarşamba 07:00

MESEL

07 Şubat 2024 Çarşamba 07:05