Hanifi Yasin Çelik

Hanifi Yasin Çelik

Galatasaray, Neden Olmasın ?

Galatasaray, Neden Olmasın ?

Ben bu sayfalarda Galatasaray’ı defalarca eleştirdim. Yeri geldi tarihler verdim ve Galatasaray’ın yaşadığı galibiyet hasretine ironik bir bakış açısıyla yaklaştım, yeri geldi Fatih Hoca’nın oyun yetersizliğinden bahsettim ve değişiklik çağrısında bulundum, yine yeri geldi yeni başkan vurgusu yaptım. Ama bir gerçek var ki, bu takım Avrupa’da bambaşka. Bunu futbolun zirve stadyumlarından Nou Camp’daki harika maçta da bir kez daha gördük. Barcelona deplasmanında oynanan bu “doğru” oyun konuşulmaya oldukça değer.

 Galatasaray’ın defoları olan bir kadro olduğu konusunda hala aynı fikirdeyim. Bunu da bu tarz oyuna mecbur kalındığı maçlardaki gösterilen performansla bir kez daha görüyoruz. Galatasaray takımı kendi oyun kurmaya çalıştığı maçlarda bocalayan ama topu rakibinin yönlendirdiği maçlarda çok doğru takım savunması yapabilen ve tempo olarak maçtan asla kopmayan bir takım. Bu akşamki maç da bunun bir benzer versiyonuydu. İstatistiklere bakıldığında ezilmiş bir takım görebiliriz. Karşınızdaki takım Avrupa futbolunun zirvelerinde defalarca oynamış, buraları çok iyi bilen bir takım. Eğer bu yeteneklere karşılık verebilecek bir kaliteniz yoksa, elbette topu rakibe bırakıp bulabileceğiniz boşlukları değerlendirmeye çalışmak en mantıklısı olacaktır. Avrupa maçlarında bugüne kadar Fatih Hoca’nın, bugün de Torrent Hoca’nın yaptığı gibi. Bu nedenle karşımıza çıkan istatikler biraz da şişirilmiş bazı veriler olabiliyor. Sahaya baktığımızda ise herkesin ne yaptığının farkında olduğu ve görevlerin çok iyi dağıtıldığı bir takım gördük. Yeterince yakalanamamış olmasına rağmen birkaç fırsatta Barça savunmasını da oldukça zorladık. Özellikle 35. dakikadaki Kerem’in bireysel resitali sonrasında öne bile geçebilirdik. Boey ve Van Anholt rakipleri karşısında oldukça zorlandılar ki artık bu seviyelerde biraz da hoşgörüyle yaklaşmamız gereken bir durum bu. Sacha Boey dinamikliği sayesinde maçı neredeyse pozisyon hatası yapmadan tamamladı ki bunu Xavi de görmüş olacak ki 2. yarı daha seri adam geçebilen Dembele’yi o kanada koyup oradan savunmayı aşabileceğini düşündü. Traore kanattan içeri girdiği zamanlarda genelde yaptığı iş topu çizgiye atıp içeri çevirmektir. Bunu bu maçta da defalarca yaptı ama Van Anholt’un zaman zaman sadece çizgiyi kapatıp içeriye girebilecek koridor bırakmasından da oyuncuların birebir iyi analiz edilmiş olduğunu görüyoruz. Bu maçta Galatasaray adına değerini en fazla arttıran 3 oyuncu ise bana göre Marcao, Nelsson ve kaleci Pena oldu. Marcao ve Nelsson’un Avrupa’da oynadıkları oyun ile tutulamaz 2 oyuncu haline geldikleri düşüncesindeyim ki özellikle bu maç önemli bir ölçü oldu onlar için. Pena ise kendi evinde ve kendi seyircileri karşısında gösterdiği bu performansla Xavi’ye bir göz kırptı diyebilirim.

 Galatasaray turu İstanbul’a götürmeyi başardı ve şu an şartları eşitledi. Kendi evimizdeki taraftar desteğimizle ( ki biri ben olacağım ) “Barcelona’yı eleyebiliriz” fikrini bize yaşatması bu takım için gerçekten önemli bir başarı. İstanbul’da hava karlı ve yine ilk maç berabere bitti. Akıllara ister istemez Juventus maçı geliyor ve “Neden olmasın ?” diyoruz bir kez daha. Yazıma Fatih Hoca’mın unutulmaz final konuşması ile veda ediyorum. “ ARKADAŞ, BİZ BU İŞİN SONUNA KADAR GİDERİZ, GİDERSİNİZ."

Bu yazı toplam 3101 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Hanifi Yasin Çelik Arşivi