Dilek ALP

Dilek ALP

CENNETTE YANIYORUZ…

CENNETTE YANIYORUZ…

Geçtiğimiz yıl tüm ülkemizde kontrol altına alınamayan orman yangınları ile haftalarca sarsıldık, gözleri yaşlı, eli kolu bağlı izledik. Alışkın olduğumuz yetersizliklerimizi tekrar gördük, dikkatsizliklerimizle ve bilgisizliğimizle yeniden yüzleştik…

Bildiğiniz göz göre göre yandık, evet birçok ülkede yangınlar yaşandı ama bizlerin yanan ormanlarımızın yanında, başka haykırışlarımız da arşa yükseldi. Orman yangınları mevsiminden, hava koşullarından ve gelecek olan tehlikelerden bihaber olmaktan mı bahsetmeli ya da neden kurtarma araç ve ekipmanlarımız yoktu ya da kullanılamıyordu ya da organize olunamadı diye mi sorulmalı?

Öncelikle topografyayı en iyi bilen bölge askeri birlikler, neden en başından itibaren olaya dâhil edilmedi diye mi başlamalıyım? Kaldı ki hayatım boyunca yaşadığım için gayet iyi bilirim, topraklarımızda yaşanan tüm yangın, deprem, sel, çığ felaketlerinde ilk olarak bölgenin askeri birlikleri koşar ve ilk hayati nefesi aldırır, ortamı kontrol altına alır, yetkililer gelene kadar devam eder, sonra birlikte çalışma başlar…(Bu arada söylemeden geçemeyeceğim, olayın sonuna gelindiğinde sadece küçük puntolarla adı geçer Mehmetçiğin canhıraş kendini feda ettiği bu çabalarda, o başarı fotoğrafında yeri hiç olmaz…) Neyse, geçen sene yangınların ardından sarf edilen cümleleri de sindirdik. Yangınla mı cehaletle mi savaşalım şaşırdık ama bu arada yüzlerce hektar ormanımızı kaybettik sadece 2021 yılında. (Hatırlatma yapayım 1 hektar 10 bin metrekaredir.) Size bir şey ifade ediyor mu bilmem ama bana çok şey ifade ediyor…

Çok basitten size sorayım, “Ait olduğun bu cennet ülkeyi nasıl korursun?

Dilini korursun (Türkçe)
Toprağını korursun (783 bin 562 km²)
Denizlerini korursun (Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz)
Ormanlarını korursun (23,1 milyon hektar/2021 yılı)
Sularını korursun (501 milyar m³/yıllık)
Tarım alanlarını korursun (26,3 milyon hektar)
Doğasını korursun,
Tarihini korursun,
Kültürünü korursun,
Çocuk, genç ve yetişkinlerini korursun…


Ne kadar temiz bir soru değil mi? Bunları koruduğunda zaten dünyada varlığını gösterebilir, saygınlığını ve geleceğini rahatça koruyabilirsin. Aklı başında büyük ya da küçük bir yönetici zaten bu hedefleri koyar ülkesi için, meclisi için, kenti için, mahallesi için, üniversitesi, hastanesi için… Bana göre göreve gelen, elini taşın altına sokan her yönetici kademesine ciddi olarak bu soru sorulmalı ve cevapları tıbben değerlendirilerek göreve getirilmeli...

Yine sezon açıldı maalesef, acı haberler gelmeye başladı. Marmaris Bördübet Koyu yanıyor… Cennetimiz yanıyor, eğer böyle bir tanıma inanıyorsanız. Geçen senelerden ders almamış gibi davranıyoruz şimdiden. Kentler nasıl hazırlandı bilmiyoruz. O kadar güvensiz bir toplum olduk ki, bir yetkili çıkıp “orman yangınlarına hazırız” dediği zaman daha da tedirgin oluyoruz. Hiçbir konuda olmadığı gibi bu konuda da önümüzü aydınlatacak, adım adım her kurumun dâhil olduğu bir plan yok piyasada. Bize değil, cennet ülkemize yazık oluyor…


Orman yangınları nasıl başlar?

Orman yangınları bazen doğal olarak, ya güneşin ısısıyla ya da yıldırım çarpmasıyla ateşlenir. Bununla birlikte, çoğu orman yangını, gözetimsiz kamp ateşleri, atılan sigaralar ve kundakçılıktan kaynaklanmaktadır.

Bence, insanların dikkatsizliği, orman yangınlarına katkıda bulunan en büyük faktördür. Nedeni ne olursa olsun, orman yangınlarının, başlaması, büyümesi ve sonunda yayılması için hala üç temel bileşene ihtiyaç vardır: yanıcı madde, ısı ve oksijen. Bu bileşenler "yangın üçgeni" olarak adlandırılır.

Yangın, havadaki oksijen ile parlama noktasına veya tutuşacağı en düşük sıcaklığa kadar ısıtılan bir tür yakıt arasında meydana gelen, kimyasal reaksiyonun etkisidir.

Yanıcı madde, ağaçlar, çimenler, çalılar ve hatta evler dâhil olmak üzere her türlü yanabilen malzemedir. Bu malzemeler bir buhar yayar. Isı, bu yanıcı maddeleri parlama noktalarına getirerek buharlaşmasına ve oksijenle karışmasına neden olur.

Oksijen, bir yangını tutuşturmak ve sürdürmek için ihtiyaç duyulan doğal olarak oluşan elementtir. Yanan yakıt havadaki oksijene maruz kaldığında, ısı açığa çıkaran ve yanma oluşturan kimyasal bir reaksiyon meydana gelir.

Bir yangın yalnızca üç bileşenin tümü birlikte tepki verdiğinde ortaya çıkabilir. Dolayısıyla bir yangının söndürülmesi için “yangın üçgeni” bileşenlerinden en az birinin ortadan kaldırılması gerekir.

Orman yangınları nasıl yayılır?

Orman yangınları hızla sönebilir veya kontrolsüz bir şekilde yayılarak birkaç saat içinde binlerce dönümlük araziyi yok edebilir. Ancak bir orman yangınının yoğunluğu ve hareketi üç ana faktöre bağlıdır: yanıcı madde (yakıt), hava ve topografya. Bu faktörler topluca “yangın davranış üçgeni” olarak bilinir.

Ormanların nem içeriği, gereken seviyeye ulaşana kadar yangın gerçekleşmez. Yüksek ısı yeterince suyu buharlaştırdığında ve ortam kuruduğunda yanıcı madde (Ormanlar) yanmaya başlar.

Yanıcı maddenin miktarı da orman yangını davranışını etkiler. Ot gibi küçük yakıt kaynakları tipik olarak daha hızlı yanar. Örneğin ağaçlar, diğer büyük yakıt kaynakları kadar ısı üretemez. Az miktarda yanıcı madde, yangının daha düşük yoğunlukta yavaş yayılmasına neden olurken, çok yakıt, yangının daha yoğun ve daha hızlı yayılmasına neden olur.

Bazı bitkiler, ağaçlar ve çalılar ayrıca daha hızlı ve yoğun yanmalarına neden olan yağlar ve reçineler içerir. Ek olarak, bazı bitki türleri doğal olarak daha az nem içeriğine sahiptir. Örneğin meşe yaprakları…

Rüzgâr, sıcaklık ve nem gibi hava koşulları da bir orman yangınının davranışında önemli bir rol oynar. Örneğin rüzgâr, ateşe ek oksijen sağlar. Bu, yangının daha hızlı hareket etmesine neden olur. Rüzgâr gerçekten kuvvetliyse, hızla ilerleyen bir orman yangını kaçınılmazdır.

Yüksek sıcaklıklar ve düşük nem de yakıt kaynaklarını kurutarak daha hızlı tutuşmalarına ve yanmalarına neden olur. Bu nedenle orman yangınları tipik olarak daha yoğun hale gelir ve havanın en sıcak olduğu öğleden sonraları en hızlı şekilde yayılır. Nem çok yüksekse, ateş pek bir işe yaramaz çünkü ısı, yakıtı tutuşturmak için önce havadaki nemi yakmak zorundadır, bu da uzun zaman ister.

Bir peyzajın eğim, yükseklik ve manzara gibi topografik özellikleri de orman yangınlarının ilerlemesini kolaylaştırabilir. Örneğin, dik bir yokuşun dibinde bir yangın çıkarsa, ısı yükseldiği için yokuş yukarı daha hızlı yayılır. Bu sıcak hava yükseldikçe, daha fazla yokuş yukarı olan yakıtları önceden ısıtır ve yangın onlara ulaştığında kolayca tutuşmalarına neden olur.

Yükseklik ve eğimin yönü, bir manzara boyunca yakıtlardaki sıcaklık ve nem seviyesini belirleyebilir. Örneğin, güneye bakan bir yamaçta ve daha alçak bir yükseklikte bulunan yakıt daha fazla güneş ışığı alır, bu da daha sıcak olduğu ve daha hızlı kuruduğu anlamına gelir. Bu, daha yoğun orman yangınlarına yol açabilir.

Dağın güneşe bakan tarafı, gölgede kalan kısmından çok daha hızlı kuruduğundan, bir orman yangını başladığında bu kısımda kalan orman daha kolay yanacaktır…

Türkiye’de bilinmesi gereken durum:

Yangınlarla, kaçak kesimlerle, yanlış imar izinleri ile bilinçsiz ağaçlandırma, terör saldırıları, sabotaj ile derken orman kayıplarımız çok fazla. Yangına elverişli yeşil dokumuzun da fazlalığı bu durumu kolaylaştırıyor. Onun için Türkiye'deki ormanlık alanların büyük bölümünü oluşturan yangına hassas alanlar, ateşe daha dayanıklı ağaç türlerinden oluşturulan şeritlerle korunuyor. Kızılçam başta olmak üzere kolay tutuşan ağaçların etrafına, ateşe daha dayanıklı kara servi, mavi servi, zakkum, akasya, ahlat, kuşburnu gibi türler dikiliyor. Bu takibi yapılması ve bilinçli uzun soluklu bir çalışmayı gerektiriyor.

Türkiye'de Ege ve Akdeniz bölgelerinin doğal ağaç türü kızılçamdır. En yaygın olan bu türün aynı zamanda yangına en hassas tür oluşu, yapraklarının ibreli olması ve yapraklarındaki reçine nedeniyle kolay yanması yangın tehlikesi için kolaylaştırıcı unsurlar. Fakat Karadeniz Bölgesi’nde de bu türlerin görülmesine rağmen o bölgedeki nem oranının yüksek oluşu yangın riskini düşürüyor.
Kızılçam ağaç türünün Çanakkale'den başlayıp Hatay'a kadar devam eden Ege ve Akdeniz kıyılarındaki ormanlık alanlarında doğal yayılış göstermesi ile birlikte, tüm ormanlarımızın yüzde 65'ini oluşturur. Yani yüzde 65'i yangına birinci ve ikinci derece hassas bölgelere sahibiz.

TC Tarım ve Orman Bakanlığımız, ağaçlandırma çalışmaları yaparken orman yangınlarını göz önünde bulundurarak çıkması muhtemel bir yangının ormanın tamamına yayılmasını önlemek için belirli aralıklarla şeritler bırakır. Bu şeritlerin kenarlarına servi gibi yangına daha dayanıklı ağaç türleri dikilir. O şeritler hem yangına müdahaleyi kolaylaştırır. Hem de yangının bir şeritten diğerine atlamasını engeller. Bir yangın sonrası yanan ağaçlar temizlendikten sonra bölgeye uygun ağaç türleri ile yeniden ağaçlandırma yapılır.

Yangın sonrası yapılacak ağaçlandırma çalışmalarında, bölgede doğal yayılış gösteren türlerin kullanılması önemlidir çünkü bu türler o bölgenin ekolojik koşullarına uyum sağlamışlardır. Aksi takdirde bölgeye getireceğiniz farklı türler o bölgeyle uyuşmayacağı gibi mevcut biyolojik çeşitliliği de olumsuz yönde etkileyecektir. Ayrıca buna bağlı olarak, farklı böcek zararları ve hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabilir.

Bölgesel anlamda Ege'de kızılçam, karaçam, meşe türleri ve fıstıkçamı, Marmara'da kızılçam, karaçam, kayın, meşe, köknar, kestane, Karadeniz'de kayın, köknar, sarıçam, karaçam, kestane, ladin, Doğu Anadolu'da meşe türleri ve sarıçam, Güneydoğu Anadolu'da meşe türleri, Akdeniz'de kızılçam, sedir, meşe, ardıç, İç Anadolu'da sarıçam, karaçam ve meşe türleri yayılış gösterir.

Bulunduğumuz coğrafyanın sahip olduğu iklimin özellikleri ve bu kuşakta bulunan ormanları oluşturan, yangına hassas ağaç türlerinden kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, o coğrafyada yaşayan insanların sahip olduğu sosyokültürel ve ekonomik koşulları da değerlendirmek gerekir. Bölge halkı bu tehlikeye karşı eğitilmeli ve önlemler konusunda organize işbirliği yapılmalıdır. Okullarda özellikle bu konu daha ciddiyetle ele alınmalıdır. Ormanın nesilden nesile taşınan ve korunması gereken milli bir miras olduğu işlenmelidir. Ne yazık ki, ülkemizin çoğu deprem kuşağında olduğu gibi, Akdeniz, Ege ve Marmara bölgeleri kıyılarını takip eden sahil şeridi yangına hassas olan bölgelerimizdir.

Ormanın içinde yaşayan farklı bitki ve hayvanların bir araya gelmesi ve uyumlu bir şekilde yaşadıkları ekosistemi kurmaları çok uzun yıllar sürer. Ağaçların türüne ve yaşayan canlılara bağlı olarak bu süre 20 ila 200 yıl arasında değişir.

Her yıl, 2021 yılında yaşadığımız ve ülkemizin dört bir tarafında kontrol altına alınamayan orman yangınlarını tekrar yaşamak istemiyorsak, bu konuda bireysel olarak da bilinçlenmemiz ve yapılan yanlışlara tepki göstermemiz gerekiyor. Yanan ormanın yanında, ekosistemin içinde yer alan sayısız canlının da yanarak yok olduğu bilincine vararak...

 

Bu yazı toplam 4015 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Dilek ALP Arşivi