Tuncer Altunbulak

Tuncer Altunbulak

YOKSULLUK

YOKSULLUK

Konuya nasıl ve neresinden başlasam diye düşünüyorum çünkü zor bir konu bir insan hayatının uzun bir süresini hasta hane kapılarında ve de yoksulluk mezarlığında geçirirse ondan sonra hayatın hep kıyısında köşesinde yaşar normal hayata edepte olamaz. Bu insandan durulmuş dinlenmiş sözler ve normal davranışlar beklemek olanaksızdır. Bir söz vardır herkes bildiğini söyler ve yapar kendimden söz ediyorum yoksulluk şerbetini dibine kadar içmiş ötekileşme gömleğini giymiş vücut organlarını açtırmış ve kestirmiş biri olarak konuşuyorum bu dünyada herkes Rothshildler gibi ve Karun kadar zengin değil. Onlar gibi acımasızda değil kendi ülkemde bu güzeller güzeli canım ülkemde zengin çok zengin yoksulda açlıktan ölebilecek kadar yoksul, hasta, umutsuzdur. Bu ülkenin ekabir takımına bakarsanız böyle değil herkes zengin mutlu ve geleceğe neşeli bakıyordur.

Bu insanların hiçbirisi pazarda patatesin, fırında ekmeğin, kasapta etin, ve markette zeytinin, yağın, tuzun fiyatını bilmezler çünkü bunlar hazırcıdır ve hizmetçileri temin eder. Bu ürünleri konuya ilişkin çocukluk dönemimde hayatımı çok etkileyen bir portakal öyküm var onu paylaşmak isterim. Bu öyküden dolayı portakal takıntısı var bende, aradan elli yıl geçmesine rağmen hala bilinç altımdan çıkaramadım. Yokluk ve yoksulluk zamanı köyümüzün bakkalı her hafta kasabadan bir kasa portakal getirir bakkala koyardı nasılda kokuyor o kokular hala burnumda ve ruhumdadır. çok canım çekiyor olamıyorum bana bir başka görünüyordu zavallı annem portakalın yerine patates pişiriyordu yoksulluk insanı perişan eder içini dışına çıkarır insanlığını inancını yıkar uzun sözün kısası gurbete

Çıktığımda ilk günlüğümde iki kilo portakal aldım Zonguldak tren garında doya doya yedim. Bu gün hala manava gittiğimde gözlerim hemen portakallara kaçar ben büyük acıların yoksullukların yaşandığı bir bölgede Ardahan bölgesinden geliyorum yoksullukla ilgili şeyler okurken yada görürken asabım bozuluyor ruhum daralıyor ilginç şeyler yaşadım. Gebze’de ilk ev sahibim bir delidir deli İbrahim bir gün bana sen verem olmuşsun dedi. İbrahim iyi bir eğitim görmekten ve okumaktan delirmişti iki büyük üniversite okumuştu ertesi gün gittiğim doktor beni ciğerlerimde duman kuşkusuyla Süreyya paşa verem hasta hanesine gönderdi bir yıl gelemedim evime verem bir yoksulluk hastalığıdır ve kötü beslenmeden kaynaklanır. Şu yoksullar mezarlıklarında yatanlar kalksalar dile gelseler de onlar anlatsalar yoksulluğu Türkiye insanının yüzde sekseni yoksuldur ama eğitimsizlikleri yüzünden bu insanların çoğu kendilerini zengin sanırlar ah bir kendilerini bilseler tanısalar filozof hariklas kendini tanı diyor bir ülkede zengin ve yoksul ayrımı varsa orada adalet yoktur.

Bu yoksulluk durumu yaşadığım kader arkadaşım annemdir beni ben yapan odur ne yaparsam yapayım onun hakkını ödeyemem en acılı ağrılı günlerimde hep yanıma oldu bunlarda geçecek dedi bir gün çok bunaldığım bir an ne yapsam ne etsem de şu geçmişimi bir saat unutsam demiştim. Gülerek “senin geçmişin benim benimi unutmak istiyorsun oğlum” demiş beni rahatlatmıştı bu güzel sözü nasıl düşünmüş söylemişti ama söylemişti evet benim geçmişim odur ben onun ilk doğum sancısıyım ve ben onun ilk delilikte tohumuyum sevgili anneciğim yaşadığım sürece sana ve bana onca yoksullukları acıları çektirenlere rahat yüzü vermeyeceğim… ha az daha unutuyorum bu gün seni ziyarete geldim mezarın üstündeki çiçekleri ve mezarın başındaki çam ağacını suladım ben yaşadıkça o ağaç ve o çiçekler asla susuz kalmayacaktır seni çok özledim bu yazımı sana yazıyorum sen dünyanın en hoş görülü yardım sever insanısın sensiz eksik elerim yokmuş gibi yaşıyorum yoksullukla başladım yoksullukla bitirmek istiyorum. Marksın yoksulluk yüzünden üç çocuğu ölmüştür en son ölen oğlu için arkadaşı yoldaşı engelse yazdı. Bir mektup var sevgili Engels bir insanın çocuğunun ölümüne şahit olması acıların en büyüğüdür oğlum az önce öldü birkaç dakika önce gülüyor oynuyordu benden masal anlatmamı istemişti annesi yaşaması için elinden gelen her şeyi yaptı oğlum maddi olanaksızlıklar yüzünden öldü içim öyle yanıyor ki onla tamam bir dosta içimi dökmeye ihtiyacım var.             

Bu yazı toplam 7325 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuncer Altunbulak Arşivi