Tuncer Altunbulak

Tuncer Altunbulak

KİMSESİZLER MEZARLIĞINA GÖMÜLMEK İSTİYORUM

KİMSESİZLER MEZARLIĞINA GÖMÜLMEK İSTİYORUM

Uzun zamandan beri düşünüyordum. Başaracağıma da inanıyorum başaracak kadar hayal gücüm, tecrübem de var. Bu konuya uygun heyecanlarım, tranvalarım, hastalıklarım var. Neymiş efendim bu gece rüyamda içimden bir ses ölümü olay haline getirmek, öldükten sonra insanlığın faydalanabileceği bir iz bırakmak istiyorsan şimdiden o güne uygun bir alt yapı oluşturmaya çalışmalısın. Ben o günlere hazırlığımı yazarak yapmaya karar aldım.

 

Bundan sonra yazılarımı zaman zaman gerçek ile gerçek üstü şeylerin iç içe geçtiği büyük belirsizliklerin, çelişkilerin ve zıtlıkların yaşandığı şeyler yazacağım. Öyle konular seçmeliyim ki yazarken hem ben zorlanmalıyım hem de okuyanlar.. Öyle olmalı ki okuyanlar bana lanet okumalılar ama benden de kurtulamamalılar. Çoğunluğu işçi, ev hanımı, sıkıntılı, stresli, duyarlı, duygulu ve çok zeki bir okur kitlem olduğunu biliyor bu da bana mutluluk veriyor.

Bir yazarı hayata küstüren en kötü şey yazdıklarına halkın kayıtsızlığıdır. Halk olarak okumadığımız için ülkemizin yazarlarını hayal kırıklığına uğratmışızdır. Bu ülkede bütün kitaplar ücretsiz dağıtılsa bile alıp okumayız. Nedir ki bir kitap? İki marlboro sigarası değerindedir. Türkiye geri kalmış bir ülke, birden bire istem dışı fakirliğe düşmüş soylular gibidir. ABD’liler, Avrupalılar bizim sıcaklığımızı, duygusallığımızı anlamazlar. Anlamak işlerine gelmez, onlar kendileri gibi düşünmeyenlere bizi sömürdükleri gibi sömürürler. Onların bizimle ilişkileri çıkara ve menfaatlere bağlıdır.

 

ABD yönetenleri ve kapitalistleri Dostoyevski’yi, Tolstoy’u, Puşkin’i hiç sevmezler, Gandi’den nefret ederler. Türk devrimcilerini öldürmek için ellerinden gelen her türlü kötülüğü yaparlar işin içinden iş çıkarmak diye buna derler işte. Öldüğüm zaman kimsesizler mezarlığına gömülmek istiyorum. Bu tür fikirler doğduğumda başlamıştır bende. Diğer insanlardan farklı olacağımı orta okul sıralarında sezmiştim. Ailemin, köylülerimin, okul öğretmenlerimin tavırlarından bunu anlamıştım.. Oldum da.. Tımarhaneye bile düştüm. Bugün bir roman kahramanından Raskolnikov’dan söz edeceğim. Raskolnikov bir gün büyük bir kalabalığın önünde Sonya’nın önüne gelir birden yere eğilir. Sonya’nın ayaklarını öpmeye başlar. Sonya ‘’Delirmiş bu adam’’ deyip geri çekilir. Raskolnikov ağlayarak Sonya’ya ‘’Ben senin şahsına kadınların çektiği acıların önünde eğiliyorum’’ der. Sonya kim? Raskolnikov kim? Diye merak ediyorsanız üstadım Dostoyevski’nin Suç ve Ceza isimli eserini okuyun. Bu eser sizleri değiştirecektir. Okuduktan sonra kendi kendinizle yüzleşip kendinizi sorgulayacaksınız, bilmediğiniz birçok tuhaf davranışınızı göreceksiniz. Okur okumaz hemen aynanın karşısına geçip ‘’Ben, ben miyim?’’ diyeceksiniz.

Bu yazı toplam 3877 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuncer Altunbulak Arşivi