Dilek ALP

Dilek ALP

KENT SERİSİ 29: SİLÜETİNİ KAYBETMİŞ KENTLER

KENT SERİSİ 29: SİLÜETİNİ KAYBETMİŞ KENTLER

Çağdaş bir şehir, çeşitli bilgi ve birikimlerin ürünüdür. Farklı zamanlarda farklı şekillerde ifade edilen özelliklerden bahsediyorum. Kentsel zamanın sürekliliği, değişimi, küreselleşme ve kuralların evrenselleşmesine yol açar. Yanlış yönde büyüme kentin peyzaj ve mimari kentsel kimliğinin ve bütünlüğünün yok olmasına neden olurken bir yandan da çevre ve görüntü kirliliğine de sebep olur.

Şehir silueti bir kentin, kendini doğru ifade edebilmesi için en önemli değerlerinden biridir. Yeryüzü ile gökyüzünün buluştuğu çizgiye “kentin siluet hattı” denir. Bir nevi kentin çizilmiş portresidir. Kent hakkında ilk bilgiyi kentin sahip olduğu siluetten öğreniriz. Çünkü bu görüntü farklı tarihsel süreçlerin bir birikimidir. Şehir siluet yapısı bizim sahip olduğumuz diğer bilgilerle (fiziksel çevre, yasalar, tarih, mimari yapılar, folklor, politika gibi) birleşerek zihnimizde bir kodlama yaratır ve hafızada bir bütünü oluşturur.

Modern dünya, çok katmanlı bilgilere sahip büyük ölçekli yapıların bir alanıdır. Günümüzde bilgi, insanları etkilemek için kullanılırken, teknolojiler de bu bilgilere ulaşan araçlar haline dönüştü. Bir kişinin kentsel alana yaklaşırken aldığı ilk görsel bilgi, onun siluetidir. Buna “yaklaşırken görülebilen ufuk çizgisindeki şehir yapılarının temel ifadesidir” diyebiliriz. Mimari siluet, bir kişiye şehir yapısındaki ilk yer işaretlerini sağlarken, ufuk çizgisi temel bilgileri iletir. Siluet çizgisi bir tür şehir hayatının elektrokardiyogramıdır diyebilirim. Bu yüzden “şehir bedeni” ile sonsuz gökyüzü arasındaki sınır olarak siluet, kavramsal olarak iki anahtar etkileşimi içerir.

1. Yapıların gök ve yer etkileşimleri.
2. Boşlukların diğer her şeyle etkileşimi.

Tüm yerleşimler insan eliyle yapılır. Kentlerin yapılaşmasında toplumun sahip olduğu kültürel kodlar ve değerler önemli yer tutar. Onun için tüm kentlerin kendilerine özgü farklılıkları olması beklenir ve istenir. Çünkü her kenti oluşturan topluluk kültürlerinin kendilerine has özellikleri ve bunu kente yansıtmaları, o kenti diğerlerinden ayrılan marka özellikleri olacaktır. Onun için kent siluetleri kentlerin imajını yansıtan en önemli öğedir.

Çok eski zamanlardan beri, dikey binalar gökyüzünü istila ettiler. Özellikle dini ve kamusal yapılar her zaman “kitlesel kente” egemen olmuş ve onların silueti bir sanat nesnesi olarak yorumlanmıştır. Piramitler, devasa çan kuleleri, katedraller ve kuleleri, camiler ve minareleri, tapınaklar, saraylar, gökdelenler ve kaleler… Bu görsel bilginin duygusal olarak en yoğun kısmıdır, şekil içeriğiyle ilgili özellikler kenti “tüm görüntüsü ile tanıma sürecini” tetikler.

Geleneksel insan ruhunda tarihsel olarak yatay çizgi, dikey olan çizgilere meydan okur. Peyzaj yatay çizgiyi şekillendirir, genellikle tarlaların, denizlerin ya da bozkırların sonsuzca "uzayan" doğal biçimlerini kapsar. Yatay eksenin aksine dikey eksen ve mimari, şehir siluetinde izleyici tarafından hemen tanımlanır. Doğa veya insanlar tarafından vurgulanan ve bir anlam taşıyan eşitliği "yatay ve dikey çizgiler” oluşturur. İnsan yatay düzlemde hareket eder. Herhangi bir yatay yanlış hizalanma bilincimiz tarafından açıkça kaydedilir ve daima hatırlanır.

Kentin siluetini oluşturan etmenler aynı zamanda kenti anlatır. Bu nedenle, siluet, kentin kimliğinde önemli rol oynamaktadır. Özellikle kıyı kentlerinin siluetleri kentin imajı açısından önemlidirler. Çünkü kıyı kentleri, kentlerin yabancı gözlere açıldığı alanlardır. Kıyı kentleri, kimi zaman limana bağlı oluşur, kimi zaman da su ile bütünleşen yaşam kültürü sunarlar. Farklı kültürler ile oluşan kentler, siluetlerinde de farklılık göstermektedir.

Ülkemizin çoğu kentinde, şehirlerin kurulduğu ilk dönemlerde şehir plancıları bu detaya çok önem verip korusalar da yıllar ilerledikçe sayısız nedenle bu kurallar yok sayılmıştır. Şuanda kentlerin siluetleri ile ilgili bir yarışma yapacak olsak emin olun ülkemizde bu konuda alkış alacak kent sayısı çok azdır ya da var mıdır? Bunun nedeni en başta bilinçsiz ve konuya duyarsız kent yöneticilerinin kentlerini koruyamamasından kaynaklanmasıdır. Proje yapılırken kentin bütünü için farklı bakış açılarına dikkat edilmemesinden, siyasi baskıdan ve ortak fikir birliğine varılamamasından bahsedebilirim. Onun içindir sayısız kıyı kentimiz olmasına rağmen kıyı siluetine sahip kıyı kentimizin olmayışı, olanların da muazzam zarar görmesi. Bodrum’un aşırı kentleşmesi sonucu kimliğini kaybetmesi, İstanbul Boğazı’nın artık eskisi gibi insanları etkilememesi, Ankara’nın heyecanlandıran anıtsal görüntüyü kaybetmesi, İzmir’in belirgin bir siluete zaten sahip olamaması hepimizi üzmüyor mu? İnsanların bu konuyu çok önemsediğini düşünmüyorum artık ne yazık…

Kentlerin kalesi ya da en yüksek noktasından kente baktığımızda, tarihi binaların hemen yanında yapılan ultra modern ya da neye benzediği çok da belli olmayan yapılar genel görüntüyü bozduğu gibi kentle ilgili akılda kalıcı hiçbir bilgiyi aktarmadığını fark edebiliriz. Kaleye çıkan kişiler genelde kenti tanımak amaçlı gelen ziyaretçilerdir. Böylesi bir durumda, kent simgesel dokusunu ve yapısını ifade edemediğinden, kent kimliğini aktaramayan bir yer haline döner. Şuanda ülkemizde yaşadığımız tam da budur. Tarihi yapıların çoğu kentin keşmekeşliği arasında ezilmiş ve donuk kalmıştır. Vurgularını yitirmişlerdir. Çirkin binalar arasında nefes alacak yer bulamayan simgesel binalarımız affı olmayan yasalarla korunmalıdır. Ya da anlaşılamaz rekabet duygusu içinde kentin siluetini hiçe sayan ucube yapılara asla izin çıkmamalıdır. Dünya mirası niteliğindeki ülke topraklarımızdaki her dokunuş gerçekten enine boyuna düşünülmelidir.

Kentler, kültürümüzü yaşatan ve dünyaya yansıtan mekânlardır. Kentin kimliği, içinde yaşadığımız yaşam biçimimizden oluşur. Kimlik sürekli olarak gelişir, değişir ve yeniden ortaya çıkar. Kent kimliği geçmişin, bugünün ve geleceğin içinde olduğu sürekli değişime uğrayan bir sistemdir. Bugün içinde yaşadığımız kimliksizleşme; geçmişi iyi anlayamamak, yorumlayamamak, bugün ve gelecek arasında bağ kuramamaktan kaynaklanmaktadır.

Değerli plancılar ve kent yöneticileri, kent hafızasını ayakta tutmak için, kentinizin siluetine önem verin, karadan ve denizden kentiniz nasıl gözüküyor fotoğraflayın ve çizgisel portresini çıkartın. Üniversitelerinizi bu konuda çalıştırın. Tarih atın ve arşivinize kaldırın. Sizden sonra gelecek kuşağın bu silueti korumak için sayısız nedenleri olsun. İnanın siz de kentinizin kimliğini bu çizgilerde bulacaksınız. 

 

 

 

 

 


 

 

 

Bu yazı toplam 3800 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Dilek ALP Arşivi