KADINLARLA YÜZLEŞME!
Kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet ve baskı, ne yazık ki ülkemizin en yakıcı sorunlarından biri olmaya devam ediyor. Her gün, hemen her gazete sayfasında, bir kadının daha hayatının elinden alındığına dair haberlerle sarsılıyoruz. Bu cinayetler, sadece bireysel trajediler değil; aynı zamanda toplumumuzun derinlerine işlemiş, köklü bir sorun yumağının en acı ve en görünür halidir. Bu durum, ataerkil sistemin, eşitsizliğin ve ayrımcılığın doğrudan bir sonucudur. Kadını bir birey olarak değil, mülk olarak gören zihniyet, bu şiddet sarmalını besleyen ana kaynaktır.
Kadınların maruz kaldığı şiddet yalnızca fiziksel boyutta kalmıyor. Psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddet de yaygın bir şekilde yaşanıyor. Evde, iş yerinde, sokakta; kadınlar hayatın her alanında bu tür baskılarla mücadele etmek zorunda kalıyor. Bu durum, kadınların özgürce nefes almasını, potansiyellerini tam olarak gerçekleştirmesini engelliyor. Kadın cinayetleri, bu şiddet döngüsünün en son ve en ölümcül halkası. Birçoğu "namus", "aşk" veya "kıskançlık" gibi sözde bahanelerle örtülmeye çalışılsa da, bu cinayetlerin temelinde yatan şey, kadın üzerindeki tahakküm kurma ve kontrol etme arzusudur.
Medeni toplumlar, bireylerin özgür ve eşit bireyler olarak var olabildiği, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı toplumlardır. Bu toplumlarda kadının rolü ve konumu, çağdaş değerlerle şekillenir. Kadınlar, sadece ev işleri ve çocuk bakımı gibi geleneksel rollerle sınırlanmazlar. Aksine, eğitim, bilim, sanat, siyaset ve iş dünyası dahil olmak üzere hayatın her alanında aktif ve eşit katılımcılardır.
Medeni bir toplumda, kadınların gücü ve potansiyeli bir tehdit olarak görülmez; aksine, toplumsal gelişimin ve kalkınmanın itici gücü olarak kabul edilir.
Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetle mücadele etmek, sadece hukuki düzenlemelerle veya cezai yaptırımlarla sınırlı kalmamalıdır. Bu bir zihniyet dönüşümü meselesidir. Eğitim sisteminden başlayarak, toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik eden politikalar üretilmeli, ataerkil normlar sorgulanmalıdır. Medyada kadın temsili, kullanılan dil ve yaratılan roller konusunda daha dikkatli olunmalı, toplumsal farkındalık artırılmalıdır. Kadınların sesine kulak vermek, onlara eşit fırsatlar sunmak ve onların güvenliğini en üst düzeyde sağlamak, medeni bir toplum olmanın en temel şartıdır. Unutulmamalıdır ki, bir toplumun gelişmişlik düzeyi, kadınlara verdiği değer ve onlara sağladığı yaşam kalitesiyle ölçülür.