ATATÜRK’E SORARDIM;
Atatürk’e sorardım: “Bir genç bu hayatı nasıl yaşamalı?”
Bu aralar çok düşünüyorum, eğer karşımda Atatürk otursaydı ona neler sorardım, bana nasıl cevap verirdi diye. Eğer öyle bir şey mümkün olsaydı, en güvendiği gençlerle ilgili soru sorardım muhtemelen. Çünkü onun hayal ettiği gençler yetiştirdik mi bilemiyorum.
Mustafa Kemal Atatürk’ün düşünce dünyasından ilhamla... Bir genç bu hayatı nasıl yaşamalı?
Bu soru, yalnızca bireysel bir mutluluk arayışının değil, aynı zamanda toplumsal bir vicdanın, bir medeniyet tahayyülünün de sorusudur. Eğer bu soruyu Atatürk’e yöneltebilseydim, alacağım yanıt; çağları aşan bir fikir disiplini, güçlü bir karakter inşası ve insanlık onuruna yakışır bir yaşam biçimi önerisi olurdu kesinlikle.
Atatürk’ün gözünde bir genç, her şeyden önce fikrî derinliğe sahip, entelektüel bir insan olmalıydı. Sadece okuldan mezun olan değil, hayatı boyunca öğrenmeye devam eden; düşünmeyi bir alışkanlık, sorgulamayı bir hak, araştırmayı bir sorumluluk bilen bir birey...
Bir genç, yaşamını gelişmeye ve geliştirmeye adamalıdır. En başta okumayı bir alışkanlık değil, bir ihtiyaç olarak görmelidir. Kitap yalnızca bilgi vermez; insanın ruhunu, hayal gücünü, eleştirel düşünce yetisini de inşa eder. Tarih bilmeden bugünü anlayamaz; felsefe bilmeden doğru soruları soramaz; edebiyat bilmeden insan ruhuna nüfuz edemez. Bu yüzden Atatürk'ün gençliğe tavsiyesi nettir: "Okuyun, araştırın, kendinizi fikren besleyin. Ancak böyle bağımsız düşünebilirsiniz."
Atatürk, bir milletin dilini korumak kadar, dünya dillerini öğrenmeyi de çağdaşlaşmanın bir gereği olarak görmüştür. Çünkü başka bir dili bilmek, yalnızca iletişim kurmak değil; başka dünyaları, başka fikirleri, başka kültürleri anlamak demektir. Genç, birden fazla dil bilmeye gayret etmeli; böylece hem evrensel kaynaklara erişmeli hem de farklı düşünce sistemleriyle zenginleşmelidir.
Hayat, yüzeysel bilgilerle geçiştirilecek kadar basit değildir. Gerçek bir gelişim, ancak derinlikli araştırmalarla, bilime duyulan saygıyla mümkündür. Gençlik, bir milletin en dinamik gücüdür. Bu nedenle genç, yalnızca hazır bilgiyi tüketen değil, bilgi üreten, analiz eden, sentez yapan, yeniliklere cesaret eden bir zihne sahip olmalıdır. Atatürk’ün şu sözleri hâlâ yol göstericidir: “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.”
Bilimin izinde yürüyen bir genç, hem kendisine hem ülkesine umut olur. Bir gencin meslek seçimi yalnızca bireysel bir geçim meselesi değil, aynı zamanda topluma nasıl bir katkı sunacağına dair etik bir tercihtir. Atatürk, ideal insanı tanımlarken çalışkanlığı, üretkenliği ve sorumluluğu merkeze koymuştur. Genç, yalnızca para kazanmak için değil; iz bırakmak, değer üretmek, bir boşluğu doldurmak, bir ihtiyaca karşılık vermek için kariyer planlamalıdır. Gerçek tatmin; yalnızca makamda değil, toplumsal faydada yatar.
Atatürk, çağın gereklerini ve dünya ile entegrasyonu çok iyi kavrayan bir liderdi. Kendisi de gençliğinde yurtdışına çıkarak farklı düşünce sistemleriyle temas etmişti. Bu nedenle bir gence şunu öğütlerdi: “Dünyayı tanımadan, kendini tam olarak tanıyamazsın.” Yurt dışında eğitim görmek, çalışmak, kültürel etkileşimde bulunmak yalnızca kariyer gelişimi için değil, karakter ve ufuk gelişimi için de önemlidir. Ancak bu deneyim, köklerinden kopmadan, kültürel benliğini unutmadan yaşanmalıdır. Yurt dışına çıkan genç, hem bir dünya vatandaşı olur hem de ülkesine daha faydalı bir birey olarak geri dönebilir.
Atatürk için gençlik yalnızca fiziksel bir enerji değil, aynı zamanda bir ruh hali, bir erdem arayışıdır. Genç, kibirden uzak ama özgüvenli, duygusal olgunlukla donanmış, düşünce ve davranış arasında tutarlılık kurabilen bir kişilik geliştirmelidir. Kaliteli insan olmak; nezaketle, dürüstlükle, sözünün arkasında durmakla, başkasının hakkını gözetmekle başlar. Bunlar olmadan hiçbir entelektüel birikim, hiçbir başarı insanı “bütün” kılmaz.
Atatürk, gençliğe sadece geleceği emanet etmedi; onu inşa etme görevini de verdi. Gençliğe inandı çünkü gençliğin dürüstlüğüne, cesaretine ve öğrenme arzusuna güvendi. Bugünün genci de aynı sorumluluğu taşımalıdır: Kendine, toplumuna ve insanlığa karşı...
“Bir genç bu hayatı nasıl yaşamalı?” sorusunun kısaca cevabı:
Öğrenerek, düşünerek, sorgulayarak, üreterek olacaktır.
Ama günümüzde her şeyden önce: İnsan kalmayı başararak…