Dilek ALP

Dilek ALP

KENT SERİSİ 101: Atatürk Tabloları Ressamı Nevzat Can

KENT SERİSİ 101: Atatürk Tabloları Ressamı Nevzat Can

Röportaj: Dilek Alp

Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e duyduğu derin sevgiyi, bir ömür boyu fırçasıyla tuvale aktaran nadir ressamlarımızdan Sayın Nevzat Can, sanatını yalnızca bir ifade biçimi olarak değil, aynı zamanda bir vefa borcu olarak görüyor. Onun eserlerine baktığınızda, yalnızca bir portre değil; azmin, tutkunun ve saygının izlerini de görüyorsunuz. Hayatı boyunca Atatürk’ün düşüncelerinden beslenen ve bu sevgiyi hiç yitirmeden büyüten Can, sanat yolculuğunu da aynı kararlılıkla sürdürüyor. Yaptığımız bu röportajda, Atatürk tablolarının ardındaki hikâyeleri, Atamızın onun hayatındaki yerini ve tutkuyla örülmüş bir yaşamın satır aralarını keşfedeceksiniz.

5abb3ee7-f21d-43d2-a4f1-6d1314320461.jpg

Kariyeriniz farklı bir yönden ilerlerken, sizi Atatürk’ün portrelerini yapmaya iten kıvılcım neydi? Bu yöneliminizde bir anı ya da özel bir duygu var mıydı?

037c23af-e200-4cf9-bcd7-88ce726f8ad5.jpg

Atatürk’e her Türk vatandaşı gibi ben de hayrandım gençliğimde tabii. Ortaokul ve lise dönemi resim çizmeye yatkınlığımı fark ettiğim yıllardı. O sıralarda hep tarih kitapları alıyor ve kitapların içinde ki Atatürk resimlerini dikkatle inceliyordum. Gözlerine uzun uzun bakıp onu anlamaya çalışıyordum. O zamanlardan Atatürk çizmeye çalıştığımı hatırlıyorum. Hala saklarım bu çizimlerimi. Asıl benim dönüm noktam, emekli olduktan sonra profesyonel olarak bir ressamın atölyesinde resim çalışmaya başlamamla oldu. Belirli bir dönem sonra Atatürk portresi çalışmak istediğimi söyledim hocama. İlk çalışmamı gördüğünde hocam “tamam” dedi. Bu bende muazzam bir özgüven yarattı. Yapabildiğimi gördükçe daha da isteğim arttı. İsteğim arttıkça yapabildim.

43ccf5c2-acf6-490e-8951-3d8f933d992e.jpg

2005 yılında ilk sergimizi Ankara; Atakule’de açtık. İzdiham yaşandı. Atatürk resimlerim karakalemdi. Resimlerime ilgi çok büyük oldu, yaşlı bir hanımefendi resimlerin karşısında hüngür hüngür ağladı bu beni çok etkiledi. Bu sergiden sonra Atatürk’ü yağlıboya çalışmaya başladım. Ve artık sadece Atatürk çalışmaya karar verdim. Resim hayatıma büyük bir hedefle başlamıştım. Belki herkesin final olarak cesaret edebileceği bir konuyu ben en başta amaç haline dönüştürdüm. Tabii bu kararı verirken tarihsel bilgi zenginliği yön verici ve kıvılcımı ateşleyen öğe oldu.

İlk, bir kâğıda basılmış bir Atatürk portresini alıp “ben bu resmi çizeceğim” diyerek hocama götürdüğümde beni refüze etseydi ya da başarısız olsaydım devam edebilir miydim şuan bilmiyorum. Etrafın onayı ve takdiri beni hep şevklendirdi. Şunu söylemeliyim ki Atatürk’ü çalışırken mest oluyorum, keyiften mahvoluyorum. Çalışmayı istediğim nice fotoğrafı var Atamızın.

61c86f31-fa70-4a86-b2bc-aa0b60f00675.jpg

Yıllar içinde onlarca Atatürk resmi yaptınız. Sizce onun yüzünde en zor yakalanan ifade nedir?

Portre, resim sanatında en zor, en hassas ve dikkatli yapılması gereken daldır. Ciddiyet ister. Hele konu Atatürk olunca daha da önem kazanıyor. “Ben yaptım oldu” diyemezsiniz. Bir portre çalışmam aylarca sürüyor. En zor ifade gözlerde başlıyor. Belki tüm portrelerde göz önemli ama Atatürk’ün gözleri malumunuz farklı bir göz. Atatürk’ün gözlerini başarı ile çizebildiyseniz resmin ana omurgasını oturtmuşunuz diyebilirim.

437d145f-0104-4445-b6d8-a196fedf34ac.jpg

İlk başlarda Atatürk’ün resmini çizerken göz ifadesinin arkasında yatan duyguyu tam anlayamıyordum. Zaman geçtikçe, Atamızın suratında ki her çizgiyi, mimiği tanımaya başlayınca, gözlerinin arkasında ki duyguyu da o anki hislerini de okumaya başladım. Yüzün üzerinde portre çalışması yapınca artık her milimetresini tanıyorsunuz ifadelerin. Zaten belli bir zamandan sonra hata yaptıysanız bu size gözüküyor. Onun için dışarıdan bakan gözlerin geri bildirimleri benim için çok kıymetli.

918d2cce-35d6-4f66-9615-7be6be331e57.jpg

Atatürk’ü çalışırken yüzünde gezdiğimi hissediyorum. Filmlerde ya da belgesellerde Atatürk’ün yüz makyajı doğru oturtulmadığı zaman çok rahatsız oluyorum. Yüz ifadesini o kadar derinden tanıyan bir kişi olarak bakışlarda ki en ufacık bir hatalı ya da sahte ayrıntı beni muazzam rahatsız ediyor. Herkes çalışmamalı bence. Zaten ülkemizde bu konuda çalışan fazla ressam da yok. ( Özbekistan’da olduğu gibi liderlerin portreleri devlet tarafından kurulan bir komisyonca onaylanmalı ve sertifikalandırılmalı, her kafasına esen heykel ve resim yapmamalı bu konuda)

1120f906-94c2-4de7-bf4b-8a1a93d91ebb.jpg

Atatürk’ü resmetmek sizin için bir görev mi, tutku mu, yoksa ikisi birden mi? Bu süreç sizin için ne ifade ediyor?

1359c07d-9fc1-4578-8288-a9897f785d85.jpg

İkisi birden belki ama öncelik tutku sanırım. Yapabildiğime inandıktan sonra bu tutku güçleniyor. Eleştirilere çok değer veriyorum. Tarihçilerden, konuyla ilgili akademisyenlerden geri bildirim isterim bu nedenle.

Yapacağım resme karar verirken onun bir lider olduğunu asla aklımdan çıkarmıyorum. Liderin bir duruşu, bakışı ve karizması olur. Günlük hayatında bile lider olduğunu hissetmelisin.

Çalışmaya başlarken bsir Atatürk fotoğrafının karakalem mi, yağlıboya teknikleriyle mi yapılması gerektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Teknik tercihlerinizin ardındaki sebep nedir?

Yarı yarıya diyebilirim, önce karakalemle çalışmaya başlıyorum. Bu teknik benim ısınma turum oluyor aslında. Karakalem de duyguları ve ifadeleri daha rahat yakaladığımı düşünüyorum. Bazen karakalem çalışmamı çok beğeniyorum ve onun yağlı boya resmini de hayal edip, ayrıca yağlı boyasını da yapıyorum. Bazı resimler sadece karakalemde hoş gözüküyor ve resim oturuyor. Bazıları da yağlıboya… Resimler daha olgunlaşmış oluyor. Tabii her şeyden önce benin tatmin olmam çıkan sonuçtan. İçime sinmiyorsa devam etmiyorum o resme ara veriyorum. Altına imzanızı attığınız resmin sorumluluğu çok büyük. Hassas bir konu, eskiz çalışması yapılmadan çalışılmamalı bir oran var dikkat edilmesi gereken.

65925848-8e30-416e-b1b9-8c85fe66037b.jpg

Sizce bir ressam, sadece Atatürk’ün fiziksel görünümünü değil, fikirlerini ve ruhunu da tuvale aktarabilir mi?

Aktarması gerekiyor. Benim özelimde Atatürk’le yatıp Atatürk’le kalkmak gerekiyor çalışma anlamında. Bazen o kadar uzun saatler çalışıyor ve resmin içine dalıyorum ki Atatürk’le hipnotize oluyorum.

70346267-6f61-43fb-8993-5823d8ab74e7.jpg

Anıtkabir'de açtığım bir sergide, bilirsiniz Anıtkabir’in pencerelerinden çok güzel ışık huzmeleri yayılır bina içine. Tam böyle bir ortamda pelerini ile çizdiğim resminin canlandığını sandım biranda. Tabii ışık oyunuydu ama beynim biranda pelerinini savurarak bana doğru Atamın geldiği oyununu oynadı. O dakikaları asla unutamıyorum. Hala düşündükçe titriyorum.

Bugünün genç ressamları için Atatürk’ü çizmek neden önemli olmalı? Sanatla tarih arasında nasıl bir bağ kurulmalı sizce?

c2267e03-510d-44bb-b42a-c275a7d2d92d.jpgBu çok yerinde bir soru. Kesinlikle de önemli olmalı. Fotoğraf ve resim sanatı geçmişi somutlaştırıyor. Gözünde canlandıramadığın için belli bir zaman sonra beyin bilgiyi siliyor ve unutuyor. Yazım dili de yeterli gelmiyor çoğu zaman. Atatürk Milli Mücadeleye çıkarken yaverine “yanımıza fotoğraf sanatçısı” alalım diyor ve fotoğrafçı yedek subayları yanından ayırmıyor. İyi ki yapmış bunu, fotoğrafları olmasa biz nasıl hayal edebilecektik o günleri? Muazzam bir bakış açısı o günün şartlarında. Fotoğraflar resme dönüştürülmüş sonradan o dönemde. Bu fotoğraflar çok kıymetli. O dönemde çekilen fotoğrafların kalitesi git gide düşüyor, fotoğraflar zarar görüyor. Onlar korunamazsa elimizde böyle bir gerçek belge kalmayacak. Bu anlamda resmetmek çok değer kazanıyor. Fakat ne yazık ki üniversitelerde okuyan genç ressamlar günümüzde modern resme kayıyor. Atatürk çizmek gibi büyük bir riske girmekten kaçınıyor.

e1c4daa7-5516-431c-9521-735171bbe6b1.jpg

Resimleriniz birçok sergide, önemli müzelerde ve kurumlarda sergilendi ve yer aldı. Size en çok dokunan izleyici tepkisi neydi?

Şimdiye kadar 10 adet kişisel Atatürk portreleri sergisi açtım. Bunun iki tanesi de Anıtkabir Komutanlığında açıldı. Bu onuru büyük bir mutlulukla yaşıyorum. Bazı tablolarım Anıtkabirde asılı şuanda. Benim için hayatımın en onurlu ayrıntısı budur. Muazzam bir duygu. Çok duygulu geri dönüşler alıyorum. Sosyal medyaya da ve televizyonlarda duyuyorum güzel tepkileri.

Yıl 2016, Anıtkabir de bir sergi açmıştım. Koltukta oturan bir Atatürk resmim vardı. Beyaz pantolon, mavi ceketli. Çok ilgi çekti sergide. Açılış kurdelesi kesildi. Sergi dolaşılmaya başlandı. Arkadan gür bir ses duydum. “Atatürk dönüyor” diye bağıran biri… Genç bir astsubay “Ben ne tarafa gidersem Atatürk bana doğru dönüyor ve bakıyor “dedi. Herkes merak etti, hepsi denemeye başladılar. Gerçekten tablo perspektif açıdan dönüyordu. Bundan sonra ki sergilerimde bu tablo hep ilgi odağı oldu. Bir tablomda da Atatürk’ün gözleri nereye giderseniz gidin sizi takip ediyor. Bunlar benim bunları planlamadan yaptığım eserler, onun için ben de şaşkınlıkla izliyorum.

ea0dfd08-606b-49e2-9be7-9643c94cc984.jpg

Uzun yıllar boyunca Atatürk’ün resimlerine odaklanmak, sizin kişisel hayatınızı ve sanat anlayışınızı nasıl etkiledi?

Kalan ömrümde daha fazla Atatürk çalışmak istiyorum. Günümün çoğu küçük atölyemde geçiyor. Evde ki işlerimi tamamladıktan hemen sonra atölyemde çalışmaya başlıyorum. Çayımı demliyorum, radyomu açıyorum. Müziğin eşliğinde çalışmayı çok seviyorum. Hızlanmak istiyorum ama tabii bu mümkün değil. Fabrikasyon değil ki hızlanabilesin. Bazen haftalarca oturamıyorum tablonun başına. İyi bir şey çıkartamayacağımı anladığım an uzak duruyorum. Resim sakinlik ve huzur veren bir sanat dalıdır belki ama bende yaptığım işin ağırlığından dolayı ciddiyet ve disiplin kaynaklı stres oluyor. Beynimin çok yorulduğunu hissediyorum. Çok ağır bir sorumluluk. Hata kabul götürmüyor.

f03f2fcf-380e-43e9-a4d8-7584ae63381d.jpg

Atatürk’ün gençliği ve yetişkin hallerini çalışmak çok keyif veriyor. Ondaki o dinamik havayı seviyorum. Yaşıyla beraber kemik yapısında ki değişimi izlemek çok özel ya da bakışlarında ki derinliği artmasını anlayabilmek özel geliyor bana. Hastalığının fotoğraflarını çalışmak hiç istemiyorum. Geleceğe böyle bir anı bırakmak hoşuma gitmiyor belli ki.

Hiç Atatürk ile ilgili bir tablonuzda “tamam” diyemediğiniz, tekrar tekrar ele aldığınız bir çalışma oldu mu?

Birkaç defa başıma geldi. Ne yaparsam yapayım olmuyor olmuyor… Zorlamamak gerek o anda. Böyle bir durumda o tabloyu bir süre serbest bırakıyorum. Sonra ona geri dönüyorum. Nadiren de komple iptal ediyorum tabloyu, ondan vazgeçiyorum.

f7699c68-3be2-4354-bc6b-81111c4004fa.jpg

Son olarak, Atatürk’e dair resmedilmemiş, ama sizce mutlaka tuvale aktarılması gereken bir an, bir duygu, bir yön var mı? Kafanızda bu yönden bir hedef var mı?

Yapmak istediğim portreler var. Mareşal üniforması ile olan bir fotoğrafı var. Çok beğeniyorum. Boydan tablosunu yapmak çok istiyorum o fotoğrafının. O bakışına hayranım. O tam bir lider fotoğrafı bana göre.

Nevzat Can’a bu samimi sohbeti, içtenliği ve Atatürk sevgisini bizlerle paylaştığı için yürekten teşekkür ediyorum. Onun her fırça darbesinde taşıdığı azim ve tutkuyu görmek, yalnızca sanatına değil, Atatürk’e olan bağlılığına da tanıklık etmek demekti. Bu röportaj, bir sanatçının hikâyesinden çok daha fazlasını; Atatürk’ü yaşatma isteğini, bir ömrün adanmışlığını ve içten bir sevginin gücünü bizlere hatırlattı.



Ressam Nevzat CAN kimdir?

Ressam Nevzat Can 1945 yılında Ankara’da doğmuş; Ankara Üniversitesi Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi’ne girmiş. Fiziki Coğrafya ve Jeoloji Bölümü’nü bitirmiştir. Yeryüzünün 45 derece eğimle görüntüsünün çizildiği haritalar, rölyefler yapılırken Can’ın resme yeteneği kısa sürede öne çıkmıştır.

Okul bitince Maden Teknik Arama (MTA) Genel Müdürlüğü Kartografya Servisi’ne kartograf olarak atanmış. Burası Türkiye’nin maden, jeoloji veya jeomorfoloji haritalarını üreten merkezidir. Kendisi dünya atlasının Türkiye bölümüne 5 haritayla katkı sağlamıştır.


2000 yılında MTA Genel Müdürlüğünden emekli olur. Ortaokul yıllarında resim sanatına olan tutkusu, lise yıllarında Cemal Bingöl, Cemal Güvenç ve Bahattin Akay‘dan aldığı eğitimle anlam kazanan Nevzat Can, karakalem ve yağlı boya olarak başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere porte, manzara ve natürmort eserler vermeye devam etmektedir. Bu işin usta sanatçısı Hızır Teppeev’den uzun yıllar ders almıştır. Uzun zamandır sadece Atatürk resimleri yapmaktadır.

Nevzat Can kendi ifadeleriyle şöyle demiştir: “Bir Atatürk sevdalısı olarak O’na olan borcumu portrelerini yaparak bir nebze olsun ödemeye çalışıyorum.” Bu söz, eserlerinin ardındaki tutku ve anlamı net bir şekilde özetler.

Bu yazı toplam 6791 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Dilek ALP Arşivi