Dünya Silahlanıyor
Dünyanın dört bir yanında ilginç bir hareketlilik var.
Farkında mısınız bilmiyorum ama savunma harcamaları neredeyse tüm ülkelerde aynı anda artıyor.
Bunun nedeni tek bir olay değil; daha çok, son yılların biriktirdiği belirsizlikler.
Rusya–Ukrayna savaşı, Çin–Tayvan gerilimi, Orta Doğu’daki dalgalanmalar, Kore Yarımadası…
Bunların hepsi ülkeleri daha temkinli olmaya itiyor.
Silahlanma da bu temkinin doğal bir sonucu gibi duruyor.
Bu tabloya baktığımızda şunu görüyoruz:
Çin, ABD, Hindistan, Avrupa ülkeleri, Kore, Pakistan, İran, İsrail…
Hepsi savunma bütçelerini yükseltmiş.
Bazıları teknolojik modernizasyon yapıyor, bazıları envanter yeniliyor, bazıları ise sadece caydırıcılığını artırmaya çalışıyor.
Bunu bir “savaş habercisi” gibi değil, dünyadaki güç dengelerinin değiştiği bir dönemin fotoğrafı olarak okumak daha doğru olur.
Ekonomik çalkantılar da işin bir parçası.
Büyük ekonomiler yavaşlıyor, ticaret dengeleri değişiyor, tedarik zincirleri yeniden kuruluyor.
Bu da ülkeleri “her ihtimale karşı daha güçlü bir savunma altyapısı” kurmaya yöneltiyor.
Kapitalist sistem genişlemeyi sever ama bugün dünya ekonomisi daha dar bir koridordan geçiyor.
Böyle dönemlerde ülkeler ekonomik olduğu kadar jeopolitik olarak da kendini güvenceye alma ihtiyacı hissediyor.
Bugün olan biten şey bir kriz değil, bir geçiş dönemi.
Dünya yeni bir denge arıyor.
Silahlanma hareketi de bu arayışın yansımalarından biri.
Bu tabloyu farkındalıkla okumak lazım.