DOST!
Halk ozanı Pir Sultan Abdal'ın darağacına yürüyüş hikayesi, asırlar ötesinden günümüze sarsıcı bir dostluk ve ihanet dersi fısıldıyor. Anlatılır ki, Hızır Paşa'nın emriyle uğruna mücadele ettiği kalabalık Pir Sultan'ı taşlamaya başlar. Taşlar yağıyor, ancak ozana değmeden düşüyor. Ne var ki, can dostu Ali Baba, can korkusuyla attığı bir gül ile Pir Sultan'ı yaralıyor. O an, Pir Sultan Abdal'ın dilinden dökülen nefes, sadece bir acıyı değil, derin bir hayal kırıklığını dile getiriyor:
"Şu kanlı zalimin ettiği işler, Garip bülbül gibi zareler beni, Yağmur gibi yağar başıma taşlar, İlle dostun gülü yareler beni…"
Bu sarsıcı hikaye, günümüz dünyasında da dostluk kavramının ne denli yaşamsal ve aynı zamanda ne denli kırılgan olduğunu çarpıcı bir biçimde yüzümüze vuruyor.
Dost demek; zor günde, iyi günde, menfaatsiz ve şartsız bir şekilde hemen yanı başında duran demektir. Omuzunuzda bir dayanaktır, sırtınızı yasladığınız güçtür. En karanlık anınızda size destek olan, her türlü zorlukta elini uzatandır.
Ne yazık ki, giderek bireyselleşen, dijitalleşen ve en acısı çıkar ilişkilerinin adeta bir veba gibi her ilişkiye sirayet ettiği günümüz dünyasında, gerçek dostu bulmak samanlıkta iğne aramaya benziyor. Etrafımız, dost yüzlü ama kalbi menfaat hesaplarıyla dolu fırıldaklarla çevrili.
Arkanızı dönmeye görün; ihanetin, yalanın, küçük hesapların ve ayak oyunlarının ardı arkası kesilmiyor. "Dost" kelimesi, çoğu zaman içi boş bir slogandan, bir iletişim aracından ibaret kalmış durumda. Gerçek, samimi, gönülden kurulan dostluklar, maalesef maddi çıkarlara, küçük hesaplara ve anlık menfaatlere kurban ediliyor.
Pir Sultan'a gül atan Ali Baba'nın hikayesi, taşların değil de "dostun gülü"nün verdiği yaranın en derin olduğunu gösteriyor. Zira düşmandan gelen darbe beklenen bir şeydir, can yakar ama şaşırtmaz. Oysa dosttan gelen ihanet, sadece can değil, ruh yakar. İnsan en büyük sarsıntıyı en güvendiği eli uzattığında yaşar.
Ahmed Arif de bu hissi ne güzel özetlemiş:
"Dört yanım puşt zulası, Dost yüzlü, Dost gülücüklü Cıgaramdan yanar. Alnım öperler, Suskun, hayın, çıyansı. Dört yanım puşt zulası, Dönerim dönerim çıkmaz."
Elbette, hayatımızda hala parayla, makamla, dünyevi hiçbir çıkarla ölçülemeyecek kadar değerli dostlarımız var. Onların varlığı, bu koca karmaşada bize nefes aldıran en büyük güç, en sağlam limandır.
Ne mutlu; dostluğunu, gönül bağını, vefasını dünyanın hiçbir parasına ve çıkarına değişmeyen, zor gün dostluğunun kıymetini bilen o nadir insanlara... Onlar, gönlümüzdeki Pir Sultan yarasını saran en merhem, en gerçek güldür.