Dilek ALP

Dilek ALP

KENT SERİSİ 90: Cumhuriyet’in Bilgiyle Taçlanan Mirası, ANKARA ÜNİVERSİTESİ

KENT SERİSİ 90: Cumhuriyet’in Bilgiyle Taçlanan Mirası, ANKARA ÜNİVERSİTESİ

Mezunu olmaktan gurur duyduğum Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü, yalnızca mesleki yeterlilik kazandığım bir okul değil; aynı zamanda insan, doğa ve mekân ilişkisini derinlemesine kavradığım bir yaşam laboratuvarıydı. Türkiye'de peyzaj mimarlığının akademik temellerinin atıldığı ve bu alanda öncü çalışmaların üretildiği bu köklü fakültede eğitim almak, bana sadece bilimsel bir altyapı değil, aynı zamanda bir yaşam felsefesi kazandırdı. Doğal kaynakların korunması, kentlerin ekolojik açıdan sürdürülebilir şekilde tasarlanması ve kültürel peyzajların geleceğe taşınması gibi hayati konularda Ankara Üniversitesi’nin ortaya koyduğu vizyon, beni her zaman mesleğime tutkuyla bağladı. Bugün Türkiye'nin dört bir yanında görev yapan, doğayla uyumlu yaşam alanları üreten birçok peyzaj mimarı gibi ben de, bu vizyonun ve eğitimin bir parçası olmanın kıvancını yaşıyorum. Bu yazı, bir mezunun gözünden Ankara Üniversitesi’nin tarihçesini ve Türkiye için taşıdığı eşsiz değeri anlatma arzusunun bir yansımasıdır.

Ankara Üniversitesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini ve ideallerini temsil eden en köklü ve saygın yükseköğretim kurumlarından biridir. Cumhuriyet’in aydınlanmacı vizyonuyla şekillenen bu üniversite, yalnızca bir eğitim kurumu olmanın ötesinde, Türkiye’nin bilim, düşünce, hukuk, sağlık, siyaset ve kültür alanlarında gelişiminin temel taşı olmuştur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller yetiştirme arzusunun somut bir yansıması olan Ankara Üniversitesi, hem tarihsel rolü hem de çağdaş katkılarıyla Türkiye için paha biçilemez bir değere sahiptir.

Ankara Üniversitesi’nin temelleri, doğrudan Mustafa Kemal Atatürk’ün yönlendirmeleriyle 1933 yılında atılmıştır. Ancak üniversitenin resmî kuruluşu 1946 yılına denk gelir. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte, Osmanlı’dan devralınan eğitim sistemi yetersiz görülmüş; halkın aydınlanması, bilimsel ilerlemenin sağlanması ve laik bir toplum düzeninin kurulması için köklü reformlara ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyaç doğrultusunda, özellikle başkent Ankara'da modern, çağdaş, laik ve bilimsel temellere dayanan bir üniversitenin kurulması elzem hale gelmiştir.

Ankara Üniversitesi, 1946 yılında resmen kurulmuş olsa da kökleri çok daha eskiye dayanır. Üniversiteyi oluşturan bazı fakülteler, Cumhuriyet’in ilk yıllarında müstakil olarak kurulmuş ve sonradan üniversite çatısı altında birleşmiştir.

1925 yılında kurulan Hukuk Fakültesi, Cumhuriyet’in hukuk devrimlerini gerçekleştirecek kadroların yetiştirilmesi için hayata geçirilmiş ve modern Türk hukukunun temelini oluşturmuştur.

1935’te açılan Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Türk kimliğini, dilini, tarihini ve kültürünü bilimsel yöntemlerle araştırmak amacıyla kurulmuş, Atatürk’ün yakından ilgilendiği projelerden biri olmuştur.

1945 yılında kurulan Tıp Fakültesi, çağdaş tıp eğitiminin simgesi haline gelmiş ve Türkiye’de modern tıp anlayışının yayılmasına katkı sağlamıştır.

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin temeli, 1933 yılından daha da önceye, 1930 yılına dayanır. Ziraat Fakültesi, aslında Yüksek Ziraat Enstitüsü adıyla Atatürk'ün talimatıyla 1930 yılında kurulmuş, 1933 yılında öğretime açılmıştır. Enstitü, Türkiye’de modern tarım eğitimi ve araştırmalarını başlatmak amacıyla kurulmuş, Avrupa’daki benzer okullardan esinlenerek yapılandırılmıştır. 1946 yılında Ankara Üniversitesi kurulunca, Yüksek Ziraat Enstitüsü, Ankara Üniversitesi’ne bağlı Ziraat Fakültesi haline getirilmiştir. Ziraat Fakültesi ve Veteriner Fakültesi, kırsal kalkınmayı destekleyecek bilgi ve insan gücünü yetiştirmek amacıyla Cumhuriyet vizyonunun bir parçası olarak açılmıştır.

1946’da çıkarılan bir yasa ile bu fakülteler birleştirilmiş ve Ankara Üniversitesi adı altında Türkiye'nin ilk devlet üniversitelerinden biri olarak kurumsallaşmıştır.

Mezunu olmaktan onur duyduğum, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi bünyesindeki Peyzaj Mimarlığı Bölümü, 1968 yılında kurulmuştur. Bu bölüm, Türkiye’de kurulan ilk Peyzaj Mimarlığı bölümü olma özelliğine sahiptir. Kuruluşunda, Almanya’daki peyzaj mimarlığı eğitimi örnek alınmış ve bu alanda yetişmiş akademisyenlerce yapılandırılmıştır. Bölüm, başta tarım kökenli olmak üzere mimarlık, şehircilik ve ekoloji – çevre disiplinleriyle ilişki kurarak, çok disiplinli bir yapıda gelişmiştir. Ayrıca birçok üniversitedeki peyzaj mimarlığı bölümlerinin kuruluşuna da öncülük etmiştir.

Ankara Üniversitesi, çok çeşitli alanlarda Türkiye’ye öncülük etmiş bir bilim yuvasıdır. Cumhuriyet’in modernleşme sürecinde hem bilimsel üretimin merkezi olmuş hem de eleştirel düşüncenin geliştiği bir ortam yaratmıştır. Sosyal bilimlerde, özellikle siyaset bilimi, sosyoloji, antropoloji ve tarih gibi alanlarda Türkiye’nin en saygın akademik çalışmalarına ev sahipliği yapmıştır.

Hukuk Fakültesi, anayasa hukuku, idare hukuku ve ceza hukuku gibi dallarda hem akademik tartışmaların hem de hukuki reformların merkezi olmuştur. Tıp ve sağlık bilimleri alanındaki katkıları, yalnızca akademik dünyayı değil, Türkiye’nin sağlık politikalarını da doğrudan etkilemiştir. Ziraat ve veterinerlik eğitimi, tarım verimliliğini artırma, hayvancılığı modernleştirme gibi hedeflerle doğrudan ülkenin kalkınma planlarına hizmet etmiştir.

Ankara Üniversitesi, Türkiye’nin modernleşme serüveninde hem geçmişten gelen birikimi hem de bugüne ve geleceğe dair vizyonuyla çok özel bir yere sahiptir. Her şeyden önce bu üniversite, Cumhuriyet devrimlerinin akademik temsilcisidir. Laiklik, eşitlik, bilimsel düşünce gibi temel ilkeler doğrultusunda bir eğitim anlayışını benimseyerek bu değerleri toplumun geneline yaymıştır. İkinci olarak, Ankara Üniversitesi, Türkiye’nin dört bir yanında görev yapan nitelikli insan gücünü yetiştirmiştir. Yüksek yargıdan akademiye, sağlık sektöründen bürokrasiye kadar birçok alanda görev almış binlerce mezunu, ülkenin kurumsal yapısının oluşmasında belirleyici rol oynamıştır.

Bu üniversite aynı zamanda toplumsal dönüşümlerin aktörü olmuş; kadın hareketlerinden insan hakları mücadelesine kadar birçok sosyal alanda etkili rol almıştır. Öğrenci hareketleri, bilimsel tartışmalar ve kültürel üretimler, Ankara Üniversitesi kampüslerinden doğarak topluma yayılmıştır. Uluslararası düzeyde de önemli bir saygınlığa sahiptir. Akademik iş birlikleri ile bilimsel bilgi alışverişinin ve ortak çalışmaların da öncüsü olmuştur.

Ankara Üniversitesi, Türkiye’nin yalnızca eğitim tarihinde değil, aynı zamanda toplumsal, siyasal ve kültürel hafızasında da derin izler bırakmış bir kurumdur. Bugün hâlâ bilimsel özerklik, akademik özgürlük ve toplumsal sorumluluk ilkeleri doğrultusunda faaliyet gösteren üniversite, genç nesillere çağdaş, eleştirel ve çok boyutlu bir eğitim sunmaktadır.

Bir üniversite düşünün ki onun koridorlarında dolaşan gençler, sadece birer öğrenci değil, aynı zamanda bir ülkenin geleceğini omuzlayan fikir işçileri olsun. İşte Ankara Üniversitesi, bu hayalin yaşayan karşılığıdır. Bugün dönüp geriye baktığımda, Ankara Üniversitesi’nde geçen yıllarımın yalnızca bir eğitim süreci değil; aynı zamanda bir kimlik, bir duruş, bir dünya görüşü kazandırdığını görüyorum. Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nde öğrendiklerim, mesleğimin teknik gerekliliklerinin çok ötesine geçti; beni düşünen, sorgulayan, üreten ve topluma karşı sorumlu bir birey haline getirdi. Ankara Üniversitesi, geçmişiyle gurur duyduğumuz, bugünüyle güven telkin eden ve geleceğine inandığımız bir CUMHURİYET kurumudur. Her mezunun taşıdığı bu büyük miras ve sorumluluk, bu üniversiteyi sadece bir eğitim kurumu değil; aynı zamanda Türkiye’nin yarınlarını şekillendiren bir ışık kaynağı yapmaktadır. Bu yazı da, o ışığın bir parçası olma gururuyla kaleme alınmıştır…

Bu yazı toplam 2507 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Dilek ALP Arşivi