Aktan Uslu

Aktan Uslu

Çayırova’da her dönemin bir “Haktan Biryol”u illaki var

Çayırova’da her dönemin bir “Haktan Biryol”u illaki var

Bana sorarsanız baba tarafından çok uzak kuşak atalarım Kızılderili soyundan, Beyaz Sabah kavminden geliyor. İsmim oradan esinlenilmiş.

Kristof Kolomb, ABD’yi keşfettiğinde antiemperyalist olan atalarım müthiş bir öngörüyle daha o günden ayak kaldırmış. Sonra şudur budur derken bir kısmı Bayburt’a sürülmüş. Oralarda Us diye bir kavim kurmuşlar. Soyadı kanunu ile birlikte Uslu soyadı oradan geliyor. Yani yaramazın karşıtı uslu anlamı içermiyor. Baba tarafı yakın kuşak atalarım da savaş yıllarında Bayburt’tan Adapazarı’na göç etmişler. Ama ben kesin eminim. Bayburt öncesi bir Kızılderili detayı var. Baba tarafı uzak kuşak atalarım sosyalistmiş. Kolomb, ABD’yi keşfettiğinde emperyalizme o ruhla atarlanmış. Bayburt’a sürülen kolu Bayburt’un havasından suyundan biraz muhafazakâr milliyetçi hale bürünmüş. Zaten Aktan, siyasi tahlilde milliyetçi bir isim. Benim her iki memleketimin siyasi dokusuna tezat halim, Bursa İznik dolaylarındaki anne tarafı atalarımdan sebep. O tarafa çekmişim. Bir de 11 yıl öncesiyle birlikte 12 Eylül sürecine denk gelen çocukluğum dönemin “Küçük Moskova”sı diye tanımlanan muhitlerden, Deniz Gezmiş’in de mahallesi Üsküdar, Selimiye’de geçtiydi. Etkisi olmuştur kanaatindeyim.  

**

Bu girizgâhın yorum başlığı ve içeriğiyle “Ne ilgisi var?” denecek olursa çok ilgisi var. Girizgah zaten mevzuunun sadece özet bölümüydü ancak zaman zaman ismimden ve memleketten ötürü de çekmişliğim var. “AK Parti” ile özdeşleştiren de oldu: Pes yahu, 1969’da doğdum. AKP, 2001’de kuruldu.

Bir de detayına değinmeyeceğim. Abartmıyorum, sadece bir sosyal medya paylaşımındaki bir emojimden sebep yakın tarihte MHP’den ihraç edilen bir küfürbazın yönlendirmesiyle ülkemiz ülkücü camiası tarafından sosyal medya “linç”ine maruz kaldıydım. Face’de doğum yerime dair bilgi de var. Artık ne alakaysa, “Sakarya/Adapazarı haini” dahi ilan edilir gibi oldum. Ellerinde yetki olsa, Sakaryalılık’tan ihraç ettireceklerdi.

Ve en sonunda Çayırova merkezli “Haktan Biryol” mevzuu. Hangi akla hizmet bilmiyorum. İddia sahiplerinden birkaçı açıkyüreklilikle yüzüme de ifade etti: “Haktan Biryol benmişim. Giresun ve Giresunlu ‘düşmanı’ imişim. Falanca filancaların tetikçiliğini falan yapıyormuşum…”

Çayırova Belediye Başkanı, Giresun eşrafından Bünyamin Çiftçi’ye dair geçtiğimiz yıllarda da bir mevzudan ötürü eleştirilerde bulunmuş, AKP Çayırova İlçe Teşkilatı’nın kongresinde dahi partilisi hemşerisi tarafından Giresun düşmanı olmakla itham edilmiş; Giresun’un ilk harfinin sadece kimi kelimelerde Türkçe kuralları gereği yer aldığı, Çiftçi başta olmak üzere hiçbir şahsa veya zümreye hakaret içermeyen yorumumdan ötürü özür dilemezsem yargıya verilmekle tehdit edilmiştim.  Sosyal medyadan isyanım ve aklıselim AKP’lilerin devreye girip o zevatı, “Hakaret yok” diye uyarmalarının etkisiyle olsa gerek, yine komik bir sebepten adliye yollarını tutmamıştım.

**

Gebze bölgesindeki Gebze dâhil dört ilçenin dördünün de aktif siyasette farklı bir yapısı var.

Gebze; bence merkez ilçemiz İzmit’ten dahi siyasetin etkin sürdüğü, bazı detay eksikliklerine rağmen siyasetin yapılması gerektiği gibi yapıldığı ilçe.

En durağan ilçe Darıca’dır. CHP Darıca İlçe Örgütü de olmasa, ilçede siyasi parti yok sanırsınız. O derece.

Dilovası’nda aktif siyasetin neredeyse tamamı sosyal medyadan sürdürülür. Herhangi bir partinin basın toplantısı düzenlediğini dahi hatırlamıyorum. Aslında hayli ciddi çok sayıda konu, sosyal medyada ciddiyetini yitirir gider.

Çayırova’da hayli yaygın olan çay ocakları, siyasetin kalbinin attığı yegâne mekânlardır.

AKP kurumsalında ise başta Yenimahalle ve Çayırova’dan sebep milliyetçi muhafazakâr yurdum insanı yoğunluğundan ötürü bence AKP’nin Gebze bölgesinde en güçlü olduğu ilçedir. AKP, Çayırova’da Dilovası’ndan dahi daha güçlüdür. Bunu ben değil sandık söylüyor. Dilovası’nda yerel seçimlerden AKP birinci parti çıksa dahi genel seçimlerde birinci parti, ekseriyetle HDP’dir. Bu kadar net.

Ve Çayırova, AKP kurumsalında, “Bel altı” diye tabir edilen siyasetinde dönemin tetikçileriyle ama her dönem sürdürüldüğü bir ilçedir.

Ondan sebep iddiam şudur ki; “Haktan Biryol” çakma kimliğiyle atar gidercilik oynayan, “cesur” geçinen korkak kesinlikle AKP’li ama AKP içinde anti Çiftçici bir tetikçidir.

Ve ola ki AKP Bünyamin Çiftçi’yi aday göstermeyip diğer aday adaylarından birini tercih etseydi, oy oranı yukarı veya aşağı belki biraz değişecek ama o kişi de kesinlikle Çayırova Belediye Başkanı seçilecekti.

Ve Çayırova’nın illaki yine bir “Haktan Biryol”u olacaktı.

Çayırova’da AKP kurulduğundan bu yana her yerel seçimde yerel iktidarda ancak bir şeyi iyi okumak lazım..

2002’den bu yana dört yerel seçimde, dördüncü kez aday değişti.

Hatta öyle rivayet edilir ki AKP’de parti içi demokrasinin işlediği kuruluş yıllarında ön seçimden çıkıp 2004’te aday olup seçilen Faruk Taşçı, 2009’da da aday gösterildi. Ankara’ya çağrıldı. Ancak galiba Bolu dolaylarında, “Gelme aday değişti” diye geri çevrildi. Yerine Ziyaettin Akbaş  aday gösterildi.

Ardından malum Şevki Demirci dönemi yaşandı. Anektod olarak şunu belirtmek isterim. Bence 1992’de Güzeltepe Belediyesi olarak kurulan Çayırova Belediyesi’nin tüm dönemleri araştırılmalı. Ama didik didik edilmesi gereken iki dönemi var. Biri; kurucu belediye başkanı CHP’li Timur Koç’un 1999-2004 arası ikinci dönemi ve dönemin arsa hareketleri. Diğeri Şevki Demirci başkanlığındaki üçüncü AKP dönemi. Günümüz belediye başkanı Bünyamin Çiftçi’nin zaman zaman diline pelesenk ettiği o sürecin üzerine niye gidilmiyor?

Şevki Demirci döneminin sonlarına doğru Şekerpınar’daki malum imar değişikliği mevzuunun oylamasına 5 AKP’li niye katılmadı? 5’i niye ret oyu kullandı? Salonda kafa kafaya çıkan sonucu Demirci’nin ikinci oy hakkı bozdu ama o toplantıya üstelik dönemin CHP İlçe başkanının uyarısına rağmen gelmeyen CHP’li, niye gelmedi? Ret oyu kullanan AKP’liler bilinen parti içi disiplin gereği grup kararına muhalefetten ihraç istemiyle disipline sevk edilmeliydi, CHP’nin o meclise gelmeyen üyesini ihraç ettiği gibi. AKP niye aynı yolu, üstelik tüzüğünü çizerek uygulamadı? Geçiniz ihracı, disiplini. Yönetime dahi girdiler. Ali Osman Gür niye ilçe başkanlığını “bıraktı.”

Dönemin İl Başkanı Abdullah Eryarsoy’un görevi “bırakma” sebebi sadece İzmit’teki yerel seçim sonuçları mı? Bana sorarsanız, heykeli dikilecek adamdı. Şöyle ki; efsanevi Farplas direnişini öyle geniş bir AKP heyetiyle ziyaret etti ki, AKP Kocaeli Milletvekili Cemil Yaman’ı bile sürükledi. O derece.. AKP’nin ilimizdeki grev ve direnişlerine ilgisizliğine karşın iki ziyaretinden biridir. Bir de AKP İlçe Başkanı Servet Günay, Migros depo direnişini ziyaret ettiydi ancak rapor direnişteki işçiler için mi tutuldu yoksa Anadolu Grubu’nun zirvesindeki Tuncay Özilhan’a bir gözdağı mı idi. Kestiremedim!

Belediyede hala devlet memuru olarak devam eden dönemin belediye başkan yardımcısı Refik Tartar’ın bir türlü izahat getirilmeyen mal varlığı da kabak gibi ortada. Memleketindeki taşınmazları kast etmiyorum ama belediye başkan yardımcısı maaşıyla belediyenin imardan edindiği Şekerpınar’daki fersah fersah yerleri nasıl edindin? Yoksa o arsaların birine pası için konu mankeni olarak mı kullanıldıydın?

Demirci’nin AKP’den ihracı öncesi süreçte parti içi hizipleşmede aralarının nasıl olduğu da malum. Niye Bünyamin Çiftçi üstelik tüm yetki elindeyken zaman zaman atarlandığı 1999-2004 döneminin üzerine didik didik gidemiyor. Şevki Demirci’nin partilisi olmasından mı sebep?

Yoksa, “Tencere dibin kara…” mevzuundan ötürü mü?

Ve yine Şevki Demirci ile devam etmek gerekirse partisinden ihracı tam bir adaletsizlik ve siyasette, toplumda 2002’den önce de olan ancak günümüzde zirve yapan ahlaki çürümenin iktidardaki AKP içinde Türkiye ortalamasının da çok üzerinde olduğunun göstergesidir.

Demirci’nin en büyük zaaflarından biri, kibar itibariyle argo yoğun tepkilerinin olmasıdır. Bir dost meclisinde veya dost meclisinde olduğunu zannettiği bir ortamda partilisi milletvekillerine yönelik eleştiri ve tepkisini de aynı argo ifadelerle göstermiştir. O zafiyeti bu sefer pahalıya patlamıştır ancak o ses veya görüntü kaydı da bir AKP’li tarafından, o dönemin “Haktan Biryol”u tarafından, gizli kapaklı, ahlaksızca yapılmıştır.

O kayda kıyasla daha masum olanlarından biri bana da ulaştı. Emek Mahallesi’nde kentsel dönüşüm sorununun tavan yaptığı süreçte dönemin belediye başkanı Şevki Demirci’nin oradaki vatandaşlarla yaptığı görüşmede gizlice yapılan çekimi haberleştirme beklentisiyle tarafıma getirilen kaydı, gerekçesini izah ederek geri çevirdim.

Hatırlayan hatırlar.. 2018 yılının eylül ayı. Çayırova, Mehmet Akif İlkokulu’nun akla zarar bir zamanlama hatasıyla yeni eğitim öğretim yılına çok kısa süre kala yıkılıp hayli uzak mesafeye tahliyesi kararına veli ayaklanınca Başkan Demirci mikrofondan CHP’yi olayı provoke etmekle itham etmekle sınırlı kalmamış, burnunun dibinde şahsımda bir gazeteci aleni ses kaydı yapmasına karşın freni patlak kamyon misali; kimi velilere verdiği yanıtlar ile “Skandal” mahreçli haberlerle manşetleri zorlamıştı. Sorun ve konu özünden sapmasın diye pas geçtiydim.

Uzattım ama değinmeden geçemem özel kalem müdürlüğü… Geçen dönem de çok tartışıldı, bu dönemde. O özel kalem müdürlüğü makamı nasıl bir büyülü ortamsa, o koltuğa oturan kendisini belediyenin kendisiyle eşdeğer konumdaki diğer müdürleri bir tarafa, belediye başkan yardımcısından daha üstte görüyor. Psikolojik tahlile ihtiyacı var kanaatindeyim.

Bu dönemin özel kalem müdürünün skandalı da var. Ben o tür konulara gündem sapmasın diye çok ilgili değilim. Bir de öyle laylaylom mevzuları herkes yazıyor zaten, bana ihtiyaç yok. Ama farklı iddialarla da gündeme geliyor. Bu konuda geçen dönemin müdürü de sütten çıkmış ak kaşık değil. Adamın akrabasında nasıl bir yatırım öngörüsü varmış ki Çayırova’dan arsa alıyor. Arsa, belediyenin hastane için belirlediği Demirci dönemindeki ilk yerine cepheli! Zatı şahaneleri yerin kokusunu İstanbul’dan alıyor..

Nihayet sözün özeti..

Çayırova’da AKP’li belediye başkanları Faruk Taşçı, Ziyaettin Akbaş ve Şevki Demirci dönemlerinde de “Haktan Biryol”lar vardı. Taşçı’yı da, Akbaş’ı da götürdü. Demirci’yi götürdü oğlu götürdü.

Bünyamin Çiftçi döneminin de “Haktan Biryol”u var.

Kimbilir. Belki Bünyamin Çiftçi de bugünkü konumunu, belediye başkanlığınından öncesi adaylığını, bir “Haktan Biryol”a borçlu.

Kimbilir…

Bu yazı toplam 2161 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Aktan Uslu Arşivi