CAHİL!
Bir kelime vardır ki, duyulduğunda insanın zihninde binbir çağrışım uyandırır: Cahil. Sözlük anlamının ötesinde, bu kelime; okumayan, araştırmayan, merak etmeyen, en önemlisi de düşünmeyen bir zihin durumunu ifade eder. Cahil ve bilgisiz bir kişinin varlığı, ne yazık ki sadece kendi hayatını değil, bir domino taşı etkisiyle çevresini ve içinde bulunduğu tüm toplumu, telafisi mümkün olmayan zararlara sürükleyebilir.
Cahil dediğimizde, zihninde sürekli bir öğrenme açlığı taşımayan, bilginin peşinden koşmak yerine kabullenmeyi tercih eden bir profili çizeriz. Bu kişi itiraz etmez, sorgulamaz. Gücü ve iktidarı gördüğü an boyun eğer, biat kültürü içinde erir. Kendine sunulanı sorgulamaksızın kabul etmek, onun için en kolay yoldur. Beynini kullanmak yerine içgüdüleriyle, duygusal tepkilerle hareket eden bu kitle, özellikle seçim sandığı başına gittiğinde, tüm halkın güvenliği için büyük bir riske dönüşür.
Bu durumu en çarpıcı şekilde özetleyen, merhum ABD Başkanı John F. Kennedy'nin sözleri asırlık bir gerçeği fısıldar: "Demokrasilerde bir tek seçmenin cehaleti, bütün halkın güvenliği için tehlikedir."
Gerçekten de öyledir. Demokrasi, akıl, bilgi ve sorgulama üzerine inşa edilmiş bir yapıdır. Ancak cehalet, bu yapının temelini kemirir. Bilinçsizce kullanılan her oy, ülkenin kaderini, rasyonel düşünceden uzak, anlık duygulara teslim edebilir.
İşin en acı tarafı ise, siyasetin bu cehaletle kurduğu tehlikeli ilişkidir. Siyasetçiler, her zaman için akıllı ve sorgulayıcı seçmen yerine, cahil seçmeni tercih etme eğilimindedir. Neden mi? Çünkü sorgulayan, hesap soran bir seçmen kitlesi, politikacı için zorlu bir muhataptır. Oysa cahil kitleye ne söylenirse, hangi vaat sunulursa sunulsun inandırılmaları, yönlendirilmeleri çok daha kolaydır. Siyaset, bu kolaycılığın cazibesine kapıldıkça, toplumsal kalite hızla düşer.
Siyaset, aklı esir almanın en kısa yolunu cehalette bulur. Güç, biat ettikçe büyür, sorgulanmadıkça perçinlenir. Bu kısır döngü, toplumun gelişimini durduran, geleceğini karartan bir körlük zinciridir.
Unutmamalıyız ki, bir toplumun geleceği, sandıktan çıkan oyların niceliğinde değil, o oyu kullanan zihnin niteliğinde saklıdır. Cehaletle mücadele etmek, sadece bireysel bir sorumluluk değil, aynı zamanda demokrasinin ve toplumsal güvenliğin en temel şartıdır. Aksi takdirde, tek bir kişinin bilgisizliği, hepimizin boynuna dolanan bir ilmek olabilir.