Cengiz Akgün

Cengiz Akgün

KAPIDAKİ FELAKET!

KAPIDAKİ FELAKET!

Dünyanın dört bir yanında yaşananlar, artık görmezden gelinemeyecek bir gerçeği yüzümüze çarpıyor: İklim değişikliğine bağlı doğa olayları ve felaketler, ardı ardına kapımızı çalıyor. Seller, yangınlar, kuraklıklar... Tüm bunlar bize, bir zamanlar beyaz perdede izlediğimiz distopik senaryoları hatırlatıyor.

Hemen aklımıza 2012 ve Interstellar (Yıldızlararası) gibi bilim-kurgu filmleri geliyor. Bu yapımlarda, iklim felaketleriyle dünyanın sonunun geldiği, insanlığın hayatta kalmak için umutsuz bir mücadele verdiği anlatılıyordu. Filmler, her ne kadar büyük yıkımlar içerse de, sonunda bir avuç insanın türün devamını sağlamasıyla "mutlu son"a ulaşıyordu.

Ancak gerçek yaşamda doğa, işini şansa bırakmıyor. Doğa, er ya da geç intikamını alıyor.

Yaklaşık 4,1 milyar yaşındaki dünyamız, özellikle son 200 yılda, insan eliyle akıl almaz bir hızla tahrip edildi. Sanayinin ve teknolojinin gelişimi, beraberinde getirdiği sınırsız para hırsıyla, fabrikaları ve üretim tesislerini çoğalttı. Bu hırs, doğamızı geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde kirletti.

Uzağa gitmeye gerek yok; bulunduğumuz Gebze bölgesinde bile son 30-40 yıl içinde fabrikaların havaya, suya ve toprağa verdiği zararın telafisi ne yazık ki mümkün değil. Dilovası'nda çevre kirliliğine bağlı kanser ve benzeri rahatsızlıkların yol açtığı ölümler, bilindiği gibi uzun süredir ülke gündeminden düşmüyor. Bu olumsuzluklar dile getirildiğinde birilerinin rahatsız olması da, sorunun ne kadar derin ve çözülmesi zor olduğunun bir başka kanıtı.

Tüm bu yaşananlar, doğayı yok etmemizin bize ne kadar pahalıya patlayacağını net bir şekilde gösteriyor. Yaşam maliyetimizin artması, ekonomik krizler, toplumsal gerilimler... Bütün bunlar, ekolojik krizin sadece çevresel bir sorun değil, aynı zamanda derin bir sosyo-ekonomik kriz olduğunu kanıtlıyor.

Ne yazık ki, çevrenin ve doğanın bu acımasızca yok edilmesi, kimilerinin umurunda bile değil. Birileri, hava, toprak ve su kirlense bile yaşamın bir şekilde devam edeceğini, hayvanlar ölse, ormanlar yok olsa, son nehir kurusa bile dünyanın var olacağını sanıyor.

Yok, öyle bir şey.

Doğa, üç temel yaşam kaynağımız olan hava, su ve toprağın sınırsız olmadığını, kirletildiğinde veya tüketildiğinde geri gelmeyeceğini çok acı bir şekilde öğretecek.

Felaket, artık eşikte. Ya bilimin ve aklın sesine kulak verip, doğayla uyum içinde bir yaşam için radikal adımlar atacağız ya da film senaryolarındaki o 'mutlu son'un gerçek hayatta asla var olmayacağını acı bir tecrübeyle öğreneceğiz.

Dünyamız için felaket kapıda. Bu, sadece bir uyarı değil, varoluşsal bir çağrıdır.

Bu yazı toplam 3308 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Akgün Arşivi