ATATÜRK'E YURT OLAN YÜREK: ZÜBEYDE HANIM
Yazımın başlığı aslında her şeyin anlatıyor.
Atatürk ve annesi Zübeyde hanımdan söz edeceğim.
Her büyük liderin arkasında, ona yol gösteren, inanç veren bir anne vardır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk için bu ışık, şüphesiz ki, Zübeyde Hanım'dı. Onun Selanik'ten başlayıp İzmir'de son bulan yaşam yolculuğu, sadece bir annenin fedakarlığını değil, aynı zamanda zorluklar karşısında dimdik duran, geleceği gören bir Türk kadınının da destanını anlatır.
Zübeyde Hanım'ın yaşamı, ne yazık ki, kayıplarla ve mücadelelerle örülüdür. Eşi Ali Rıza Efendi'yi erken yaşta kaybettikten sonra, omuzlarına iki çocuğu, Mustafa ve Makbule'yi yetiştirme sorumluluğu yüklenmiştir. O, geleneklerine bağlı bir kadın olmasına rağmen, oğlunun öğrenim hayatı konusunda çağının ötesinde bir sağduyu göstermiştir. Mustafa Kemal'in askeri okullara gitme arzusuna karşı çıkan babasının aksine, kocasının vefatından sonra onun iyi bir eğitim alması için elinden geleni yapmıştır. Bu kararlılık, geleceğin büyük komutanının önündeki ilk engelleri kaldıran ana sevgisinin en somut örneğidir.
Mustafa Kemal'in gençlik yıllarında, II. Abdülhamit yönetimine karşı gizli toplantılar yaptığını öğrendiğinde duyduğu endişe, bir annenin doğal refleksiydi. Ancak oğlu durumu izah edince, Zübeyde Hanım'ın cevabı, onun yüksek onur duygusunu ve ileri görüşlülüğünü ortaya koyar: "Ben senin kadar okumadım, senin kadar bilmem. Seni gördüğün, anladığın şeyleri yapmaktan menetmeye kalkışmam, yalnız dikkat et, esas muvaffak olmaktır, muvaffak olmaya çalış." Bu sözler, bir annenin evladının idealini, kendi korkularının önüne koyuşunun, ona tam bir güvenle destek oluşunun eşsiz bir tablosudur.
Balkan Savaşları'nın ardından Selanik'ten ayrılıp İstanbul'a gelmek zorunda kaldığında yaşadığı zorluklar, onun direncini asla kırmadı. 16 Mayıs 1919'da oğlunu, Millî Mücadele'yi başlatmak üzere Anadolu'ya uğurlarken kalbindeki tarifsiz heyecanı ve endişeyi yalnızca bir anne bilebilirdi. Oğlu cephede mücadele ederken İstanbul'da kalmış, binbir merak ve heyecanla bekleyişini sürdürmüştür.
Zübeyde Hanım, sadece bir anne değil, aynı zamanda oğlunun davasının en büyük destekçisi ve ilham kaynağıydı. Millî Mücadele'nin zaferle sonuçlanmasının ardından, hastalığına rağmen Ankara'ya oğlunun yanına gitmesi, bu büyük coşkuya ortak olma arzusunun göstergesidir. Ömrünün son günlerini dinlenmek ve tedavi görmek üzere gittiği İzmir'de geçirmiş, 14 Ocak 1923'te, oğlunun cumhuriyeti ilan etmesinden kısa bir süre önce vefat etmiştir.
Bugün, Cumhuriyetimizin temellerinde, bu büyük annenin gösterdiği fedakârlık, sevgi ve destek de yatmaktadır. O, sadece Mustafa Kemal'i değil, geleceğin Türkiye'sini de yetiştirmiştir. Ruhu şad olsun.