Tuncer Altunbulak

Tuncer Altunbulak

YILAN HİKEYESİ

YILAN HİKEYESİ

Bugüne kadar milyonlarca hayal kurmuşumdur, kurduğum bu hayallerin içinden birinin dışında hiçbir hayalim gerçekleşmedi. En büyük hayalim yazar olmaktı, oldum hep yazar olacağım önce kendi hayatımı sonra başka insanların hayatlarını yazacağım diye hayal kurardım. İnsanların hayat hikayelerini yazarken anladım ki insanın gerçek kişiliği görüntüsünde değil bilinçaltında ruhsal dünyasında bunun en belirgin yansımasını annemde gördüm. Annem sıkıntıya düştüğü, bunaldığı zaman derdini anlatacağı kimse bulamadığı zaman ocağımızın köşe taşlarının içinde yaşayan yılanla konuşur dertlerini acılarını ona anlatırdı. Yılan kafasını kaldırır gözlerini annemin gözlerine diker annem  sözlerinin bitirene kadar öyle bakardı annem ona ölen kız kardeşinin Selvi teyzenin ismini koymuştu. Selvi gel dediği zaman yerinden çıkar gelirdi.

Kendime hep öyle şeyler yazmalısın ki hayatın içinde farklı nedenlerden dolayı bir araya gelemeyen, sohbet edemeyen, egolarından dolayı birbirlerine sevgilerini ifade edemeyen fikir birliği yapamayan ortak işler yapamayan bir araya getirebilsin toplum olarak büyük infialler yaşıyoruz hepimiz gergin öfkeli karamsar suratlarımız asık morallerimiz bozuk inanılmaz kötü günler yaşıyoruz… üç beş insanı bir yerde birlikte gülüp eğlendiklerini  sevip saydıklarını görmek istiyorum bunu için yazıyorum  insanları kışkırtarak birbirlerine kinle, kuşkuyla bakmalarını isteyenleri kınıyorum, onlara insan olun diyorum.

İnsan olmak kolay değildir, ama imkansızda değildir. İnsan olmak isteyenler insanlığınızın sesine kulak verin kötü düşüncelerinizin yerine vicdanlarınızı, merhamet duygularınızı, duyarlılıklarınızı koyun bir araya gelin birbirinize içinizi açın, sarılın, birlikte gülün, ağlayın, sarılın , sevin  hayatın çok daha güzel olduğunu dertlerinizin sıkıntılarınızın azaldığını hemen göreceksiniz. Eskiden böyle şeyleri yapardık. Genellikle köylerde birisi bunaldığı sıkıldığı zaman yoldan geçen birini çevirir yedirir içirir sohbet eder içini dökerdi. (köylü tepesi diyorum buna ben) boşuna dememişler bir can başka bir can içindir diye. Dostoyevski: “toplumda herkes herkesten sorumludur”. İnsanlar birlikte yaşamak istişare etmek birbirlerine iç dökmek için vardırlar. Birkaç gün önce bir psikoloğa iç dökmek sohbet etmek için gitmiştim kocaman bir salon deri koltuklardan birine oturdum. Hoş geldin, beş gittin muhabbetinden sonra, gösterdiği koltuğa uzandım yarım saat çocukluğumdan söz ettim sorduğu her şeyi ayrıntılı anlattım. Birden ne göreyim? Baktım adam ağlıyor, bende ağlamaya başladım birbirimize sarılıp ağlamaya başladık. Bir süre sonra birbirimize bakıp kahkahalar atarak gülmeye başladık. Bakır köyden Gebze’ye gelene kadar bu durumu düşündüm ve yazmaya karar verdim, şimdi şuan kendi kendime doktoru bile ağlatabilecek bir hayat hikayen var diyorum insan istese de geçmişte yaşadıklarını unutamıyor. Bozuk psikolojimle doktorun bile psikolojisini bozdum.

İç dökmekle ilgili ilginç bir hikaye 1860’lı yıllar, yer Petesburg sebebini bilmediği bir ateşli hastalıktan oğlu ölen kazak arabacısı (x) derdini paylaşmak, acısını konuşmak içini dökmek ve insanlardan moralini düzeltecek birkaç güzel duymak istemektedir… bir gün arabasına aldığı birine şu derdini yazar: “bu hafta oğlum öldü efendim” yolcu hiç sesini çıkarmaz adam yeniden anlatır. “niçin öldüler” başka bir şeyle meşgul olur… adam sinirlenir. “sen insan değil misin? İnsansan nasıl insansın, ne kadar duyarsızsın taş gibisin” diye isyan eder…

Bu öykü bize ders olur olsun . günde en az on kişiyle  konuşurum bütün insani ilişkileri anlatırım dünyaca ünlü dahi piyanistimiz omurumuz olan Fazıl Say diyor ki: “bir piyanist bir gün çalışmazsa kendi anlar… bir hafta çalışmazsa meslektaşları anlar… ve bir ay çalışmazsa bütün dünya anlar. İşte insanlık, insanlaşmak böyle bir şey. Hiç küçük bir kız çocuğunun gizli gizli ağladığını yada çocuğu ölmüş bir ananın ağladığını gördünüz mü? İçler acısıdır, insan olanı insanlığından utandırır. Bütün gözyaşları artık benim ülkemde de analar ağlamasın, çocukları ölmesin küçük kız çocukları bedenlerini satmasın, taze gelinler dul kalmasınlar. İnsanlar fikirlerinden geleneklerinden ırklarından dolayı birbirlerini öldürmesinler.  

Bu yazı toplam 889 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuncer Altunbulak Arşivi