Halil Yeni

Halil Yeni

Unutturmamak İçin Güzellikleri Yaşatmak için Hüseyin Cebe Öğretmeni

Unutturmamak İçin Güzellikleri Yaşatmak için Hüseyin Cebe Öğretmeni

 

 

 

Bir öğretmen ölürse, okul kapısına asılı teneffüs zili ölür. Ölür, pencere önüne konan kuş sesleri, bacada tüten duman ölür. Bir öğretmen ölürse, okul bahçesindeki çiçek ölür. Ölür daldan dala uzayan yapraklar. Topraktaki çimen ölür. Bir öğretmen ölürse, okulda yüzlerce öğrenci ölür. Ölür ön sıra­daki çalışkanlar, arka sıradaki utangaçlar… Koridorda bir o yandan bir bu yana koşuşturan haylaz çocuklar ölür.

 

Bir öğretmen ölürse, çocukların öğretmen olma hayalleri de ölür. Peşi sıra ölür doktor olma, bilim insanı olma… Ölür matematik, fen bilgisi, coğrafya… Bir öğretmen ölürse, Ali atı göremeden, Ömer sütü içemeden, Oya mısır yiyemeden ölür. Kütüphanede sonu mutlu biten kitaplar da atar kendilerini raflardan aşağıya. Bir öğretmen ölürse, ölür o meçhul çocuk, yağ satamadan, bal satamadan, ustasından önce ölür. En sevdiği arkadaşının arkasına mendil bırakamadan, tavşan ka­çamadan, tazı tutamadan ölür. Ve bir öğretmen ölürse, kara tahtada tebeşir, beyaz tahtada kalem ölür. Ölür yaşatmak için güzellikleri, Hüseyin Cebe Öğretmen, öğrencilerinin gözü önünde ölür.

 

Emekli olan, ancak, bir ilköğretim okulunda sözleşmeli olarak çalışan Necati Kumaş’ın, Hüseyin Cebe Öğretmen ile o yılın ramazan ayında, oruç tutmadığı için tartıştığı, bu olaydan önce de farklı konularda münakaşa yaşadığı ve ölüm tehdidinde bulunduğu ortaya çıkmıştı. Hüseyin Cebe, o dönem, Necati Kumaş’ın, kendisini kastederek “bu okulda, öldürülmesi gereken iki tane dinsiz imansız komünist var” dediği­ni de bildirmişti. Hüseyin Cebe ise, ölüm tehditleri karşısında arkadaşlarına, beşinci sınıfları okuttuğunu, çocukları mezun etmek istediğini, bu yüzden okuldan ayrılmak istemediğini bildiriyordu.

 

1 Nisan gecesi arkadaşlarıyla yan yana gelen Hüseyin Hoca, demli çayından keyifli bir yudum aldı. Çok sevdiği bağlamasını kılıfından çıkardı. Ve bir sevgilinin elini tutarca­sına tutup, kısa bir akorttan sonra tellere hayat vermeye baş­ladı. “Ilgıt ılgıt oldu akıyor kanım/Pir yoluna kurban verilir serim/Benim derdim bana yeter efendim/Seversen Ali’yi değme yarama” 2 Nisan 2007 günü, Necati Kumaş, dediğini yaptı. Husu­met beslediği Hüseyin Cebe Öğretmen ile koridorda karşılaş­tı. Teneffüse çıkmış öğrencilerin de gözü önünde susturucu taktığı silahıyla 6 el ateş etti. Ağır yaralanan Cebe, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.

 

Necati Kumaş, çıkarıldığı mahkemede, aldığı kurusıkı tabancanın namlusunu değiştirdikten sonra evinin bahçesinde öldürme etkisi üzerine alıştırma yaptığını, 15 gün boyunca da okula tabanca ile gidip geldiğini dile getirdi. Fakat kasten adam öldürmekten yargılanan Necati Kumaş, 2001 yılından beri ilaç kullandığını ve psikolojik hastalıklarının olduğunu mahkemeye bildirdi. Adli Tıp Genel Kurulu da yaptığı incele­meler sonucunda akli dengesinin yerinde olmadığını bildiren bir rapor verdi. Mahkeme, Necati Kumaş’ın tutuklanmasına değil, yüksek güvenlikli bir hastanede koruma altına alınma­sına karar verdi.

 

Hüseyin Öğretmen devrimciydi, Alevi’ydi, Eğitim-Sen üyesiydi. Güler yüzü, elinden düşürmediği bağlamasıyla akıllarda, mücadelesi ve inandıklarıyla eğitim ve bilim emek­çilerinin arasında ve görülmeyen davasıyla elleri ada­letin yakasında kaldı.

Bu yazı toplam 2467 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Yeni Arşivi