Bu Kentte Yaşamak: Bir Gün İş Cinayetinde, Bir Gün Enkaz Altında Ölmek midir?
Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde, İŞKUR binasının hemen yanı başında, Ravive Kozmetik’e ait ruhsatsız bir parfüm işletmesinde çıkan yangında, ikisi çocuk, altı işçi hayatını kaybetti. Yangın çıkışı yoktu. Yangın merdiveni yoktu. İşçiler sigortasızdı. Şikâyetler vardı. Ama denetim yoktu.
Haziran 2019’da, Çayırova’da bir tekstil fabrikasında dört göçmen işçi yanarak can verdi. Ruhsat yoktu. Yangın güvenliği yoktu. Çocuklar kaçak çalıştırılıyordu. Şikâyetler vardı. Ama denetim yoktu.
Kasım 2025’te, Gebze Mevlana Mahallesi’nde Arslan Apartmanı çöktü. Bir aile yok oldu. Metro inşaatı nedeniyle zeminde kaymalar yaşandığı CİMER’e dilekçelerle bildirildi. Belediye ekipleri “sorun yok” dedi. Saatler sonra bina yerle bir oldu. Şikâyetler vardı. Ama denetim yoktu.
Bu kentte insanlar ölüyor. İşçiler ölüyor. Halk ölüyor. Ama kimse hesap vermiyor. Kimse hesap sormuyor. Sorumlular birbirini kolluyor. Ve acının yaşandığı yerlerde, sosyal medyaları için ancak fotoğraf çektiriyorlar… “Buradayız.” Sizin göreviniz yangınlardan, yıkımlardan, ölümlerden sonra değil; yaşanmadan önce orada olmak değil mi?
Bu kentte bir gram mutluluğu bile halka çok görenler, her gün yeni bir felaketin taşlarını döşüyor.
Ve biz, her yangında, her yıkımda, her cenazede aynı cümleleri duyuyoruz: “Yaralar sarılacaktır.” Hayır. Sizin göreviniz yarayı sarmak değil, yaranın oluşmasını engellemektir.
Bu düzen halkı değil, parababalarını koruyor. Bu düzen, iş güvenliğini maliyet kalemi olarak görüyor.
Artık bu soruyu yüksek sesle sormak gerekiyor: Ölenler mi suçlu? Çalışmak zorunda bırakılan çocuklar mı? Sigortasız, güvencesiz, kaçak çalıştırılan kadınlar mı? Yoksa göz yumanlar mı? Denetlemeyen, “sorun yok” diyenler mi?
Gebze’de, Dilovası’nda, Darıca’da, Çayırova’da… Bu kentte yaşanan her ölüm, bir sistemin çöküşüdür.
Ve bu sistem, hesap sorulmadıkça, denetim yapılmadıkça, halkın sesi duyulmadıkça çökmeye, yakmaya, öldürmeye devam edecektir.
Ama artık yeter. Bu düzenin sahipleri, işçileri sadece birer sayı, birer maliyet kalemi, birer makine parçası olarak görüyor. Onlar için bizler istatistikten ibaretiz. Oysa biz, bu ülkenin alın teriyiz.
Ölüm üzerine, denetimsizlik ve sorumsuzluk üzerine kurulu bu düzeni değiştirecek olan; şikâyetleri görmezden gelenler, birbirini kollayanlar, hesap vermeyenler, vicdan azabı çekmeyenler değil… Her gün ölümle burun buruna yaşayan ya da çalışan bizleriz.
Çünkü bu düzen halkın değil. Ama bu ülke bizim. Ve bizim gidecek başka bir yerimiz, yaşayacak başka bir hayatımız yok.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.