KILIÇDAROĞLU’NUN TRAJİK FİNALİ!
On üç yıl... Dile kolay. Bir siyasi partinin dümeninde on üç yıl geçirmek hem o partinin tarihini yazmak hem de geleceğini şekillendirmek demektir. Kemal Kılıçdaroğlu, tam da bunu yaptı; CHP genel başkanlık koltuğunda oturarak partiyi sürekli "yüzde 25 bandına" mahkûm eden bir döneme imza attı.
Muhalefet partileri için seçim kaybetmek kader değildir; bir strateji, vizyon ve liderlik sorunudur. Kılıçdaroğlu, girdiği her seçimi kaybeden, partiyi sokağın ve halkın nabzının attığı meydanlardan ziyade "meclis salonlarına hapseden" bir lider olarak hatırlanacak. En kritik hatalarından biri ise, partisinden milletvekillerinin yargılanmasının önünü açan dokunulmazlıkların kaldırılmasına verdiği destek oldu.
Ne var ki, tarih bazen en beklenmedik anda keskin bir dönüş yapar. Özgür Özel'in 2023 kurultayında genel başkanlığa gelmesiyle birlikte CHP, adeta kabuğunu kırdı. 2024 yerel seçimlerinde elde edilen tarihi zaferle, CHP, Türkiye'nin birinci partisi unvanını kazandı. Bu, Kılıçdaroğlu döneminin "kaybetme kaderi"ni yenen, ezber bozan bir başarıydı.
Ancak siyasetin acımasız çarkları bu zaferi sindiremedi. Bu tarihi başarının hemen ardından yaşananlar, Türkiye siyasetinin ne denli çetin olduğunu bir kez daha gösterdi: CHP'li belediye başkanlarının hedef alınması, gözaltılar, hapse atılma tehditleri, parti kapatma davası imaları ve kayyum tartışmaları...
Bu ağır baskı ve saldırı altında, partinin yeni genel başkanı Özgür Özel canını dişine takarak meydan meydan gezerken, partisini savunmak için mücadele ederken, eski genel başkan Kılıçdaroğlu'nun tavrı derin bir hayal kırıklığı yarattı.
Peki Kılıçdaroğlu ne yaptı? Parti ve belediyeler böylesine bir kuşatma altındayken, on üç yıl liderliğini yaptığı partiyi savunmak yerine sustu!
Dahası, bu pasif duruşla yetinmedi. Parti içi demokrasiyi hiçe sayan bir tavırla, CHP'nin başına "kayyum" bile olmaya hazır olduğu imasını içeren mesajlar verdi. Siyasi etik ve parti sadakati açısından kabul edilemez bir adım attı: 7/24 CHP'ye küfür, iftira ve karalama yayınları yapan, partiyi yerden yere vuran medya kuruluşlarına röportajlar verdi, açıklamalar yaptı. Bu platformları kullanarak mevcut CHP yönetimine ve hatta belediye başkanlarına üstü kapalı bir şekilde "yolsuzluk" suçlaması yöneltti.
Sonuç olarak, Kemal Kılıçdaroğlu, CHP tarihine ne yazık ki olumsuz bir figür olarak geçecektir. Partiyi zafere taşıyan yeni liderliği desteklemek yerine, kişisel hırsıyla partisine kayyum tehdidi savurarak, kendi döneminin başarısızlıklarını teyit eden acı bir finali seçmiştir.