KENT SERİSİ 73: Gençlerimizi tarıma nasıl özendireceğiz?
“1984 yılında babamın yönlendirmesi ile idealim olan gazeteciliği değil de Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Peyzaj Mimarlığı Bölümünü seçtim. O dönem ziraat fakültelerinin amiral gemisi olan okulum, hem mühendislik hem de mimarlık eğitimi içerdiği için muhteşem bir eğitim sundu bizlere. Ülkemizin en iyi mimarları ve mühendisleri tarafından tam anlamıyla örnek öğrenciler yetişti. Hepimiz çok iyi yerlerde çok iyi projelerde görev yaptık ve yapmaya devam ediyoruz.
Babamın o günlere dönük tavsiyesi sürekli aklımdadır. O yıllar tarım ve hayvancılıkla ilgili ciddi bir tehlike söz konusu olmamasına rağmen tarım çok önemliydi ve özendirilmeye çalışılıyordu. Babama göre “bereketli hilal” topraklarında nefes alan her kişi tarımla ilgilenmeli, bilgi sahibi olmalıydı. “İleride bu ülkenin dünya devleri ile yarışabileceği en önemli saha tarım olacak, sen de bunun mühendisliğini öğreneceksin, bu eğitimin ardından istediğin yolda devam edebilirsin fakat bu eğitim hayatında çok değerli bir bakış açısı kazandıracak.” sözleri kalbimle birlikte beynime de kazındı.” …cümleleri ile başlayan 2 yıl önceki yazımın devamı olacağını düşündüğüm bir konu ile devam etmek istiyorum. (Bu arada babamın ülke ve tarım ile alakalı her uyarısı gerçekleşti maalesef) Yazının bu bölümünü pozitif bir bakış açısı ile tamamladım.
Gençlerimizi tarıma nasıl özendirmeliyiz?
Türkiye, tarım sektörü açısından zengin doğal kaynaklara, geniş tarım arazilerine ve çeşitlilik arz eden iklim koşullarına sahip çok değerli bir ülkedir. Bu durum, tarımı ülke için stratejik bir sektör haline getirmektedir.
Tarım sektörü, Türkiye'de milyonlarca kişiye istihdam sağlayan en önemli sektörlerden biridir. Kırsal alanlarda yaşayan nüfusun büyük bir kısmı tarım faaliyetleriyle geçimini sağlamaktadır. Türkiye'nin Gayri Safi Yurtiçi Hasılasına (GSYH) önemli bir katkı yapmaktadır. Tarım, hem direkt olarak hem de tarıma dayalı sanayi ve ticaret aracılığıyla ekonominin can damarıdır. Ülkemiz dünya çapında çeşitli tarım ürünlerinin önemli bir üreticisi ve ihracatçısıdır. Zeytin, fındık, meyve, sebze, pamuk gibi ürünler, ülkenin ihracat gelirlerine büyük katkıda bulunur.
Tarım, ülkenin gıda güvenliğinin temelini oluşturur. Türkiye, kendi kendine yeterliliği sağlayabilen dünyada ki nadir ülkelerden biridir. Bu, dışa bağımlılığı azaltır ve kriz dönemlerinde ülkenin ayakta kalmasını sağlar. Yerel tarım ürünlerinin çeşitliliği, Türkiye'deki beslenme alışkanlıklarının zenginliğine katkıda bulunur. Sağlıklı ve dengeli beslenme için yerli tarım ürünleri vazgeçilmezdir.
Tarım, kırsal alanların kalkınmasını destekler. Tarımsal faaliyetler, kırsal nüfusun yerinde kalmasını ve şehir merkezlerine göçün azalmasını sağlar. Tarım sektörü, kırsal kesimde sosyal istikrarın korunmasına katkıda bulunur. Tarımsal gelir, kırsal bölgelerde yoksulluğun azaltılmasına ve toplumsal huzurun sağlanmasına yardımcı olur.
Tarım sektörü, su, toprak ve biyolojik çeşitlilik gibi doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını sağlar. Bu da çevresel sürdürülebilirlik açısından büyük önem taşır. Sürdürülebilir tarım uygulamaları, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir rol oynar. Toprak ve bitki örtüsünün korunması, karbon emisyonlarının azaltılmasına yardımcı olur.
Tarım, Türkiye'nin kültürel kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Yüzyıllardır süregelen tarım uygulamaları, yerel kültürlerin ve geleneklerin şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Türkiye, tarih boyunca tarımın merkezi olmuştur. Bu durum, tarımın Anadolu topraklarında sahip olduğu derin tarihi önemi yansıtır.
Türkiye'deki tarımsal çeşitlilik, hem ekonomik hem de sosyal dayanıklılığı artırır. Bu çeşitlilik, ülkenin farklı bölgelerinde yaşayan toplulukların ihtiyaçlarına uygun üretim yapılmasını sağlar. Sadece bu nedenlerden dolayı bile, tarım Türkiye için sadece ekonomik bir faaliyet değil, aynı zamanda toplumsal, çevresel ve kültürel açıdan da hayati bir sektördür. Türkiye'nin tarımsal potansiyelinin korunması ve geliştirilmesi, ülkenin geleceği açısından büyük önem taşımaktadır.
Gençlerin tarıma ilgisi, hem sürdürülebilir tarımın geleceği, hem de kırsal kalkınma açısından büyük önem taşıyor. Bazı sürdürülebilir adımlar atılarak bu ilgi açığa çıkartılabilir.
Tarımın modern ve teknolojik yönlerini vurgulayan eğitim programları geliştirilebilir. Gençlere, tarımın sadece "çiftçilik" değil, inovasyon ve teknolojiyle iç içe bir sektör olduğu gösterilebilir.
Akıllı tarım, drone kullanımı, veri analizi gibi modern tarım tekniklerinin gençlere tanıtılması, onların ilgisini çekebilir. Tarım teknolojilerini öğrenme fırsatları sunan atölye çalışmaları ve online kurslar düzenlenebilir.
Tarımda girişimcilik, gençler için cazip hale getirilebilir. Kendi işlerini kurmalarına yardımcı olacak finansman desteği, mentor programları ve kuluçka merkezleri oluşturulabilir.
Gençlerin kırsal alanlara taşınmasını teşvik etmek için bu bölgelerdeki yaşam kalitesinin artırılması gereklidir. İyi internet erişimi, sosyal olanaklar ve altyapı gibi faktörler burada önem kazanır.
Gençleri tarıma çekmek için toplum destekli tarım projeleri gibi modeller hayata geçirilebilir. Bu projeler, yerel toplulukların genç çiftçilere doğrudan destek olmasını sağlar.
Tarım liseleri, meslek yüksekokulları ve üniversitelerin de eğitim müfredatının güncellenmesi, tarımın modern yüzünü gençlere sunabilir. Ayrıca, şehirlerdeki okullarda tarım kulüpleri kurulabilir.
Tarım sektöründe başarılı olmuş gençlerin hikâyeleri paylaşılabilir. Bu hikâyeler, gençlere ilham vererek, onların tarıma olan ilgisini artırabilir.
Tarımsal projelere yönelik hibe ve teşvik programları, sertifika eğitimleri genç girişimcileri tarıma çekebilir. Ayrıca, sivil toplum kuruluşları tarafından düzenlenen yarışmalar ve ödül programları da ilgi çekici olabilir.
Şehirlerdeki gençleri tarımla tanıştırmak için kentsel bahçeler oluşturulabilir. Bu alanlar, gençlerin tarımla ilgili deneyim kazanmalarını sağlar.
Sosyal medya platformlarında tarımın önemi ve fırsatlarını anlatan kampanyalar düzenlenebilir. Popüler influencer'lar ve tarım sektörü profesyonelleri ile işbirliği yapılabilir.
Daha aklıma sayısız öneri gelmekle birlikte Türkiye de bu konuda yapılanların yetersizliği, konuya verilen önemin seviyesini de vurguluyor! Zaman su gibi akıyor, değerlerimiz hızla yok oluyor. Unutuyoruz, farkında değiliz, neleri yok ettiğimizi göremeyecek kadar körleştik. İşin kötüsü gençlerimiz hangi değerlerimizi kaybettiğimizin farkında bile değiller. Ne yapmalı etmeli onların dikkatlerini çekmeliyiz, tabii önce biz yetişkinler anlamalıyız…