BARBAROS TANTAN

BARBAROS TANTAN

Kanal’a değil depreme bütçe!

Kanal’a değil depreme bütçe!

  Ülkede, uzunca bir süredir iktidar eliyle tartıştırılan Kanal İstanbul Projesi, yaşanan gerçekliliklerin de üzerini örtüyor. Son günlerde, bu örtüyü kaldıran ise deprem(ler) oldu.
   Bir proje ile doğanın bir afeti arasında böyle bir bağ kurulması çok doğru değil. Ancak, bir proje ile afetten korunmak ya da sonuçlarının etkisi azaltmak için öngörülen bütçe büyüklükleri, ne yazık ki bu mukayeseyi zorunlu kılıyor.
   Gelelim, meselenin İstanbul eksenindeki tartışma düzeyine...
   İstanbul’un deprem riskine vurgu yapan bilim insanları, bu kentteki 1 milyon konutun güvenli olmadığını, 100 bini aşkın konutun ise olası depremde yıkılabileceğini öngörüyor.
   Öyleyse, öncelik Kanal İstanbul Projesi mi olmalı yoksa depremin yaratacağı sonuçların acıyı azaltacak biçimde planlanması mı ?
   Bu karşılaştırmayı yaparken, insanların deprem olduğu için değil, kötü yapılaşmadan dolayı can verip bir de evsiz kaldığı unutulmamalı. O nedenle, bir avuç zengine kâr sağlayacak Kanal İstanbul Projesi’ne değil depreme bütçe ayrılmalıdır.
   Ayrıca, Kanal İstanbul Projesi gündeme geldiğinde, deprem bilimcilerin uyarıları olmuştu. Kanalın Marmara ağzının İstanbul depreminden şiddetli bir biçimde etkileneceğini açıkça söylüyorlardı. Çünkü, söz konusu plan değişikliği, 3 canlı fay hattının yer aldığı bölgede nüfusu 1 milyona varan bir yeni şehir kurulmasını öngörüyor. Deprem bilimciler, söz konusu yerleşim planlamasınin deprem ve tsunami riskinin etkilerini büyüteceğini dile getirip, iktidarın 'Yeni Şehir Projesi' KATLİAMA DAVETİYE diye tanımlıyordu. 
   Bilim insanlarının bu uyarısı dikkate ve yeni önlemler almaya değmez mi ?
   Bu soruya verilecek olumlu yanıt, bilim insanlarının "Planlama süreçleri ve ÇED süreçleri hukuksuzdur ve bu nedenle söz konusu plan değişikliği yok hükmündedir" biçimindeki değerlendirmelerinin de dikkate alınmasıyla netleştirilmelidir. 
   Kaldı ki;
   Karadeniz’in kıyı coğrafyası bozulacaktır. Su fakiri İstanbul’un su kaynakları yok olacaktır. Bu proje gerçekleşirse, temel haklardan olan yaşam hakkı, su hakkı halkın ve gelecek kuşakların elinden alınacaktır. 
   Doğanın bu ölçekteki tahribinin maliyetini kim, nasıl, neye göre hesaplayabilir? Kentli hakkını yok sayan, toplumun, gelecek kuşakların ve tüm canlıların yaşam hakkını gasp eden bir projedir.
   Öyleyse, öncelik bu proje yerine deprem riskini ve depremin sonuçları itibarıyla ortaya çıkacak olumsuz tabloyu değiştirmek için yapı stokunun elden geçirilmesine, gerekmesi halinde yenilenmeye bütçe ayrılmalıdır.
   Sonradan, toplum olarak kafamızı taşa vurmamak için...

Bu yazı toplam 1758 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
BARBAROS TANTAN Arşivi