Fatoş Özut Kırtay

Fatoş Özut Kırtay

ES

ES

Bir dostumla konuşuyorduk geçenlerde.
Dedi ki;
" Ben bizim sevdiğimiz herkesin bizi sevdiğini sanıyordum..
Ait olmadığımız hayatlara dahil olma çabamızı,
daha mantıklı şeyler için kullansaydık keşke!
Bu kadar yorgun olmazdık."
Sevgi nedir? Karşılıklı mıdır?
Yürekte midir? Zekâda mıdır?
Edep, haya ve iyi ahlaktan geçmemiş zeka, çoğu
zaman acımasızdır.
Zekayı zannedildiği gibi bilgi değil; merhamet, şefkat
ve vicdanlı bir kalp yükseltir.
Farkına varmışsınızdır mutlaka, geçmişte
önemsediğimiz pek çok insan için artık hiçbi anlama
gelmiyoruz.
Yahut tam tersi, bir zamanlar bizim için önemli
olanları, bugün belki adını hatırlamıyoruz.
Bu durumun sorumlusu olarak da zamanı görüyoruz.
D
ostluğun ölçütünü , kötügünde yanında olmak
üzere bellemişiz.
Oysa dostluk, kötügünde olduğu kadar iyi
gününde de yanında olabilmektedir. Sende olmayanın
onda olmasına haset etmeden eşlik edebilmek...
Üzüntüyübirlikte karşılayabilmek kadar sevinci de
paylaşabilmek.
Bu boyutun, ölüm denen sonu olduğunu unutuyoruz
yaşarken...
Sadece çıkar ilişkisi bütün ilişkiler bugün...
Değer vermeyenin peşinden koşuyoruz... Bir süre
sonra güleceğimiz herşeye ağlıyoruz...
Şükredeceğimiz tüm varsıllıklarımızı sorguluyoruz...
Zarar verenleri, kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez
aymazlığında silip atmıyoruz...
Hep, 'şimdiki aklım olsaydı' diyerek zamanı geri
sarmayı istemekten, şimdiyi,an'ı yaşamayı kaçırıyoruz.
Anlamak yerine anlatıyor, görmek yerine sadece bakıyoruz...
Çabalamamız gereken amaçlar varken duruyor, olmayacak
şeyler için bedenimizden ve ruhumuzdan
ödün veriyoruz...
Hedonistik Adaptasyon girdabında, daha,daha diyerek
çırpınıyoruz.
Canımızın istediğini sorgulayıp, bizden beklenenleri
gerçekleştiriyoruz...
Gidişlere takılıp, geleni kanıksıyoruz... Ömür biter
diye korkmamıza rağmen, şuursuzca harcıyoruz...
Aşk'ı libido sanıp, doğayı, canlıyı, aileyi es
geçiyoruz...
Tutulması gereken elleri bırakıp, bizi bırakan elleri
seviyoruz...
Aynadakine inanmak yerine, kadere ve kısmete inanıyoruz...
Arkamıza ve önümüze bakmaktan, olduğumuz yeri
göremiyoruz...
Ne derler diye düşünmekten, kendimiz olamıyoruz...
Kırmamak, incitmemek, terketmemek için çok
uğraşıyoruz ama kırılıp, incitilip, terkediliyoruz...
Hata yapmaktan korkarak büyüyoruz ama sonunda
biz en büyük hatayı hep kendimize yapıyoruz...
Bu boyuta insan olmayı deneyimlemeye geldik, beceremedik
vesselam...
Şimdi, şu anda durun ve bakın ruhunuza.
Kendinizi hissedin...
Nefesinizin farkına varın.
Aldığımız nefes kadar buradayız.
Nefesimiz durduğunda, bitecek her şey...
Hırslarımız, kinimiz, arzularımız...
Hepsi bitecek.
Bunu hep hatırlayarak:
Geçtiğiniz yolları incitmeyin.
İçinizdeki sevme ihtimalinin sonundaki kendinizi,
kalbinizi, içinizdeki çocukluğunuzu incitmeyin.
Ki insan olmayı becerebilerek gidelim bu boyuttan.
Yaşam ne dünde, ne gelecekte...
Tam şu anda...
Es verelim , dolu dizgin koşmaya.
Es...

Bu yazı toplam 1841 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatoş Özut Kırtay Arşivi

SEÇ

27 Mart 2024 Çarşamba 07:00

MESEL

07 Şubat 2024 Çarşamba 07:05