İbrahim Karslı

İbrahim Karslı

DEMOKRATİK EĞİTİM VE KATILIMCILIK ÜZERİNE SÖZLER

DEMOKRATİK EĞİTİM VE KATILIMCILIK ÜZERİNE SÖZLER

Ülkemiz köşe yazarı olmak konu bolluğu açısından adeta bir cennet. Her hafta yeni bir gündem ile adeta ülkede güzel giden ne varsa bir otoriterleşme kargaşasıyla tanışıyor. Demokratik değerleri şiar edinerek iktidar olan anlayış vesayetlerden şikâyet eden anlayış şimdi yeni vesayetler yaratıyor. Bu durum ülkemizin yüzyıllardır oluşturduğu aksak demokrasi kültürüne zarar veriyor. Demokrasi yazılandan öte uygulanan bir felsefe.

Yönetim biçimi olarak demokrasi; “siyasal gücün, halkın egemenliğine dayalı olarak kullanılması” anlamına gelmekte, toplumsal yaşam açısından bakıldığında ise, “bir yaşam felsefesi ve bir yaşam biçimi” olarak görülmektedir. Her iki anlamıyla da demokrasi, demokratik bir eğitimle bireylere kazandırılabilir.  Demokratik bir eğitim olabilmesi için evvela eğitimin eşit, parasız ve ulaşılabilir olması gerekir.

Demokratik eğitim, demokrasinin ilke ve kurallarının, insan hak ve özgürlüklerinin eğitim ve öğretim programlarında açık ya da örtük hedeflere dönüştürülüp, öğrenme yaşantıları yoluyla bireylere uygulamalı olarak kazandırıldığı eğitimdir. Demokratik bir eğitimin başlangıcı eğitim verecek kurumun ve eğitim verecek eğitimcinin demokratik dünya değerleri ile bezenmesi demektir.

Demokratik eğitimin hedefi; bağımsız, dünyaya bakışında sorgulayıcı ve çözümleyici olan ve yine de demokrasinin kuralları ile uygulamalarını derinlemesine bilen yurttaşlar yetiştirmektir. Bu nitelikler ancak bireylere fırsat eşitliği sağlayan öğrenci merkezli, paylaşmaya, yardımlaşmaya, etkin katılıma olanak veren ve öğrenci farklılıklarını karşılayarak birlikte öğrenmeye olanak sağlayan bir eğitim ve öğretim programı sayesinde kazandırılabilir. Her siyasi görüşü zenginlik olarak gören en uç konuları bile kavga etmeden tartışabilen , bunun için fiziken ve mantıken hazır olan şeye üniversite denir.

Ülkemizin dünya eğitim ligindeki yeri oldukça üzücü bir noktada. Dünyadaki üniversiteler gerek mekânları, gerek imkânları, gerekse demokratik değerler açısından bizim üniversitelerimizden oldukça öndeler. Dünyanın en iyi üniversiteleri açıklandı. 80’den fazla ülkede faaliyetlerine devam eden üniversiteleri bilimsel yayın, atıf sayısı, küresel ve bölgesel itibarı gibi 13 ayrı kriter altında değerlendiren US News Global, 2021 En İyi Üniversiteler listesini açıkladı. Harvard yine birinci ; bizim en iyi üniversitemiz ise 197’nci sıradaki Boğaziçi Üniversitesi…Kamuoyunda kelepçeli görüntüleri ile hatırlanacak , öğrencileri dışarısında bekletilen dünyanın en güzel yeri olan Boğaziçi’nde konumlanmış ,kedileri kütüphanesiyle büyüleyici bir yer…

İşte bu noktada durup derin derin düşünmek gerekiyor. Yüksek öğrenimi kontrol altında tutan YÖK’ün varlığı ülkemizde diğer ülkelerin aksine üniversite bağımsızlığını zedeliyor. Öğrenci kulüpleri ve öğrenci konseyi yönergelerindeki anti demokratik hükümler sorgulayan ve gelişen bir üniversite yerine gözetlenen ve kontrol altına alınan bir öğrenci tipi ortaya çıkarıyor. Siyasettin bir meslek olarak orta yaşlı zenginlerin egemenlik alanı olduğu düşünüldüğünde, genç beyinlerinden yararlanmayan onları dar bir alana hapseden bir yapı ortaya çıkıyor. Hukuk, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler, gazetecilik okuyan gençlerin politikadan; ülke ve dünya meselelerinden bir haber olmasını beklemek zaten çok büyük bir yanlışlık…

Üniversiteler rektörlerin veya dekanların değil öğrencilerin. Bir üniversitede S-söz söyleme hürriyeti ve seçim yoluyla yönetime katılım ne kadar genişse kişi kendini o kadar donatabilir. İyi bir insan ancak fikirlerin korkusuzca tartışıldığı bir eğitim içerisinde filizlenebilir. Öğrencilerin ekonomik ve akademik bağımsızlığı ülkemizin her alanda yetişmiş parlak fikirli beyinlere sahip olması demektir.

Öğrenciler ile inatlaşmak, onların görüşlerini hiçe sayılarak , üniversitenin yaşayan bir organizma olduğunu unutmaktır. Bugün her apartmana yüksek lise gibi yerler açılıp adına üniversite deniliyor Ancak tabela ile üniversite olunmuyor.

Katılımcı bir yapı oluşmadığı sürece üniversitedeki fikir üretme ortamı da azalıyor. Her şeyi kontrol edip yönetmek büyük bir kısır döngüdür.  Gençliğine yöneticisini dahi seçme hakkı vermeyen ülkeler on yıllarını kaybetmektedir. Bugün iş için mülakata aldığımız birçok gencin umutları kırık durumda. Hepsi yurtdışında olmak istiyorlar. Onların problemlerine eğilmek, uygun iş ortamlarını onlara hazırlamak, projelerini çeşitlendirmek hepimizin ödevidir. Bırakalım üniversiteyi onların seçtiği öğrenci ve akademisyenler yönetsin. Yasalarla çerçevelediğimiz yapıları dahi bizden olmayan bir yöneticiye emanet edemiyorsak bunun adı korkudur. Korku ve telaş üzerine sistem kurulmaz.

Eleştirmeyen, dünyayı değiştirmek için hiçbir şey yapmayan bir gençliğin ülkemize faydası olamaz. Osmanlı’nın çöküşü eğitim kurumlarının çağın arkasında kalmasından kaynaklanmaktaydı. Ülkemizin kurtuluşu modern eğitim almış çocukları sayesinde olmuştur. Bu dönüşümü gerçekleştiren liderimiz, okurken gözaltına alınmış, dergi çıkarmış ve dernekler kurmuştur.

Atatürk’ü bir kez daha dinleyelim, ‘Bütün ümidim gençliktedir’ diyen bilge şöyle demiştir:

Ben, manevî miras olarak hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım ilim ve akıldır.  Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında belki gayelere tamamen erişemediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar.”

Onun mirasçısı olarak kalemimi özgür üniversite için kullanmaktan gurur duyuyorum.

 

Bu yazı toplam 27136 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
İbrahim Karslı Arşivi