DEMOKRASİ SAVRULURKEN!
Demokrasi, en basit tanımıyla halkın yönetimi demektir. Eski Yunan'da ortaya çıkan bu kelime, halkın, yani hepimizin, ülkenin kararlarında söz sahibi olması anlamına gelir. Demokrasi, kararları bir kişinin ya da küçük bir grubun değil, vatandaşların kendilerinin alması idealidir.
Demokrasi nasıl ortaya çıktı?
Demokrasi fikri, yaklaşık 2500 yıl önce Antik Atina'da doğdu. O zamanlar, şehir halkı bir araya gelip kararları doğrudan oyluyordu. Ancak o dönemin demokrasisi eksikti; çünkü kadınlar, köleler ve göçmenler "halk" sayılmıyor ve yönetime katılamıyorlardı.
Uzun bir aradan sonra, 17. ve 18. yüzyıllardaki büyük isyanlar ve aydınlanma hareketleri, demokrasiyi yeniden gündeme getirdi. Bu dönemde, Amerikan ve Fransız Devrimleri sayesinde, insanların doğuştan gelen hakları olduğu ve yönetimin gücünün sınırlandırılması gerektiği (kuvvetler ayrılığı) gibi temel kurallar belirlendi.
Zamanla, demokrasi gelişti.
Büyük ülkelerde herkesin bir araya gelip oy kullanması zor olduğu için, halk kendi temsilcilerini seçmeye başladı (Temsili Demokrasi).
Önce sadece zengin erkekler oy kullanırken, zamanla kadınlar, azınlıklar ve fakirler de hak kazandı.
Çoğunluğun baskısını önlemek için, bireysel hakları ve özgürlükleri yasa (Anayasa) ile koruyan, hukukun üstünlüğüne dayalı bir sistem yerleşti.
Bugün demokrasi hangi sınavları veriyor?
Bugün dünyada birçok ülke (ve ülkemizde) demokratik olduğunu söylese de, bu sistem ciddi sıkıntılar yaşıyor. Uzmanlar, bazı ülkelerde demokratik kuralların zayıfladığını, buna "demokratik gerileme" adını veriyor.
Seçimler yapılsa bile, hukukun herkes için eşit olmaması, yargı kararlarına müdahale edilmesi gibi durumlar sistemi yıpratıyor.
Sosyal medya hayatımıza girdi ama beraberinde büyük sorunlar getirdi. Yalan haberlerin (dezenformasyon) hızla yayılması, insanların kutuplaşması ve kamuoyunun kolayca yönlendirilmesi, sağlıklı tartışma ortamını bozuyor.
Birçok ülkede (ülkemizde) insanlar, seçtikleri siyasetçilerin kendilerinden uzaklaştığını ve sorunlarına çözüm bulmadığını düşünüyor. Sadece seçimden seçime oy kullanmakla yetinmek, halkın yönetime katılım isteğini ve enerjisini azaltıyor.
Sonuç olarak, demokrasi, yerleşmiş ve sabit bir sistem değildir; her an gelişmeye ve korunmaya ihtiyacı olan canlı bir yapıdır. Tarih bize, halkın daha fazla söz sahibi olma isteğinin hep var olduğunu gösteriyor.
Bugün demokrasiyi ayakta tutmak için sadece oy kullanmak yetmez. Adalet, eşitlik ve farklı görüşlere saygı gibi değerleri korumamız, hukukun üstünlüğüne sahip çıkmamız ve siyasetçileri sürekli denetlememiz gerekiyor. Demokrasinin geleceği, bu değerlere ne kadar sahip çıkacağımıza ve onu değişen dünyaya ne kadar uyarlayabileceğimize bağlıdır.