Tuncer Altunbulak

Tuncer Altunbulak

BİR DELİNİN HATIRA DEFTERİNDEN (2)

BİR DELİNİN HATIRA DEFTERİNDEN (2)

 

            Deliler evinde son günümdü gece hiç uyumadık sabaha kadar muhabbet ettik. Çıkış kapısındaki son saniyelerim çok önemliydi dışarıda sağanak bir yağmur vardı doktor üç gün önce artık sen iyisin bende kedimi iyi hissediyordum buraya geldiğim gün çok kötüydüm ilk bir hafta bir cehennem hayatı yaşamıştım devamlı bir yolunu bulup kaçmak istiyordum. Yaşadıklarımı düşündükçe kaçmaktan vazgeçiyordum her yerde her zaman ilk günler zordur burası bana bir hayat okulu oldu hayatım da hiç bir şey beni burası kadar etkilememiştir. Türkiye’nin bütün Nevrotikleri buradaydı. ‘ İngiltere başkanı Churchill bir akıl hastanesini dolaşıyormuş bir hastanın kendisine çok dikkatli baktığını görünce ona yaklaşmış hayrola beni tanıdınız mı? Demiş. Hasta hayır tanımadım demiş. Churchill ben demiş. Haşmetli İngiltere İmparatorluğunun Başbakanıyım. Deli gülmüş bende de böyle başlamıştı sonra buraya getirdiler.

            Akıllı geldim bu dünyaya deli olarak ölüp gideceğim deliliğin tedavisi varmış gibi biliniyorsa da deliliğin tedavisi yoktur. Kesilmiyor, biçilmiyor. Çıban gibi insanın ruhuna yerleşir neşter vurup çıbanın içini temizlemiş olsanız bile izi kalır. Daha altı aylıkken benim oğlum büyük adam olacak demiş. Annem rahmetli nerden nasıl anlamışsa ailem erkek çocukları olduğu için bir de kurban kesmişler. Nazar değmesin diye üç dört köyün hocasına muska yazdırmışlar. Kendimle ilgili bildiğim şeylerin bir kısmı bunlar şimdi tekrar o hastaneye gittiğim ilk günlere dönelim daha birinci günümde kaptan-ı derya ile tanıştım. Uzun boylu esmere yakışıklı bir adamdı. Yavaşça bana yaklaştı ben denizler hâkimi kaptan-ı derya bundan sonra sende benim tayfamsın seninle büyük işler yapacağız.

            O gitti az sonra başka biri geldi yanıma… O deli ne dedi sana bakma sen ona kendini kaptan-ı derya sanıyor delinin tekidir o… Sanki kendisi akıllı da sen de, ben de, o da deliyiz. Sonradan öğrendim ki bu adamda kendini Mimar Sinan sanıyormuş. Sonra deli Muratta Napolyon’la, Jül Sezar’la, Hitlerle, Castro ‘la tanıştım. Dünyanın tanıdığı büyük adamlarla oturup kalkıp sohbet ediyordum. Bu hastanede tedavi görenlerin çoğunun dünya çapında unvanları var hepsi şanlı şöhretli adamlar.

 

            Şimdi altı ayda bir kontrole gidiyorum. Korku, panik, endişe, kâbus, ürperti, devamlı insanların içinde olan şeyler kimde yok ki delilik çok yakınımızda. Yanı başımızda tedaviye gitmekten, görmekten bir hastaneye yatmaktan çekinmeyelim. Psikiyatrlara gitmeye hala çekinenler var. Duyulur, görülürse insanların deli diyeceğinden korkuyor insanlarımız gericilik dediğimiz şey budur işte hayat bu böyle Türkiye gibi hakkın, adaletin, insan haklarının kültürün olmadığı bir ülkede yaşıyorsanız bu tür şeyler başınıza gelir ben yanlış yapmanın nasıl bir şey olduğunu bu hastanede öğrendim. Yanlışlarımı sevenim, başkalarının yanlışlarına da tahammül edenin devamlı yanlış yapmaktan söz etmiyorum. Bir ilham sonucu başladım, bu yazıya gülerek yazdım okuyan, düşünen, yazan bir insanım, benim zaaflarımı, kırılganlıklarımı, duyarlılığımı, bilesiniz diye kendimi böyle ara sıra anlatıyorum.  

Bu yazı toplam 988 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuncer Altunbulak Arşivi