SÜRGÜNLERİM…

SÜRGÜNLERİM…

                               

                                   

                                                                                                           

        CHP-Onbirler hükümeti çökmüş, Başbakan Ecevit görevden ayrılmıştı. Kocaeli Milli Eğitim Müdür Yardımcısıydım. Milli Eğitim Bakanı Necdet Uğur,1 yıl önce beni Belçika’ya atamış ama gitmemiştim. Nedenini soran Kocaeli Valisi İbrahim Ural’a: “Ülkede kalarak hizmet etmek istiyorum” demiştim. Ural: “Gitmeni öneririm. Kısa bir zaman sonra ne Hükümet, ne sen ve ne de ben kalırız” şeklinde yanı vermişti. Doğru çıktı.

     Önce Milli Eğitim Müdürü Ankara’ya çekildi. Yenisini vekaleten atadılar. Müdür Vekili bizleri topladı ve :”Bizi buraya getiren güç, sizleri burada istemiyor. Ya istediğiniz yere dilekçe verirsiniz ya da sürgün olursunuz “dedi. Daha önceleri keskin ilke sahibi ve hızlı Solcu geçinen bazıları, ilk çözülenler oldu. Dilekçelerini abartılı bir saygıyla sundular. Ben sunmadım ve Zonguldak Fener Lisesine sürüldüm.

   Görevde olduğumuz dönemde hükümet çok zorluklarla karşılaşmıştı. Yağ, ve sigara piyasadan sermaye eliyle çektirilmişti. Adalet Partisi azınlık hükümeti işbaşına gelince hepsi depolardan su yüzüne çıkıverdi. Hatta hiç unutmam, yağ memleketi Gemlik’te: “ Tüccar hükümetin itibarı kalmasın diye yeraltı depolarında yağ tutuyor”  diye konuşanlara bizzat tanık olmuştum. Patronlar Derneği “TUSİAD”  paralı gazete ilanlarıyla kamuoyunu fikren bulandırıyordu. Böylesine tertipler içindeydiler.

      Zonguldak sürgünü sırasında İstanbul Hukuk Fakültesinde öğrenciydim. Oradan izlemek güç oldu. CHP’li “Yarımca” Belediyesine geçtim. 12 Eylül’de gelen emekli askerle de geçinemedim. Eski Vali Ünlüer’in Belediye Başkanı olduğu İzmit’e geçtim. Sonra Gebze Belediye Başkan Yardımcısı ve Meclis Üyesi oldum. Belediye Başkan Yardımcısı olarak görev yapmak üzere yıllar sonra yine İzmit’e döndüm. Oradan da eski Danıştay kararlarına bağlı olarak Milli Eğitim Bakanlık Müşaviri oldum.

    AKP iktidar oldu. Bakanlık Müşavirleri merkezde görev yapmalarına karşın zamanın Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ben ve arkadaşlarıma sıra dışı görevlendirmeler yaptı. Bana Iğdır düştü.3 ay içinde 4 okul denetlemek gibi saçma bir bahaneye gönderildim. Ama idari yargı kararıyla geri döndüm. AKP yeniden harekete geçti. Bu kez gideceğim yer Hakkari olmuştu. Gazeteci Saygı Öztürk: “Vurulsun diye Kazancı’yı Hakkari’ye sürgün ettiler “diye keskin bir yazı kaleme aldı. O sıralarda ADD Genel Başkanıydım.

    Yeniden idari yargıyla görevime döndüm. Milletvekili aday adayı oldum. Sağcı partilerin seçim yitiren adayları Bakanlıktaki kadrolarına hemen dönüş yaptılar. Beni, boş kadroya karşın, görev indirmesi yapılarak “Eğitim Uzmanı” atadılar. İdari yargı kararıyla 10 ay sonra eski görevime dönebildim.

   Bu yazı nihayet 10 dakikada okunur. Ama insanoğlu için uygulanan kötülükleri ancak çekenler bilir.1950’lerden bu tarafa sağcı hükümetlerin hınçlı sürgünleri, 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinin verdikleri çileler, özellikle öğretmenleri canlarından bezdirmiştir. Sürülenlere bir bakınız hepsi İlerici-toplumculardır. Kemalistler doğal sürgün adaylarıdır. Lanet edilecek bir tırpan sürekli işlemiştir.

    Bizler sürgün olduk. Ama vatan satanlardan, yolsuz ve hırsızlardan olmadık. Övünç ve onurumuz bizim sürgünlerimizde saklıdır.

 

        

Bu yazı toplam 82 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi