Aktan Uslu

Aktan Uslu

Sosyal medya milletin müşterek sesi midir?

Sosyal medya milletin müşterek sesi midir?

Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildirBenim fikirlerimi benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir. ..

“Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir” (1922)

Mustafa Kemal Atatürk

**

İlimizde mesleğe yeni veya yakın zamanlarda başlayan tamamına yakını mektepli genç meslektaşlar bilmezler…

Mesleğimizde orantısal olarak alaylıların mekteplilere daha baskın veya eşdeğer olduğu yıllarda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Konrad Adenauer Vakfı işbirliği / ekonomik desteğinde düzenlediği meslek içi eğitim seminerleri vardı. Alman Vakfın Türkiye Temsilciliği’nin sitesinde de aleni yazar…

Özgürlük, adalet ve dayanışma, Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği (KAS) tarafından yürütülen çalışmaların yol gösterici ilkeleridir. KAS, Almanya Hıristiyan Demokrat Birliği'ne(CDU) yakın olan siyasi bir dernektir. CDU'nun kurucusu ve Almanya'nın ilk Federal Şansölyesi olan Konrad Adenauer (1876-1967), Hristiyan-sosyal, muhafazakar ve liberal gelenekleri birleştirmiştir.

https://www.kas.de/tr/web/tuerkei/hakk-m-zda

Durduk yere vakfın yapısına da niye girdim?

Sebebi var, az biraz bekleyin…

**

Hiç unutmam..

Yanılmıyorsam Bandırma’daki (2001 veya 2002) meslek içi eğitim seminerinde idi..

Konu başlığını hatırlamadığım bir oturumda, “Gazeteci; belediye başkanı başta olmak üzere seçilmiş kişiye hitap ederken, ‘Başkanım’ diye mi hitap eder, ‘Sayın başkan’ diye mi hitap eder” mevzuu üzerine haylice, -medenice- tartışmıştık.

Benim de kanaat getirdiğim hitap şekli, ‘Sayın başkan’dır.

Teoride aksini süren illakin olacaktır ve saha gözlemlerimdeki pratiklerinden sebep şunu söylemek mümkün. ‘Başkanım’ diye hitap edilmesi gerektiğini savunanlar çoğunluktadır.

Ancak aramızda bir fark var.

Şahsım adına, endişe etmeyin burada detayına girmeyeceğim ama ‘Sayın başkan’ denmesini savunan biri olarak temel dayanaklarını sıralarım.

‘Başkanım’ deyip hitap şeklini savunanların, temel dayanağının olup olmadığına dair şüphem var..

ilimiz de şahsımın da üyesi olduğu Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti – KOGACE dahil..

Zaten ne maksatla kurulduğu aleni ve kendiliğinden teşhirli diğer ilçelerdeki sözüm ona mesleki derneklerin üyeleri dahil olmak üzere..

Hiçbirine üye olmayanlar da dahil olmak üzere..

Son 10 yıl ve ötesinde esaslı bir meslek içi eğitim semineri gören kaç meslektaş var?

Seminer var mı ki görsün..

Vakti zamanında KOGACE’yi tepki gösteren, yeri geldi mi meydanlarda yere fotoğraf makinesi koyan, yeri geldi mi İlçe Jandarma Komutanlığı önünde ağzına bant çekip haykıran, mecliste basın aleyhine bir yasa tasarısı gündeme geldiğinde hiç olmazsa yazılı basın açıklaması ile ‘atarlanan’ bir yapı olarak bilir, görür ve yaşardık..

Şimdi herhangi birine üye olsun olmasın sorun genç ve yeni meslektaşların herhangi birine..

KOGACE veya diğer sözüm ona meslek örgütlerini nasıl algıladın ne bilirsin diye..

Ekseri Belediye/Belediyeler işbirliğinde;

Üsküdar’a kadar otobüsle götürüp İstanbul Boğazı gezisinin ardından yine Üsküdar’dan otobüsle geri getiren..

10 - 16 Ocak aralığında Valilik desteğiyle Başiskele – Gölcük hattındaki beş yıldızlılardan birinde vur patlasın çal oynasın eğlendirip çekilişle hediye dağıtan..

Hemen hemen tamamına yakını gazeteci olmayan, farklı iş kollarında da faaliyet gösteren gazete sahiplerinin oraya, şuraya, buraya gezilerini yeri geldiğinde organize edip topu topu 3-5 yılı devirenlerin “duayen” unvanı dahi edinmesinin önünü açan..

Falan filan feşmekan gibi tanımlar eder herhalde..

**

Günümüz basının içinde bulunduğu hayli negatif halin temel sebeplerinden biri ekseri müteahhit diye adlandırılan kesimlerin önce ulusal, sonra yerellerde ya gazete satın alarak ya da kendisi kurarak sektöre girmesidir.

Öte yandan tersine örnekler de yaşanmaktadır.

Yakın zamanda İzmit’te bir haber sitesinin sahibi güzellik merkezi açmış; açılışta basının sebep olduğu çevrenin etkisini gövde gösterisi yapar gibi kullanmıştır ki kapak olsun bilcümle müteahhitlere ve farklı iş kollarında yer alıp sözüm ona “vatan millet”; özünde “cukka” için sektöre dalıp her türlü kirleten, basın özgürlüğünde bindiği dalı kesen sözüm ona “duayen”lere..

Artık sadece basın işkolunda olanlar da gözünü açtı. Sizin sektörlere daldı..

Bu arada..

En az sizin çıkarttığınız kadar “Özgür, tarafsız, halkçı, toplumcu…” haberciliğe yöneleceklerine de şüphe yok!

Yorumun bir yerinde konu edindim..

KOGACE’nin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti çatısındaki meslek içi eğitim seminerlerine Konrad Adenauer Vakfı işbirliği gerekçesiyle muhalif olan bir gazete sahibinin geçtiğimiz günlerde oğluna yönelik önerisine ister istemez kulak misafiri oldum…

Önümüz seçim. Stüdyoda siyasileri ağırlayıp para kazan…”

Yani oğluna paralı habercilik yapılması gerektiğini önerdi.

Halbuki…

Haber gazeteciliğin kutsalıdır..

Para haberi, haberciliği; paralı habercilik haberciyi kirletir..

Gazetecilikte para; gazetenin dönmesi ve gazetecinin geçinmesi için bir araçtır. Amaç haline getirilemez..

Gazetenin dönmesi, gazetecinin geçinmesi için lazım olan para doğru zeminde kurulacak diyaloglar üzerinden reklam, ilan, abonelikler üzerinden sağlanır..

Gibi mesleki kutsal, ahlaki konuları da tartışırdık o meslek içi seminerler veya aralarında..

**

Girizgah ile bağlamak gerekirse..

84’ncü ölüm yıldönümünde andığımız Ulu Önder Atatürk;

Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildirBenim fikirlerimi benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir. 

demişti ya.. Bir de önemli anektod.. Dikkatinizi çekerim.. ‘Bana katılıyorsanız’ dememiş, ‘anlıyor ve hissediyorsanız’ demiş. Üstelik Türkiye’nin tek partili yıllarında iken böyle demiş..

Anladığımı sanıyorum. Şöyle ki;

“Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir” (1922)

demiş.

Günümüzde ise artık medya değil sosyal medya milletin müşterek sesi haline gelmiştir.

Çünkü günümüz basınının çok büyük kısmının mevcut halleri milletin müşterek sesi olmaktan giderek kopmuş, sesini duyurmak isteyen millet sosyal medyaya sığınmıştır.

Öte yandan..

Yaptığı işin hakkını veren tüm diğer meslektaşlarım için sözüm meclisten dışarıdır..

Artık kaç tane olduğu bilinmeyen, kontrol edilemeyen, daha Türkçe iki cümleyi doğru dürüst kurmaktan aciz, haber yazmayı bile bilmeyen.. bilumum zevata ait “Haber siteleri”nin besi kaynağı dahi sosyal medya olmuştur.

Dedikodu türü haberciliği seven meslektaşların da sokaktan ve halktan koparak, sosyal medya paylaşımlarından “habercilik” yaptığı bir mecra haline gelmiştir..

84’ncü ölüm yıldönümünde saygı ve rahmetle andığım Ata’m..

“Rahat uyu” diyeceğim de mesleği merkeze aldığımda “Rahat uyu” diyen yerlerim ağrıyor ama sen yine de rahat uyu..

Ülkemizde de, basında da aydınlığın en yakın olduğu günler karanlığın en baskın olduğu günlerdir ve karanlığın en baskın olduğu günlerdeyiz Ata’m..

Rahat uyu…

Bu yazı toplam 1580 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Aktan Uslu Arşivi