Cengiz Akgün

Cengiz Akgün

SONSUZLUĞUN SIRLARI!

SONSUZLUĞUN SIRLARI!

İçinde bulunduğumuz evren, adeta sonsuzluğun kendisi... Kim bilir, bu sınırsız boşlukta Dünya gibi nice gezegen, Samanyolu gibi nice galaksi mevcuttur. Düşünmek bile baş döndürücü bir deneyim.

Bizim evimiz olan Güneş Sistemi'nin de dahil olduğu galaksiye Samanyolu diyoruz. Tahminlere göre Samanyolu, 200 ile 400 milyar civarında yıldıza ev sahipliği yapıyor. Ancak, bu muazzam kümenin ötesinde, bilim insanlarının ortaya çıkardığı bir gerçek var ki, o da evrenimizde yaklaşık 1 trilyon civarında galaksi bulunduğu. Bu rakamlar, bireysel varoluşumuzun ne denli küçük bir parçası olduğunu acı bir netlikle gözler önüne seriyor.

Evren ve galaksiler üzerine bugünkü ana fikirler, son 300 yıllık bilimsel çalışmaların birikimiyle şekillendi. Ancak, bu uzun ve meşakkatli yolculuğun ilk adımları çok daha eskiye, Antik Çağ'a dayanıyor. Filozoflar Democritus, Aristo ve Arap astronomlar İbn-i Heysem, İbn Bacce, Biruni gibi isimler, gezegenler ve galaksiler hakkında ilk görüşleri ortaya atarak bu büyük keşif sürecini başlattılar.

Samanyolu'nun sayısız yıldızdan oluştuğu gerçeğini ise ilk kez Galileo kanıtladı. 1610 yılında teleskopla yaptığı gözlemler, bu parlak şeridin sayısız yıldızın bir araya gelmesiyle oluştuğunu gösteriyordu. Ardından Thomas Wright (1750), galaksiyi Güneş Sistemi'nin daha büyük bir ölçekte, kütle çekimiyle bağlı dönen yıldızlardan oluşmuş bir kütlesi olarak tanımladı. Immanuel Kant (1755) ise bu tezi ilerleterek Güneş Sistemi'nin dönen bir yıldız kümesi olduğunu ifade etti.

William Herschel (1785) ve Jacobus Kapteyn (1920) gibi bilim insanları, galaksimizin biçimini gösteren diyagramlar ve yeni çizimlerle bilime katkıda bulundular. Bu büyük isimlerin her biri, bilgelik ve merakın itici gücüyle, kozmik adresimizi anlama çabasında önemli bir aşamayı temsil ediyor.

Peki ya bu büyük birikim, bu bilimsel uğraş olmasaydı?

Hayatımızın her köşesinde olduğu gibi, geleceğimize dair en gerçekçi verileri ve bilgileri yine bilim insanlarından alıyoruz.

Bilim, sadece gökyüzündeki yıldızları değil, aynı zamanda ayaklarımızın altındaki toprağın, soluduğumuz havanın ve varoluşumuzun en temel sırlarını da aydınlatıyor. O, hem sonsuz evreni anlamamızı sağlayan bir teleskop, hem de gezegenimizin hayatta kalması için bize verilen bir uyarı zili.

Tabi bir kesim ise bilime değil batıl ve mantık dışı şeylere inanmaya, bilime karşı çıkmaya devam ediyor!

Bu yazı toplam 1533 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Akgün Arşivi