Cengiz Akgün

Cengiz Akgün

SENİ GUT OLASIN!

SENİ GUT OLASIN!

Eski zamanlarda bizim yörede (Kars/Ardahan) birine sinirlenildiği zaman, ‘’Seni gut olasın’’ diye trajikomik bir söz söylenirdi!

Bir nevi beddua gibi bir şeydi!

Gut bilindiği gibi çok et tüketiminin neden olduğu hastalıktır.

Geçenlerde bir hemşerim ile sohbet ederken, ‘’Gut olasın’’ sözünü anımsattım.

Dedi ki, ‘’O laf eskidendi, şimdi eti alabilen, yiyen var mı ki gut olsun. Keşke yesek de gut olsak’’.

Bizim yörede temel besin kaynağı et ve tahıldan oluşur.

Bu birazda Türklerin göçebe bir toplum olmasından dolayı kaynaklanan beslenme tarzıdır.

Atalarımız Orta Asya steplerinden Anadolu’ya göçerken et ve tahıla dayalı besinler tüketiyordu.

Bu hem basit hem de fazla teferruat gerektirmeyen beslenme şekildir.

Çocukluğumda, düğün ve bayramlarda devasa kazanlarda pişirilen et yemeklerini anımsıyorum.

Siyasal iktidarın yanlış politikaları sonucu hayvancılığın bitmesi ve et fiyatının yüksek olması nedeniyle artık düğünlerde tavuk-pilav ikram edilir oldu.

Kilosu 600 TL civarında olan ete ulaşmak artık çok zor.

17 bin 2 TL asgari ücretle yaşamak zorunda bırakılan ailenin ayda bir kilogram et tüketimi zor ihtimaldir.

Kasaptan 50 TL’lik kıyma veya etleri sıyrılmış kemikleri talep eden insanların sayısı her geçen gün artıyor.

Ekonomi kötü, cepte para yok.

Çocuklar yeterince et tüketemediği için gelişimleri dengesiz, sağlıksız.

Ebeveynler bir parça kıyma ve eti sıyrılmış kemikle yaptıkları yemeklerle akşam öğünleri geçiştiriliyor.

Eskiden hepimizin kolayca aldığımız lahmacunu yemek hayal oldu, tanesi 80 TL!

Besinlere maddi olarak ulaşmak bu denli olanaksız haldeyken AKP iktidarı az daha dişinizi sıkın, ekonomi düzeliyor şeklinde toplum telkin etmeye çalışıyor.

Yaşanan ekonomik krizde hiçbir katkısı olmayan toplumun devasa çoğunluğu sorun ve sıkıntıya ortak ediliyor.

Sofradan en fazla payı alanlar, tıka basa yiyenler faturayı ödesin.

Siz, aileniz, çocuklarınız, pastadan iri yarı payı alan ortaklarınız et ve envaı çeşit yiyecekleri beleşe tüketirken, eti sıyrılmış kemikle yemek yapan yoksullar niye fatura ödesin.

Nasrettin hocayı komşusu iftara çağırmış.

Sofraya bir tas hoşaf gelir.

Ev sahibi, Hoca’nın ve misafirlerin önüne küçük kaşıklar koyar.

Kendi önüne de kocaman bir kepçe.

İftar açıldığında, ev sahibi kepçeyi hoşaf tasına daldırıp içtikçe, “Ohhh, öldüm… “der.

Hoca ve diğerleri küçücük kaşıkla hoşafın tadına bir türlü varamazlar.

Hoca bakar ki olacak gibi değil, kepçeyi kaptığı gibi ev sahibinin elinden alır, ’’Efendi, efendi ver şu kepçeyi de biraz da biz ölelim! “

Aynen öyle bırakında birazda yoksullar hoşafın tadına baksın!

Bu yazı toplam 985 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Akgün Arşivi