Duygu Türkyılmaz Kılıç

Duygu Türkyılmaz Kılıç

Kitapsız büyüyen çocuk, susuz yetişen ağaca benzer...

Kitapsız büyüyen çocuk, susuz yetişen ağaca benzer...

Al kahveni eline, bir kitap seç ve dünyayı sessize al. Okuduğun kitaptaki karakterleri, mekânları hayalinde canlandır. Okumak  hayalleri kanatlandırır.

Kitap okuyanlar bilir, okurken o hikâyenin içinde bulursun kendini. Filmlerden çok farklı, yönetmende kameramanda sensin.

Kitaplarda kapılar gibidir, bir kez açtın mı bambaşka bir dünyaya geçiverirsin...

Sizlere 1943 yılında geçen bir girişimcilik hikâyesinden bahsetmek istiyorum.

O yıl genç Mustafa’nın tayini kütüphaneci olarak Ürgüp e çıkar. Devlet memurluğu o zamanlar çok iyi bir şey, çünkü özel sektör filan yok. Mustafa kütüphanede heyecanla okurlarını bekler günler geçer  ama ne geçen var ne giden... Çevredekilere çağrıda bulunur; gelin kitap okumaya, kütüphane bomboş diye... Lakin kimse gelmez. Amirlerine durumu bildirir fakat : “Sen maaşını alıyor musun kardeşim gerisini bos ver, oraya zaten yıllardır kimse gelmez” yanıtını alır. 23 yaşında çiçeği burnunda memur meslek aşkıyla bu duruma çare arar. Sonunda aklına bir fikir gelir, eşiyle paylaşır. Eşi ilk başta pek olumlu bakmasa da Mustafa’nın gözündeki o ışığı, o heyecanı görünce  destekler. Amirlerinin koyduğu tüm engelleri birer birer aşar. O dönemde de şimdiki gibi, “Çalışsam da ayni maaş çalışmasam da. Niye kendimi boşa yorayım ki?” zihniyetinde çok insan vardı maalesef. Ama bu düşünce Mustafa için geçerli değildi.

Zar zor bürokratları ikna eder bir eşek aldırır. İki tanede sandık yaptırır içlerini sığdığı kadar kitap doldurur, yükler eşeğe. Köy köy gezer çocukların ellerine kitap tutuşturur.

Düşünün Noel Baba gibi, âmâ o yalan Mustafa amca ise gerçek. Geyikleri yerine eşeği var. “Çocuklar bunları okuyun aranızda değişin, 10-15 gün sonra başka kitaplarla tekrar geleceğim” der. Artık kütüphanede sadece 1-2 gün durur, diğer günler köy köy gezer kitap dağıtır. Çocuklar heyecanla karşılar Mustafa amcalarını. Yeni kitaplar için heyecandan küt küt çarpar minik kalpleri

Mustafa ve eşeğinin ünü günden güne yayılır. Zamanla insanlar kütüphaneye gelmeye başlarlar. Mustafa bakar ki kadınlar hiç gelmiyor, iki ünlü dikiş makinesi firmasına mektup yazar. “Bana dikiş makinası yollarsanız firmanızın adını kütüphanenin girişine yazarım” der. 9 tane dikiş makinası yollarlar, böylelikle ilk sponsorluk faaliyeti de başlar. Salı günlerini kadınlar günü ilan eder. Kumaşını kapan kadın kütüphaneye koşar. Makinalar yetmeyince sırada bekleyenlere okumaları için  birer kitap verir. Okuma- yazma oranının düşüklüğünü görünce de, halk evlerinde okuma yazma kursları vermeye başlar. Valilik, Mustafa amcaya, “Kendi görev tanımı dışında davranmaktan" dava açar ve baskıyla 50 yaşında emekli edilir.

Mustafa amca sayesinde çocuklara yıllar içinde okuma aşkı yerleşir. Nevşehir’e binlerce önemli insan geldi geçti birçoğunun adını hatırlamaz kimse, ama Mustafa Güzelgöz ve eşeğini hiç unutmadılar hatta heykelini yaptırdılar.

Benjamin Franklin'in dediği gibi: "Bir ülkede okumaya karşı istek artmadıkça gaflet ve bu gafletten doğacak felaketler azalmaz"

Benim heyecanla beklediğim pek yakında Çayırova da açılışı gerçekleşecek olan Kitap Kahve’ye çoluk çocuk gidin ki, kitap okuyan çocuklarımız çoğalsın, yetişsin.

 Kitapsız büyüyen çocuk, susuz yetişen ağaca benzer.

Söylemek yetmez uygulamakta gerek çünkü çocuklar kulağı ile değil gözü ile terbiye edilir.

Alın çayınızı/kahvenizi açın kitabınızı, yeni hayallere dalın, hoşçakalın.

Bu yazı toplam 11550 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Duygu Türkyılmaz Kılıç Arşivi