Cengiz Akgün

Cengiz Akgün

KARINDAN SIPA, SIRTINDAN SOPA!

KARINDAN SIPA, SIRTINDAN SOPA!

Kadınlara yönelik düzenlenen o gösterişli bir günlük kutlamalar, etkinlikler, çiçek dağıtımları ve kadına şiddete dikkat çekme çabaları... Ne yazık ki bu tantana biter bitmez ertesi gün yaşam, bildiğimiz erkek egemen ve cinsiyetçi o malum mecrasında akıp gitmeye devam ediyor.

Kadının adı, sadece bir günlüğüne var; öteki gün ne arayanı var ne de soranı. Diğer günlerde kadınlar yine tacizin, tecavüzün ve şiddetin karanlık gölgesine mahkûm kalmaya devam ediyor. Bir gün öncesinde kürsülerden kadınlar üzerine nutuk atan kimileri, ertesi gün bütün hıncıyla kadına karşı düşmanca bir saplantı içinde hareket edebiliyor.

Ülkemizde kadın cinayetleri ise neredeyse alışılagelmiş bir durum haline getirildi. Ardı arkası kesilmeyen bu vahşetlerde, katillerin savunmaları genelde birbirinin kopyası: "Nasıl olduğunu hatırlamıyorum", "Erkeklik onuruma dokundu ondan öldürdüm", "Namus meselesi", "Çok seviyordum kıskandığım için öldürdüm"... Bu korkunç bahaneler, asıl sorunun ne kadar derinlerde yattığını bir kez daha yüzümüze vuruyor.

Kadına karşı cinsiyetçi, üstünlük kompleksinden beslenen erkeklerin yetiştiği ortam, gelenekler, aile gibi kavramlar ne yazık ki bu trajedinin belirleyici unsurlarıdır.

Kadına yönelik şiddet, ülke genelinde olduğu gibi yaşadığımız kent Gebze'de de ara vermeksizin sürüyor. Her gün birçok kadın, kocasından gördüğü şiddet nedeniyle hastanelik oluyor. Kimileri polise gidip şikâyetçi olmayı seçerken, bazıları ise "ailem dağılmasın, çocuklarım ortada kalmasın" diyerek maruz kaldığı dayakla yetinmek zorunda kalıyor. Yaşanan sosyal ve ekonomik sıkıntıların en çok aile kurumunu etkilemesi, kadına yönelik şiddetin durdurulamaz bir döngüye girmesine neden oluyor.

Kadına çok değer verdiğini söyleyenlerin birçoğu ise ne yazık ki kadını sadece bir cinsel obje olarak görüyor.

O kirli kafa yapısına göre kadın; karnından sıpa, sırtından sopa eksik edilmeyecek, aklı ermeyen yarım bir insandır!

Bu anlayış, bugünün ürünü değil; geçmiş çağlardan beri süre gelen, kökleri derinlerde olan kadın karşıtı bir düşüncenin ta kendisidir.

Yaşamın gerçekten güzelleşmesi, cennete dönüşmesi ancak kadını ve erkeği özgür ve eşit gören bir anlayış ile mümkündür. Sınıfsal ve cinsiyet ayrımcılığının olmadığı bir dünyada kadınlar öldürülmeyecek, şiddete maruz kalmayacak, tacize, tecavüze uğramayacak ve ikinci sınıf insan muamelesi görmeyecektir.

Bunun için ülkemizde mevcut yasaların erkek egemen bir bakış açısıyla oluşmasına ve uygulanmasına acilen son verilmelidir. Kadın ve erkeğin eşit bir yaşamını mümkün kılmanın yolu var ve "İnsanım" diyen herkes bu konuda duyarlı, kararlı ve sorumlu olmak zorundadır.

Ne dersiniz, artık o tek günlük kutlamaları bırakıp, 365 günlük eşitliği inşa etmeye başlama zamanı gelmedi mi?

Bu yazı toplam 2277 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Akgün Arşivi