HİŞT HİŞT
''Yürüyordum.Yürüdükçe de açılıyordum.Evden kızgın çıkmıştım.
Belki de traş bıcağına sinirlenmiştim.Olur, olur! Mutlaka traş bıçağına sinirlenmiş olacağım...
Otların yeşil olması,denizin mavi olması,gökyüzünün bulutsuz olması pekala meseledir.Kim demiş mesele değil diye? Budalalık!
Ya yağmur yağsaydı...Ya otların yeşili mor, ya denizin mavisi kırmızı olsaydı...Olsaydı o zaman mesele olurdu...
Çikolata renginde bir yaprak, çağla bademi renkli bir keçi gördüm.
Birisi arkamdan hişt dedi...Dönüp bakmak istemedim.Belki de çok istediğim için bakamadım.
Dönüp baktım.Yolun kenarındaki daha boyunu posunu almamış taze deve dikenleriyle, karabaşlar erik lezzetinde bana baktılar.
Dişlerim kamaştı...Nereden gelirse gelsin;dağlardan,kuşlardan,
denizden,insandan,hayvandan,ottan,böcekten,çiçekten...Gelsin de nereden gelirse gelsin.Bir hişt hişt sesi gelmedi mi fena.Geldikten sonra yaşasın çiçekler,böcekler,insan oğulları...
hişt...hişt...hişt...''
Yukarıdaki tümcelerin Sait Faik'in bir öyküsünden alındığını okurlarım hemen anladılar...
Yaşamımızın her anında ,evde ,sokakta,iş yerimizde ,çarşıda,
pazarda kızgınlıklarımızı ilişkide bulunduğumuz insanlara aktarırız.
Yüzümüzden düşen bin parça.Yüreğimiz bal satsa da yüzümüz sirke satar.Olumsuzluğumuz olumsuz sonuçlar doğurur.Yavaş yavaş yalnızlık denilen okyanusa doğru yol almaya başlarız...Yalnızlıklarımız büyüdükçe ,yalnızlığımızın içinde kaybolur gideriz.''Hişt Hişt'' sesini özlesek de çevremizde bu sesi duyamaz oluruz...
İşi olmak bir insan için çok güzel bir durumdur.İşinden kazandığın yetse de, yetmese de işin var ya...Her sabah işine gideceksin ya...Aynaya bakıp,temiz giyinmeye çalışacaksın ya...Karına,çocuklarına, komşularına, dostlarına, düşmanlarına karşı işin var ya...Müthiş...
İşini kaybetmeyen işinin değerini bilemez.
Ben iyi bilirim işsiz günlerin getirdiği felaketleri ve umutsuzlukları...
Gazoz ağacında bedava balık avlamanın kaç köşe bucak olduğunu...
Tam altı ay her sabah elimde çanta evden çıkıp,Üsküdar sahilinde denizden geçen gemileri saydım...Dersanedeki işimi kaybettiğimi çocuklarıma altı ay sonra söyleyebildim.
Böyle anlarda ''Hişt'' sesini çok özlersin.Ama ben bu sesi hiç duyamadım.
Bir de kan tutmuşsa yolları, dolmuş parasına düşen tanıdık yüzler bile; yalnızlığın aydınlığa açılan tünellerdeki tüm ışıkları söndürürler.
Canları sağ olsun!
Hişt Hişt...
Ben seni duyuyorum.
Hişt Hişt...
Sen beni duyuyor musun?
Bu yazı toplam 1087 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.