Aktan Uslu

Aktan Uslu

En Kahraman Şevket Külte: “Ben tek. Zonguldak. Hepiniz!”

En Kahraman Şevket Külte: “Ben tek. Zonguldak. Hepiniz!”

en-kahraman-ridvaaaan.jpgEfsanevi Gırgır dergisinin önemli karakterlerinden En Kahraman Rıdvan’ın çizeri Bülent Arabacıoğlu: “Rıdvan, kahramanlığa okuduğu Tommiks, Teksas, Teks dergileri, televizyonda Kung Fu, sinemada Superman seyrederek esinleniyor. Zayıf, çelimsiz. Kuvvetli biri değil fakat içinde bir Don Kişot ruhu var. Kötülerle mücadele etmek istiyor.”

 

https://www.edebiyathaber.net/cizer-bulent-arabacioglu-ile-soylesi-en-kahraman-ridvan-don-kisot-ruhlu/

 

**

Bir süredir içimi kemiren sorunun yanıtını, Google Baba’ya “En Kahraman Rıdvan kukuriku” başlıklı başvurmamla birlikte buldum.

 

En Kahraman Rıdvan’ın düşmanlarına saldırırken attığı meşhur, “Kukuriku…” çığlığını içeren bir görseli bulamadım ama yukarıdaki vakaya denk geldim.

 

Ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun da içinde bir “En Kahraman Rıdvan” yattığını keşfettim.

 

Ancak o biraz tersine anlamış…

 

Ebru Timtik vakası sonrası, “Hesabı sorulacak” diye tweet atan CHP Avcılar Gençlik Kolları yönetim kurulu üyesine ondan, En Kahraman Rıdvan’lık yapmış.

 

Vakayı hafta içi, “Valilik, KBB, Darıca ve Dilovası.. keşke yalanlasaydı” başlıklı yorumumda da ele almıştım. (Bu sefer Google Baba’ya başvurmadım!)

 

O genci o şekilde hedef gösterirken, aklın neredeydi?

Hiç mi genç olmadın? Hiç mi kanın deli akmadı.. Madem o gencin, “Hesap soracağız…” mesajı terör içerikliydi. Bir sürü terör örgütü varken o gencin Türkiye Cumhuriyeti kurucusu legal parti CHP’de ne işi var.. diye de mi düşünmedin yahu!”

Diye yazmışım.

Bugün hayatta yazmam! Pazar Hikayeleri’nin formatıyla çok uyuşmaz. Yukarıdaki ifadeyi, kopyala yapıştır yaptım. Dediğim gibi, yazmadım.

Ama kesin eminim.

Bakan Soylu’da En Kahraman Rıdvan’ı gençliğinde falan okumuş, sevmiş hatta uygulayıcısı olmuş..

En Kahraman Rıdvan’ı anlamış, ama yanlış anlamış.

**

Ergenlik çağımda çoktur, “En Kahraman Rıdvanlık” yapmışlığım var. Aklıma şu an iki tane geldi bile, bir tanesini anlatayım.

Yorumun sonuna doğru kelime sayar’a bakacağım. Duruma göre ikinciyi de yazabilebilirim..

Sedat Özden… Namı diğer Sedat 3.

Bursaspor’un efsanevi futbolcusu.

1986 yılında Bursa’da onuruna oynanan Bursaspor – Fenerbahçe maçı ile jübile yaptı.

17 yaşındayım. Hafta sonlarım Fenerbahçe ve Gebzespor ile fırsat buldukça Sakaryaspor trübünlerinde geçiyor.

Ogün Akova.. Kankam! Sıkı Fenerli.

Karar verdik. O jübile maçına gidilecek.

O yıllar Bursa’ya ulaşım çok seçenekli değil.

Bir pazar sabahı..

İstanbul yönünden Bursa yönüne gitmekte olan Doğan Körfez otobüsü sabah 05.00 ya da 06.00 sularında Gebze’den geçiyor.

Bursa’ya erken inilecek ki biraz da gezilecek.

Bir de, “Ya uyuya kalırsak” diye abartmıyorum, sabah o saate kadar tavla oynamışlığımız var.

Neyse..

Diğer detayları (kitapçık olur) geçip maça geçiyorum.

Tribünde üç aşağı beş yukarı 20 bin 20 civarı taraftar.

20 bini Bursaspor, Ogün ile benim de aralarında bulunduğum 20 kişi Fenerbahçe taraftarı.

Meksika tipi, tribünlerde çok popüler.

 

Meksika’yı sağ taraftan başlatıyorlar. Stadı dolaşıp solumuzda bitiyorlar.

Solumuzda bitiyor ama bitirenler aynı zamanda bize yönelik el kol işareti yapmaya başlıyor.

Bir süre sonra içimdeki, “En Kahraman Rıdvan” uyanıyor.

Sol tarafa aynı hareketleri ben de yapıyorum..

O stattan nasıl çıktık..

50-100 kişi peşimizden koşarken hangi aralara saptık.

İzimizi nasıl kaybettirdik.

Otogara ne ara vardık.

Panikteydik galiba, o kadar detay hatırlamıyorum.

Otobüse kapağı attıktan sonra Gemlik’e kadar yolu camdan gözükmeyecek şekilde koltuğa kapanık giderken ..

Ve o gün kanaat getirdim:

O deplasmandan sağ çıktık ya..

Bize deplasmanda ölüm yok!

**

Sektörün yaramaz çocuğu olarak çok gazeteden çıkmışlığım veya kimi yorum ve haberlerimde tepkinin işverene de gelmesi ve işverenin göğüs germemesinden sebep “çıkmışlığım” var

Nasıl oldu bilmiyorum ama bendeki emeklilik bordrosu yamalı bohça gibi olmasına rağmen, emekli çalışanım.

Ama yanılmıyorsam Çayırova Haber sürecimdi.

2013/2014 sezonu.

Bölgesel Amatör Lig’de Gebzespor ile Çayırovaspor’un 10’ncu Grup’ta yer aldığı, her ikisinin de son haftalara, puan cetvelinin potasında olmasalar bile BAL’ın malum statüsünden sebep ligde kalmaya oynadığı son haftalar.

26 haftalık ligin 24’ncü haftasında Gebzespor, İzmit deplasmanında İzmit Belediyespor ile oynuyor.

Maça gazetecilik yapmak için değil, taraftarlık yapmak için gittim.

Zira” dedim. “Bu maçın kaybı halinde, ligden düşmek var.”

Yanımda da ne olur ne olmaz diye, ele sığan tipten, basit, bir futbol maçı için asla kullanılamayacak model makine.

Gebze’ye 60 kilometre kadar mesafede taraftar her zamanki yerinde ama Gebze spor basınından Allah’ın kulu yok.

Üstelik öylesine hayati bir maç..

Gebzespor’da İbrahim Türkmen’in başkanlığının dönemi.

Türkmen bir zahmet o maçta vardı yani ilgisizdi ama bu basının ilgisiz kalmasına sebep olamamalı idi. Yani kesinlikle  doğru ki, başkan, taraftar, basın… dahil olmak üzere kulübün, armanın üzerine kim var ki.  Ama yoktular.

Hemen akabindeki sezon anladım ki; İlker Çakır dönemlerinde Gebze spor basınının olağanüstü ilgi ve desteği: Tamamen duygusal!

Ben de maçlara daha doğrusu sahanın içine girebilmek için gerekli önlük ve kart da yok.

Takım fotoğrafı alamadım ve İzmit’teki arkadaşlardan yollamalarını rica ettim diye hatırlıyorum.

Neyse..

Gebzespor maçı Teknik Direktör Eyüp Tutcuoğlu’nun takımda ilk 11’de forma giyen oğlu Güney’in 68’de penaltıdan kaydettiği golle 1-0 kazandı ve bitime iki hafta kala ligde tutunmayı garantiledi.

Maç sonrası soyunma odasına girdim. O ufacık makineyle takımın sevinç fotoğraflarını da çektim.

Eyüp Hoca ile ilk tanışmamda yanılmıyorsam o maç sonrası oldu.

Sıcak bir sohbetti. Gebze spor basınının hele ki o hayata maça ilgisizliğinden biraz sitem etti.

O esnada Eyüp Hoca’ya dedim ki:

Hocam. Gebzespor’u ‘kurtardım.!’ (Tabi ki espri, yanlış anlama olur neme lazım.)  Çayırovaspor’u ‘kurtarmak’ için de haftaya Zonguldak’a gideceğim.”

Gittim de..

**

Vahdet Kılıç, dönemin kulüp başkanı. Aslında bir gün önceden takımla gelmemi, otelde konaklamamı istedi. Ben de, “İşler çok yoğun. Gece otobüse biner, sabah inerim” dedim.

Ama bütçem sıkıntılı. Başkan Kılıç’a, “Madem, mümkünse otobüs biletimi tedarik edersen sevinirim ama sen tedarik et. Aksi şık olmaz” dedim.

Bir süre sonra arayıp, “Biletin Fatih Caddesi’nde İstanbul Seyahat (idi galiba) yazıhanesinde. Gidip alabilirsin” dedi.

Yorumun ve yılların en kahramanı, kulüp yöneticisi.

Kulübede efsanevi, Ensar Acar

Zonguldak’a bir de şunlardan sebep gittim.

Zonguldakspor’un devamı Zonguldak Kömürspor..

İşçi Milli Takımı.

Müthiş sempatim var.

Hele ki bir taraftar kitlesi var. Gerçi bir sezon önce son maçın son dakikalarında yedikleri golden sebep 3’ncü Ligi ıskalamak kırılganlığa sebep olmuş.

Kemal Köksal Stadı tıklım tıklım, silme değil ama dörtte üçe yakını dolu.

Atmosfer o halde bile müthiş.

Diğer detayları yine geçiyorum..

İlk devre 0-0.

Çayırovaspor iyi ama zorlanmadan direniyor çünkü Kömürspor da çok iyi gününde değil. Ama bunda şampiyonluk mücadelesinin getirdiği stresin etkisi kuvvetle muhtemel var.

60 – 70.. Kömürspor baskıyı arttırdı ama hala 0-0.

70 – 88.. Kömürspor taarruzda. Çayırovaspor, Çanakkale Geçilmez’i oynuyor: 0-0,

Taraftar.. Bilinçli. Takımını yuhalama, tek tük. Tribünler yıkılıyor.

Maça aslında benimle birlikte meslekten bir arkadaş daha geldi ama o gün madem o kavga dahil tek kare foto çekmeyecek, tek satır yazmayacak, not almayacak..

Niye geldi, hala anlamış değilim.

Neyse, bugün ona da pazar.

Şartlar, koşullar gereği maçın iki devresinde de Çayırovaspor kalesi arkasında, Zonguldaklı meslektaşların yanındayım. Maçta farklı takımları tutuyor olsak da, meslek dayanışmasından sebep olası vakalara karşı kesin korumadayım.

88’de hakem Zonguldak Kömürspor’un yüzde 99.. bir penaltısını es geçti.

Kesin eminim. Neredeyse burnumun dibi ceza sahası da ana baba günü.

Yani hakemin görüş açısını engelleyecek çok detay var.

Kömürspor taraftarına göre ise.. Gayet doğal aslında. Pozisyonu sağlıklı görebilen taraftar yok ama ona rağmen, kesin penaltı!

Bir anda taraftar baskısı hakeme de yönelmeye başladı ve 89’da hikayeden penaltıyı Serkan Küçük ola ki kaçırsa, herhalde Kömürspor taraftarı bir kömür madeninin en dibine gönderirdi:… 1-0

Çayırovaspor için o maçı 1-0 ile 11-0 kaybetmek haricinde hiç farkı yok.

Liberosu, stoperi orta sahada.

Kalede Tayfun Özdemir ceza yayında. Teknik Direktör Ensar Acar’dan rakip takımın ceza sahasına girmek için adeta onay bekliyor.

90 + 2: Orta sahada bir top kaybı. Top ayağında 3 - 5 Kömürsporlu’ya karşı kaleci Tayfun da açıldı galiba, “Çalımlarsa topu belki kaparım” diye. Boş kalenin önüne yollanan o pası Durmuş Arda Ağırkan ola ki maç 0-0 iken ıskalasa, madene de gönderilmeden gömülürdü! 1-0 iken kaçırsa, Teknik Direktör Cahit Terzi maç bitimi sözleşmesini fesh ederdi. İkisi de olmadı: 2-0 oldu.

Kesin emin değilim ama kıyamet alametleri galiba bu iki golün arasındaki bir pozisyonda, ya da aleyhimize çalan penaltıda kulübede yer alan yönetici Şevket Külte’nin hakemin bir kararına itirazı sonrası, izlerini verdi.

Külte’nin sırtı tribüne dönük, Zonguldak Kömürspor taraftarını tahrik edecek en küçük bir yanlışı olmamasına karşın küfürün bini bir para.

Şevket Külte, sinir küpü..

Hem ligde tutunma mücadelesi veren takımı üstelik son düzlükte çok kritik maçta, o maç için pes bayrağını çekmiş..

Öte yandan da en demokratik hakkı hakemin kararına itiraz hakkından sebep, saydırıyorlar da saydırıyorlar.

Maçın bitiş düdüğü bitti.

Belli ki tepki ve küfürler ağırına gitmiş.

Şevket Külte, Kömürspor tribünlerinin üzerine yürüyor.

Tribün Külte’nin üzerine.

Sahaya inmeyi başaran taraftarlar var.

Polis engellemeye çalışıyor.

Şevket Külte içindeki En Kahraman Rıdvan’ı açığa çıkarmış..

Benim Külte’den eksiğim ne.

Diğer arkadaşın herhalde tribünlerde, “Beni fark etmesinler” diye bildiği bütün duaları ettiği esnada..

Ben de hayli korunaklı mesafede..

Ben deyim yarım metre, siz deyin bir metre ama bir polisin arkasında

Fotoğraf makinesi seri ayarda.

Polisin arkasından aniden kafamı makineyi çıkartıyor, “sıkıyor”, sonra yine polisin arkasına sığınıyorum.

Saha kenarı yangın yeri..

Kimse ne yaptığımı fark etmiyor bile derken biri fark etmez mi..

Şevket Külte ne hissetti bilmem.

Bana gelince..

Bursa’dan sonra Zonguldak’tan da sağ çıktığımda yine dedim:

Bana deplasmanda ölüm yok. Ben Gebze’de öleceğim.

**

Kelime sayara baktım.

1200-1300’lerde.

Diğer hikayeyi pas geçeyim.

Bağlayayım..

Çayırovaspor o sezon, ligde tutunmayı başardı. Kömürspor maçı hayatiydi ama son şansı, fırsatı değildi.

Benim fotoğrafları Şevket Külte isteyince verdim. Zonguldak Kömürspor’a şikayet dosyasında kullandı.

Ben 6 yıldır Zonguldak’a gitmiyorum ama yüzüm eskidi artık. Hatırlayan olmaz.

Maç olsa da yine gitsem hatta..

**

Ve nihayet ben de “Yılın en”i düzenliyorum.

Hatta an itibariyle düzenledim ve sonuçlandırdım.

Vaka 2014’te de yaşanmış olsa, gecikmeli olsa da..

Yılın en kahraman spor kulübü yöneticisi ödülü

Sonrasında bir dönem Çayırovaspor başkanlığı da yaptı.

Halihazırda AKP Çayırova İlçe yöneticisi.

İş adamı

Şevket Külte..

En Kahraman Şevket Külte:

“Ben Tek. Zonguldak. Hepiniz!...”

 

Ben de diyorum ki…

 

Kukurikuuuuuu….

 

Bu yazı toplam 1519 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Aktan Uslu Arşivi