YAZGIYI SEVMEK

YAZGIYI SEVMEK

 

 

 

 

 “Amor fati!”, ‘ yazgımı seviyorum’. Friedrich Nietzche, Ecco Homo adlı eserinde sık sık yer veriyor bu deyime. Yazgımı seviyorum- Amor fati!

İsmini hatırlamadığım bir şair de “ hayatta her şey olması gerektiği gibi, hayatım da” diyordu. İnsanlara hayatlarını yeni baştan yaşama sansı verilseydi yine aynı şeyleri yaparlardı, diyor bir başkası.

Geçmişte yaşadıklarımızı, bugünkü durumumuzu acılarıyla-tatlılıklarıyla, mutlu ve mutsuzluklarıyla olduğu gibi sevebilmek ne huzur verici bir şeydir! Hepsinden önemlisi gelecek acıları, sevinçleri büyük bir yüreklilikle selamlayabilmek ne büyük bir bilgelik…

Kişinin kaderini sevmesi ile kaderini kabullenmesi arasında, bence fark var. Kabullenme; bir şey beğenilmese, hoşa gitmese dahi değiştiremeyeceğini düşünüp o şeyi benimsemektir. Oysa kaderini sevmek; istememe, hoşlanmama duygusunu içinde barındırmaz. Yazgıyı sevmek, başımıza gelen olumlu veya olumsuz gelişmelere ne yerinmeyi ne de sevinmeyi gerektirir.. Yunus’un dediği gibi:

Ne varlığa sevinirim/ Ne yokluğa yerinirim/ Aşkın ile avunurum/Bana seni gerek seni

Yunus’un bilgeliğine ulaşabilmek bizler için mümkün olmasa bile, benzer bilgeliğin kenarlarında dolaşmak ve aynı zamanda hayata tutunabilmek için aşk derinliğinde bir ‘tutku’ olması gerekir, galiba. Ruhu yücelten her hangi bir idealist duygu… Allah aşkı(korkusu demiyorum, çünkü korkular hiçbir zaman ruhu yüceltmez), karşı cins aşkı, insanlık aşkı, doğa aşkı gibi. Derinden hissedilen ve yaşamımızın en büyük gayesi haline getirdiğimiz maddeden bağımsız bütün sevgiler, ruhumuzun en büyük eğitmenidir ve ancak böyle bir ruhla “ne varlığa sevinirim ne yokluğa yerinirim” kıvamına doğru yol alabiliriz

Friedrich Schiller, 1801’ de yazdığı Yücelik Üzerine adlı felsefi kitabında “ İnsan, içerden yozlaşmanın dışarıdan soysuzlaşmanın kıskacında. İçinde yücelere olan arzusunu kaybetti, hırs ve tamahın kölesi oldu. Bu ikisinin kurduğu, şimdilerde kasıp kavurduğu dünyada alçaklık dört bir tarafta kol geziyor ve insanın içinde soyluluk adına geriye ne kalmışsa bir bir teslim alıyor. Direnenlerin ne yardımına koşanlar var, ne feryadını duyanlar.”  diyor.

Hangi çağda yaşarsak yaşayalım insanoğlu benzer kaderleri yaşıyor ve kaderini sevebilmenin yolu, iç derinliği ve ruh yüceliğinden geçiyor. Biliyorum hiç kolay değil ama çabalamanın kime ne zararı var ki…

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 75 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi