Aktan Uslu

Aktan Uslu

Türbana baskıyla sendikal baskı eşdeğerdir

Türbana baskıyla sendikal baskı eşdeğerdir

 Kocaeli Adliyesi, 4’ncü İş Mahkemesi’nde Smart Solar’ın çoğunluğa itirazdan ötürü açtığı davanın duruşması sonrası davalı bakanlığın avukatı Emre Kalaycı, fabrika işçilerinin kendilerine baskı kurulduğu şikâyetleri üzerine 170 numaralı hattı aramalarını önerdi. Bu tür ihbarları değerlendirdikten sonra, usulsüzlüğü tespit etmeleri durumunda yüksek meblağlı para cezaları uygulandığını kaydetti.

Söz konusu duruşma öncesi Kocaeli Adliyesi önünde gerçekleşen basın açıklamasında ise DİSK Genel Sekreteri ve Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, Smart Solar işçilerinin sendikadan istifaya zorlandığını ve bu baskının yasadaki karşılığının 3 yıl hapis olduğunu ancak yasanın bu maddesinin uygulanmadığını dile getirdi.

Serdaroğlu, bu sefer eylül ayına ertelenen dava sonrası yaptığı açıklamada ise sorunları dillendirmekten öteye gidemediklerini, bu şekilde rahatlamaya çalıştıklarını ancak bazı konuşmalarındaki ifadelerden ötürü hakkında soruşturma açıldığından fazla konuşamadığını söyledi.

**

Sendikal örgütlenmeler sonrası işten çıkartmalar, baskılar ve/veya işverenin yargıya itirazında sürecin alabildiğine uzaması, kangren haline gelen bir sorun olarak önümüzde duruyor.

Bir yetki davasının 7 yıla kadar dayandığına, mahkeme 7 yıl sonra lehlerine karar verdiğinde o fabrikada sendika üyesi işçinin kalmadığından sitem ediyor Başkan Serdaroğlu.

Sadece bölgemizde değil ülkemizin emek yoğun her şehrinde yakıcı bir sorun haline gelen sendikal örgütlenme sonrası yaşanan hadiselerde iktidarın bu kadar seyirci kalmasının, çözüm için somut adımlar atmamasının gözle görülür nedeni var: İktidar, sermaye yanlısı bir iktidar.

Sermaye ile iktidar arasındaki bu tür kaos veya açmazlarda, emek ve emekçi lehine adım atamayacak kadar bağımlı bir iktidar.

İktidarın bu çözümsüz hali, aymazlığı zaman zaman fabrika işgallerini beraberinde getiriyor. Smart Solar’daki işgalde üst düzeylerde herhangi bir tatsızlık yaşanmadı ancak Farplas’ta yaşananlar malum. Duyumlarım doğru ise, Vali Seddar Yavuz’un söz konusu vakaların ardından Farplas işverenine, “Geçmiş olsun” ziyaretine tam bir umarsızlık. Anayasa’yı paspasa çeviren işverenler şahsında Farplas işverenine yapılan o ziyaret, Anayasa’yı korumakla mükellef olanların en kibar ifadeyle, ayıbıdır.

Fabrika işgallerine kolluk kuvvetlerinin müdahalesinin şüphesiz yasa maddelerine üzerinden dayanakları vardır. Ancak Anayasa maddeleri çiğnenirken, bir diğer tanımla işgal edilirken de hassas olunmalıdır kanaatindeyim.

Adnan Serdaroğlu, İzmit’teki açıklamada Anayasa’yı uygulayacak idareci bulamadıklarından isyanlardaydı.

Her geçen gün daha da yakıcı hale gelen bu sorunda, beklentisine hak verdim.

**

AKP Gebze İlçe Teşkilatı’nda önceki cuma günü gerçekleşen basın toplantısında AKP İl Başkanı Mehmet Ellibeş’e sorunu, genelleme üzerinden aktardım. Yanıtında, “Sendikal örgütlenmeye karşı değiliz…” benzeri cümlelerle konuyu geçiştirdi. Aynı toplantıda ikinci defa söz hakkı aldığımda bir yorumda bulunacağımı da ifade ettim ve kendilerinin iktidar partisi olduğunu hatırlattım. Soru değil yorum olduğu için üzerine açıklamada bulunmadı.

Sermaye ile emek arasındaki bu tür gerilimlerde konuya, taraflar arası uyuşmazlık diye bakmak mümkün. Ancak özellikle yargıdaki tıkanmalar, yıllar süren davalar iktidarı bağlayan bir sorundur. Yasanın ilgili maddeleri birileri, özellikle sermaye kesimi tarafından sömürüye son derece müsaitse, yasal değişiklikler ve yaptırımlar için gereken adımlar atılmalıdır.

AKP, özgürlükleri bir zamanların baskı unsuru olan türbanla neredeyse kısıtlamış durumda. Bence varlığını hem 12 Eylül askeri darbesi, hem de 28 Şubat sürecine borçlu olan bir iktidar, 28 Şubat sürecinin baskı ortamına başı her sıkıştığında atıfta bulunarak durumu ve günü kurtaramaz. Bu memlekette sendikal örgütlülük ve özgürlükleri önünde bir sorun, elbette 2002 öncesi de vardı ama günümüzde de var ve çözüm bekliyor.

Türbana baskıyla sendikaya baskı, ayrıca hayatın her alanında her tür özgürlüğe baskı, özgürlüğün önündeki baskılar olarak birbiriyle eşdeğerdir.

Özgürlükler, bir bütün olarak ele alınmalı ve değerlendirilmelidir…

Bu yazı toplam 888 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Aktan Uslu Arşivi